GÖRÜNTÜLÜ

Kadınların kazanımları gasp edilmek isteniyor!

KJA Dönem Sözcüsü Ayla Akat Ata, AKP hükümetinin ailenin korunması adı altında kadınların kazanılmış haklarını geri almaya çalıştığını söyledi.

Yürüttüğü kadın ve çocuk politikaları ile aile bütünlüğünü koruma adı altında kadınları ölüme, çocukları ise istismara mahkûm eden 14 yıllık AKP iktidarı sırasında on binlerce kadın şiddete maruz kalırken binlerce kadın ise vahşice katledildi.

AKP hükümetinin ‘aileyi koruma’ politikaları çerçevesinde yaşama geçirmeye çalıştığı tecavüz yasalarının temelini oluşturan ve topluma ‘Boşanma Komisyonu’ olarak lanse edilen meclis araştırma komisyonunda belirlenen kararlar doğrultusunda açıklanan rapora KJA Dönem Sözcüsü Ayla Akat Ata tepki gösterdi.

KADINA KARŞI ŞİDDET DEĞİL AİLE KURUMUNU GÜÇLENDİRMEK TARTIŞILIYOR

Kamuoyuna ‘Boşanma Komisyonu’ olarak yansıyan meclis bünyesinde kurulan araştırma komisyonu sonucunda yayımlanan raporun Türkiye’deki kadın gerçekliğini ve sorunlarını yansıtmadığını belirten Ata, “Boşanma Komisyonu olarak lanse edilen meclis araştırma komisyonu esasında merkezine ‘aileyi, aileyi güçlendirmeyi’ alan bir komisyondur. Tabi, bu manipülasyon sadece isimde değil, içerikte de etkisini gösteren bir yapıya sahiptir. Çünkü meclisteki muhalefet partileri özellikle de HDP Grubu boşanmanın nedenleri arasında kadına yönelik şiddeti ön plana çıkarmak amacı ile hareket ederken bu komisyonun çalışma süresi içerisinde en son akla gelip tartışılan konu kadına yönelik şiddet olmuştur. Türkiye’de her ay onlarca kadın şiddet görüp, katledilirken kurulan meclis araştırma komisyonda bu kadınların neden şiddet gördüğü değil aile kurumunun nasıl güçlendirileceği tartışılıyor” dedi.

BOŞANMA BİR PROBLEM DEĞİL

AKP iktidarının siyasi amaçlarını gerçekleştirmek adına toplumun önemli bir birimi olan aile yapılanmasını kullanıldığına dikkat çeken Akat Ata, “Açık konuşmak gerekirse Türkiye’de boşanmak bir problem bile sayılamaz çünkü ülkemizdeki boşanma oranı binde iki bile değil ve boşananların yüzde sekseni yeniden evleniyor. Öte yandan Türkiye’nin toplam nüfusu içerisinde boşananların oranı yüzde dört bile değil. Bu durum çok net ortaya koyuyor ki; Türkiye’nin öncelikli konularından biri boşanma değildir ama siyasi partilerin aile üzerinden yürüttüğü ve siyasal amaçlarına hizmet eden sosyal politikalar nedeni ile ailenin korunması ve güçlendirilmesi maksadı ile planlanan ve tasarlanan bir süreç söz konusu. Bu anlamda kadın hareketleri ve yapılanmaları baştan beri bir isyan ile karşılayarak söz konusu araştırma komisyonun kazanılmış kadın haklarını geri almaya dönük bir rapor yayımladığına dair kamuoyuna görüşlerini deklere etti” ifadelerini kullandı.

İKTİDAR ERKEKLERİ DİNLEMEYİ TERCİH EDİYOR

Komisyonun kurulma aşamasında muhalefet ve iktidar arasında yöntem noktasında ciddi ayrılıkların söz konusu olduğunu ve iktidarın kadınlar yerine erkekleri dinlemeyi tercih ettiğini belirten Akat Ata, şöyle devam etti: “Daha komisyon çalışmaları aşamasında dahi gidilecek iller, dinlenecek uzmanlar ve konu hakkında fikri olan kurumlar noktasında bile bir uzlaşma sağlanamadı. 1987 yılından bu yana Türkiye’de kadınlara dönük çalışmalar yürüten ve HDP Grubu tarafından ısrarla dinlenilmesi istenen Mor Çatı dahi dinlenmedi. Peki, iktidar kimleri dinledi? Boşanmış İnsanlar ve Aileleri Platformu, Babasız Bırakılan Çocuklar Platformunu, Çocuksuz Bırakılan Babalar Derneğini, Erken Boşanmış Babalar Platformunu dinledi. Fakat boşanmış bir kadını dinleme gereği duymadılar. Bu bile komisyonun çalışma tarzı ve neyi amaçladıkları hakkında kamuoyuna gerekli mesajı verecek nitelikte bir adımdı. Aile içerisinde bir eşitlik öngörülmediği ve kadına aile içerisinde yaşamı ören bir rol biçilmediği için boşanmış bir kadını dinleme gereği dahi duymadı komisyon. Çünkü onlar için işin merkezinde baba ve eş konumunda olan erkek ve onun kurmuş olduğu örgütlü yapısı vardı.”

MUHALİF GÖRÜŞ SUNANLAR SUSTURULDU

Söz konusu komisyonda erken yaşta evlilik yaptığı gerekçesi ile yasal takibata uğrayarak mağdur edildiği iddia edilen erkeklerin dinlendiği de ifade eden Akat Ata, “Komisyon sergilediği pratik ile bir yandan aile birimine bakış açısını ortaya koyarken bir yandan da toplumsal cinsiyet eşitliğini kurmayı temel alan kurumların çabasını dışladı. Peki muhalif görüş sunan uzmanlara yönelik tavır neydi? Bu da can alıcı konulardan biri çünkü bu uzmanlara yönelik komisyon tartışmaları kamuoyuna yansıtıldığında gördük ki AKPli milletvekilleri herkesi susturma çabası içerisinde. Bu uzmanlardan biri de hepimizin çalışmalarını takdir ile karşıladığı Hülya Gülbahar’dı. Kendi konu hakkında birçok kere açıklamalarda da bulundu. Yani hem konu ile ilgili görüşleri alınmak üzere komisyona davet edildi hem de komisyonda belirttiği görüşlerinden rahatsız olundu. Bu kadar derin bir çelişki yaşandı. Tabi bir de açığa çıkan bir komisyon raporu var. Bu komisyon raporu yarın hazırlanacak bir yasaya konu olabilecek, kadın hareketinin şimdiye kadar gerçekleştirdiği mücadele ile elde ettiği kazanımları geri almayı hedefleyen bir içeriğe sahip. Mesela boşanmış kadınların aldığı nafaka süreye bağlandı. Erkek sürekli nafaka ödemek zorunda değil çünkü ‘kadın üretmeye teşvik edilmelidir’ adı altında esasında erkeği koruyan bir yaklaşımın sergilenmesi. Yine tecavüzcüsü ile evlenme daha önce de Türk ceza kanunda vardı ancak kadın hareketinin 2004, 2006 aralığında yürüttüğü güçlü çalışmalarla yeni düzenlemelerin yapılmasını sağladı. Bu düzenlemelerin en önemlilerinden biri de tecavüzcüsü ile evliliğin kaldırılmasıydı. Şimdi bu konu komisyon ile birlikte yeniden gündeme geldi. Hatta o da yetmezmiş gibi çok aşağılayıcı bir düzenleme dillendirildi. Bu düzenlemeye göre 5 yıl boyunca başarılı bir evlilik sürdürme. Başarı; kime göre, neye göre bir başarı? Kadının bu evlilik içerisindeki pozisyonu ile başarılı bir evliliğin tarafı olacağı nasıl öngörülebilir? Çünkü tecavüzcüsü ile evlendirilen bir kadın için o evlilik bir cehennemdir. Tüm bunların yanı sıra kadınların uğramış olduğu şiddetten dolayı koruma karaları var. Türkiye’de koruma altına dahi alınan kadınlar öldürülürken korumanın koşulları zorlaştırılıp bu çerçevede delil isteniyor, araştırma isteniyor. Bu yaklaşım bile kadını ölüme terk eden bir bir süreci beraberinde getiriyor” şeklinde konuştu.

BOŞANMA DAVALARINDA GİZLİLİK KADIN ÖRGÜTLERİNE KARŞI

Boşanma davalarının gizlilik içerisinde yürütülmesine ilişkin kararın kadınları yalnızlaştırma yönelik olduğunu belirten Akat Ata, “Davaların gizli görülmesini istemelerinin sebebi kadın hakları savunucuları ve kurumların bunları takip etmesini engelleyerek kadınları kaderlerine terk etmek hatta bu da yetmezmiş gibi arabuluculuk sistemi getirilmeye çalışılıyor. Peki kim bu arabulucu insanlar? Ailede bireyler, karakolda polis, hastanede doktor, dava açar yargıç… Zaten her aşamada bir ara bulucu varken şimdi bunu resmi bir statüye kavuşturmaya çalışıyorlar. Kadın hareketi olarak bizim en büyük deneyimlerimizden biri budur. Biz de toplumun siyaset yaptığımız alanı içerisinde kadın hareketi olarak belirli misyonlar üstlendiğimiz için yer yer arabuluculuk yapmamızı istediklerinde oluşan kötü tecrübelere sahibiz. Kopmanın eşiğine geldikten sonra bir araya gelen eşlerde yine aynı problemlerin ve şiddetin devam ettiğini gördük. Bu nedenle net kararlar alıp bu karları bütün yapımıza da mal ettik. Evet aile kurumu korunmalıdır ama kadın aleyhine korunmamalıdır. Şiddete maruz kalan çocuk aleyhine korunmamalıdır” dedi.

“Komisyonda alınan kararlar devletin tekçi yapısının da yansımasıdır” diyen Akat Ata, şunları söyledi; “Raporda belirlenen karalardan biri de ailelerin İslam kültürüne ve Türk milletinin kültürüne aykırı olması. Bu ciddi bir sorun çünkü Türkiye farklı dinlerin ve etnisitelerin bir arada yaşadığı bir ülke. O nedenle böyle bir şeyi kabul etmek ne siyasal ne de ideolojik anlamda kabul etmek mümkün değil. Çünkü bir dinin kabul ettiğini bir başka din kabul etmeyebilir. Bu nedenle ülkenin çok kimlikli yapısını mutlaka ortaya koymalıdırlar.”

KADIN ŞİDDET NEDENİYLE BOŞANMAK İSTİYOR

Kadınların yüzde doksanının fiziksel ve psikolojik şiddet mağduru oldukları için boşanmak istediklerini aktaran Akat Ata, “Siyaset eğer kadını eve, şiddete karşı boyun eğmeye mahkum eden bir noktada ise esasında ideolojisi de bu olduğu için bunu yansıtıyor. Dolayısıyla bu durum araştırma komisyonlarına ve yarın yasalara nüfuz edecek noktaya taşınıyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye ve Kürdistan Kadın hareketlerinin yıllardır şiddetin kaynağının araştırılması için çaba harcadığına dikkat çeken Akat Ata, “KJA olarak biz bu sürecin takipçisi olacağız. Yıllardır vermiş olduğumuz mücadele sonucunda açığa çıkardığımız kazanımlar var. Söz konusu bu kazanımları büyütmemiz gerekirken görüyoruz ki devletin tekçi yapısı kadınların kaybedeceği bir süreci hayata geçirmeye çalışıyor. Bu bir komisyon raporudur ama az bir şeydir diye yaklaşmamak lazım. Bu nedenle Türkiye kadın hareketi ile ortak hareket ederek bu raporun herhangi bir yasaya zemin hazırlamaması için elimizden geleni yapacağız.”

...