PAJK: 37 yıllık direnişin en büyük başarısı kadın özgürlüğüdür

‘’Kürdistan’da PKK’nin çıkışıyla birlikte kadın ilk defa erkeğin ve devletin egemenliğini açıktan red etti’’ diyen PAJK, kadın özgürlük mücadelesini 37 yıllık direnişin en büyük zaferi olarak tanımladı.

Partiya Azadiya Jinê Kurdistanê-PAJK Koordinasyonu, PKK’nin 37 yıllık direniş mücadelesinde en büyük başarıyı kadın özgürlüğü konusunda gösterdiğini belirtti.

‘’Kürdistan’da PKK’nin çıkışıyla birlikte kadın ilk defa erkeğin ve devletin egemenliğini açıktan red etti’’ diyen PAJK, kadın özgürlük mücadelesini 37 yıllık direnişin en büyük zaferi olarak tanımladı.

Açıklamada, ‘’PKK’nin 37 yıllık direniş mücadelesi kadın merkezli, kadın eksenli bir mücadele olarak gelişti. Bu yüzden de oldukça demokratik ve oldukça özgürlükçü bir karakterde gelişti’’ denildi.

PKK’nin 37. Kuruluş yıldönümüne ilişkin PAJK Koordinasyonu tarafından yapılan yazılı açıklamada, ‘’PKK’nin arkasında bıraktığı 37 yıllık mücadelesinin yıl dönümünü; başta Rêber APO’ya, Kürt Halkına ve Kadınlarına olmak üzere tüm Türkiyeli ve Ortadoğulu Halklara ve kadınlara yine dünya demokratik insanlığına kutluyoruz. 37 yıllık direniş mücadelesini bu gün halkların demokrasi, kardeşlik ve özgürlük mücadelesine dönüştüren ve yeni bir demokratik çağın kapısını Mezopotamya’da aralayan PKK’nin tüm devrim şehitlerini büyük bir minnetle anıyor, şehit yoldaşlarımızın anılarını zaferle taçlandırmanın sözünü yeniliyoruz.

EN BÜYÜK BAŞARI KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDA GÖSTERİLMİŞTİR

PKK’nin kadın özgürlük mücadelesinde yarattığı devrime dikkat çekilen açıklamada şu hususlara dikkat çekildi;

‘’PKK’nin 37 yıllık direniş mücadelesi en büyük başarıyı kadın özgürlüğü konusunda göstermiştir. Bir Milat olan PKK’nin Kürdistan’daki çıkışına kadarki dönemde, kadının binlerce yıllık görkemli tarihinden geriye neredeyse bir şey bırakılmamıştı. Geçmişinin yaşamla “jiyan” la anlamdaş olan “Jin” ı, kadını, kırk yıl öncesinin Kürdistan’ında adeta kaybolmuştu. Ataerkil toplumsal cinsiyetçi örtü onu görünmez, bilinmez, duyulmaz kılmıştı. Yaşamdaki sesi soluğu kesilmişti. Yaşamıyordu adeta. Onu onun dışında her kes belirliyordu. Herkesindi ama kendisi olamıyordu. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Kürdistan’da da yaşam tek sese, tek renge bürünmüş, tek eylem, ataerkil eylem hakim kılınmıştı. Bu teklik, erkek egemenliğinin karanlık tekliğiydi.

Kürdistan’da PKK’nin çıkışıyla birlikte kadın ilk defa erkeğin ve devletin egemenliğini açıktan red etti. Erkeğin iktidarını üzerine yükselttiği bütün kurumlarını terk etti. Baş kaldırdı.  Direnişe kalktı. Silah kaldırdı kendini ve halkını ulusunu savundu. Kürdistan’daki amansız savaşın ve mücadelenin önünde yürüme cesaretini gösterdi. Kadınlığa dair yaratılmış korkuların üstüne üstüne yürüdü. “Kadın işi değil”, “kadına yakışmaz, ayıptır, günahtır”, “kadın yapamaz edemez” denen bütün işleri yapmaya kalkıştı. Sıktığı her mermiyi önce kendisindeki kadınlık korkularına sıktı. Kendi gücüyle yaşamayı öğrendi. Ayakta kalmayı, direnmeyi ve yaşamayı öğrendi.

KADIN DİRENMEYİ ÖĞRENDİ

Ona öğretilen tüm “olmaz” ların zulüm dolu yalanlardan ibaret olduğunu gördü. Sıcak yüreğindeki kocaman “acabalara” kendi cevaplarını arayarak, yaşayarak buldu ve buluyor. Kendi olmayı öğrendi ve öğreniyor. Birilerinin olmaktan, “erkeklerin” olmaktan çıkıp ‘kendisinin’ olmaya başladı. Yaşadığı tüm “ilklerden” derya gibi tecrübe ve birikimler oluşturuyor. Binlerce yıl öncesinden bu topraklarda yaşanmış olan Neolitik Devrimin Tanrıça ruhu, soyut bir söylem ve efsane olmaktan çıkıyor ve yeniden yeşermeye başlıyor. Toprağa gömülen bu Kadın Modernitesi, binlerce yılın ardından Kürt Kadını şahsında ve öncülüğünde bu gün tekrar yavaş yavaş yeniden yaşamla buluşuyor. Parçalanmış Kürdistan bedenini kendi ruhunda birleştiren savunma güçlerinin direnişi öncülüğünde, her yerde kendisini örgütleyerek zafere doğru yürüyor.

Bu PKK’nin en büyük zaferdir, bu kendi başına bir devrimdir. Sosyal, toplumsal, felsefik, ideolojik ve politik bir devrimdir. PKK en büyük gücünü ve enerjisini de buradan almaktadır. Bu anlamda PKK’nin 37 yıllık direniş mücadelesi kadın merkezli, kadın eksenli bir mücadele olarak gelişti. Bu yüzden de oldukça demokratik ve oldukça özgürlükçü bir karakterde gelişti.’’

KADINLAR KENDİ ÖZGÜRLÜKLERİNİ REBER APO’NUN ÖZGÜRLÜĞÜNDE GÖRMEKTELER

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlük mücadelesi için geliştirmiş olduğu sosyolojik çözümlemelere dikkat çeken PAJK Koordinasyonu, Kürdistanlı kadınların kendi özgürlüklerini Öcalan’ın özgürlüğünde gördüklerini vurguladı.

PAJK açıklamasında şu tespitlere yer verildi;

‘’Önder APO’nun; Devletçiliği, ırkçılığı-milliyetçiliği, iktidarcılığı ve kapitalist tekelciliği besleyen temel argümanları eleştirmesinin ve alternatif bir paradigmaya gitmesinin temelinde, en başta da kadının köle konumuna karşı çıkışı vardır. Önder APO, yaşamı boyunca Kadın sorununa dönük sürekli çözüm arayışında oldu. “Kopuş teorisi” “erkeği öldürme”  “özgür eş yaşam projesi” gibi soruna köklü ve tarihsel çözümler bulma yönünde çok ciddi kavramsal ve kuramsal bir çerçeve ve ciltler dolusu sosyolojik çözümlemeler geliştirdi. Cinsiyetçiliğin adeta kodlarını çözdü. Bu anlamıyla kadın özgürlük problemi olarak tanımladığı soruna toplumun başat sorunu olarak, toplumun ana sorunu olarak baktı. Bu bakış, PKK’nin programsal ve eylemsel yaklaşımına dönüştü.

Kürdistan’da kadınlar kendi özgürlüklerini Rêber APO’nun özgürlüğünde görmekteler. “Rêber APO’nun özgürlüğü özgürlüğümüzdür” demekteler. AKP’nin Kürt karşıtı, kadın karşıtı, demokrasi karşıtı politikalarının sonucu olarak aylardır Önderliğimiz üzerinde özel bir tecrit uygulanmaktadır. Önderliğimizle İmralı’da Kürt sorununun çözümü etrafında yapılan görüşmelerin, AKP’nin çıkarları temelinde kesilmesi ardından, Önderliğimiz aylardır ailesiyle bile görüştürülmemektedir. Hukuki bir hak olan avukat görüşmeleri ise 27 Temmuz 2011’den beri kesilmiş ve engellenmektedir. Önderliğimiz üzerindeki bu tecridi bir an önce kırmak için, PKK’nin kuruluş yıl dönümü vesilesiyle, tüm halkımızı ve kadınları bu yönlü mücadeleyi ve eylemsellikleri yükseltmeye çağırıyoruz.’’