Gazeteci-Yapımcı Mater, şiddete rağmen kadın mücadelesinin giderek büyüdüğüne dikkat çekti. "Kadınlar kendi savunma yöntemlerini geliştiriyorlar ve geliştirmeleri gerek" diyen Mater, Kürt kadın hareketinin DAIŞ'e karşı direnişinin, Orta Doğu ve Türkiye kadınlarının öz güvenini geliştirdiğini belirtti.

Yapımcı ve Gazeteci Çiğdem Mater, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle ANF'ye değerlendirmede bulundu.

'YENİ KUŞAKLAR GELİYOR, HAREKET BÜYÜYOR'

Kadın katillerine "tahrik" ve "iyi hal" indiriminin uygulandığı Türkiye'de kadınların genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben iyimserim. Türkiye’de kadın hareketinin geçtiğimiz 30 yılda, hepimizin izlemesi gereken müthiş bir miras yarattığına inananlardanım. Doğru, her gün yeni bir şiddet hikayesine, yeni cinayetlere uyanıyoruz ama kadın hareketi kadına yönelik fiziksel şiddet başta olmak üzere, her türlü şiddet biçimiyle, ilham verici bir şekilde mücadele ediyor, yeni kuşaklar geliyor ve hareket büyüyor. Efsanevi  Yoğurtçu Parkı eyleminden bugüne, gelinen nokta bence çok kıymetli. Kadın hareketinin çabalarıyla değiştirilen medeni kanun maddelerine rağmen, yasal düzlemde, henüz yeterince ilerleyemediğimiz ne yazık ki açık. Mücadele bu alanda sürüyor, sürmeli de. Ama bence asıl kıymetli ve heyecan verici olan, kamusal alanda, özel alanda ve gündelik hayatta kadınların geldiği nokta.

Erkek şiddetine  karşı bugünlerde  çok tartışılan öz savunma perspektifi kadınlar açısından nasıl bir önem taşıyor?

Sanırım hem Türkiye’de hem de Orta Doğu coğrafyasında, bugünün kadın hareketlerine baktığımızda, doğru tanım direniş olacaktır. Kadınlar hem sisteme, hem devlete, hem erkek egemenliğine karşı direniyor ve kendilerine ait olan özel alanı koruyor. Bu koruma için artık kendi savunma yöntemlerini geliştiriyorlar ve geliştirmeleri gerek.

'KÜRT KADINLAR, ORTA DOĞU VE TÜRKİYE KADINLARIN ÖZ GÜVENİNİ GELİŞTİRDİ'

Tam da bu konsepte Rojava, Kobanê , Şengal'de  kadınlar, kadın düşmanı DAIŞ  çetelerine karşı ön saflarda savaşıyor. Orta Doğu  açısından hep ezilen figürle tanımlanan kadınlar açısından bu yeni durum ne anlama geliyor ? 

Özellikle, son 30 yıldır, Kürt kadın hareketinin sırtlayarak gündelik hayatta ve siyasi alanda, kadınları getirdiği nokta, parlamenter siyasetteki temsiliyetin artışı, yerel yönetimlerdeki kadın varlığı ve kadınların siyasi alanda, öncelikli karar verici mercilere getirilmesi hem Türkiye’de hareketin çok ilerlemesini sağladı. Hem de bence, sadece Türkiye için değil, genel Orta Doğu coğrafyası için ilham kaynağı oldu. IŞİD’e karşı Rojava ve Kobanê’de mücadele eden kadınlar, tam da bu yüzden, özel alan, kamusal varlık ve siyaseten bu mücadelenin içindeler bence. Kürt kadın hareketinin, kendi varlığının ve siyaset yapma biçiminin karşısında gerçek bir tehdit olarak duran IŞİD'e karşı bu şekilde direnmesi, Orta Doğu ve Türkiye‘deki kadınlarda 'daha ileriye gidebiliriz, kendimizi savunabiliriz' öz güvenini geliştirdi.

'ALNINIZ HEP DİK, DİMDİK ONURLU KALSIN'

Son sözünüzde, hemcinslerinize nasıl seslenmek istersiniz?

Bu yıl kulağıma küpe olan bir küçük paragrafı paylaşmak isterim. Defalarca şiddet gördüğü için kocasını adli makamlara şikayet eden, ancak yanıt alamayan Çilem Doğan, eski eşi Hasan Karabulut’u silahla vurarak öldürmüştü ve tutuklandığında ‘Hep kadınlar mı ölecek’ diye sormuştu. Çilem Doğan’ın cezaevinden kendisine yazılan bir mektuba verdiği cevap hepimizin aklında durmalı bence:

"Canım arkadaşlarım;

Bir kadın isterse kendini doğurabilir. Bir kadın isterse dağ başında bile kalsa dimdik durabilir. Mücadele verebilir, sıfırdan başlayabilir. Burada karanlık çöktüğünde yalnız hissetmiyorum kendimi. Siz iyi insanlar iyi ki varsınız. Kadın arkadaşlarım, hiçbir zaman kirpiğiniz yere düşmesin. Alnınız hep dik; dimdik onurlu kalsın. Bir kardeş olarak ellerimi avucunuzda hissediyorum."