İsyanını direnişe dönüştüren 'Viyan Soran'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik komploya karşı 2006 yılında Haftanin'de bedenini ateşe veren Viyan Soran, geride mücadele azmi ve özgürlük sevdasını miras bırakır tüm kadınlara.

Veda mektubunda, "Ben de birçok arkadaş gibi kendimi halka ve acı çeken kadına borçlu görüyorum" diyen Soran’ın sevdası, ondan sonra doğan bütün kız çocuklarının adında yaşıyor.

Kürt kadınların hafızasında özgürlük sevdasıyla derin iz bırakan Viyan Soran bedenini ateşe verişinin 11'nci yılında anılıyor. Özgürlük sevdası erken yaşlarda şekillenen Soran, Güney Kürdistan'ın büyük aşiretlerinden Caff aşiretine mensup bir ailenin çocuğu. Soran, Süleymaniye’de dünyaya gelir ve mücadelesiyle ölümsüzleşir.

Yüzünü dağlara çeviren Soran’ın PKK'ye katılmak istemesi ailesinin büyük tepkisine neden oldu. 1997 yılında kız kardeşiyle birlikte PKK saflarına katıldı. Soran’ı geri alabilmek için defalarca girişimde bulunan ailesi PKK yetkililerinden, “Biz bilmeyiz kızınızın özgür iradesi, ona sorun, gelmek istiyorsa alır gidersiniz” cevabını alır. Ailesi ile görüşen Soran, "Asla sizinle gelmem, ben özgürlük tutkumun gerçekleşeceği yere gidiyorum" yanıtını veriyor.

BİNLERCE KADIN GİBİ YÖNÜNÜ DAĞLARA VERDİ

Ortadoğu coğrafyasının belki de en çok zulüm gören topraklarında doğan Soran, binlerce kadın gibi yönünü dağlara vererek mücadelesini PKK saflarında kararlı ve fedakarca sürdürdü. 

Soran, 1997 yılında PKK'ye katıldı. Henüz bir yıllık gerillayken, girmiş olduğu zorlu mücadelede önemli görevler aldı ve kısa bir sürede Özgür Kadın Birliği YJA STAR'ın komutanlık görevini üstlendi. Komutanlık görevi sırasında, mücadelenin en zorlu anlarında dahi cins bilincini ve mücadelesini dağlarda yürüttü. Soran, yaşamının her anında arkadaşlarına kadın bilinci noktasında ısrarlı ve inatçı duruşuyla öncü bir rol oynadı. Kadın özgürlük mücadelesinde öncü bir militan olan Soran aynı zamanda Özgür Kadın Birliği YJA STAR'ın komutanlığıyla PKK'de de duruşuyla adından sıkça söz ettirdi.

DEVRİMDE İNAT EDEN KADINLARIN GELENEĞİ

Soran’ın PKK saflarına katıldığı yıllar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen komplolar ile 1999 yılında cezaevlerinde başlayan “güneşimizi karartamazsınız” eylemlerine de denk geliyordu. Yıllarca hem cins mücadelesi hem de kimlik mücadelesi veren Soran, dağlarda da Besêleşerek, Zarifeleşerek mücadelenin en amansız dönemlerinde bir dakika dahi düşünmeden yoluna devam etmeyi kendine ilke edindi.

Leyla Qasim gibi devrimde inat eden kadınlara sahip bir ulusun, kadınlarından aksini beklemek zaten mümkün olmazdı. Genç yaşamına rağmen, arkadaşlarına örnek olmayı başaran Soran 2006 yılında farklı bir yol seçti. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik yine ağır tecrit koşullarının başladığını öğrenen Soran, cezaevlerinde gerçekleştirilen "güneşimizi karartamazsınız" eylemlerini dağlara taşıyarak, 2006 Şubat ayının ilk günlerinde Haftanin alanında bedenini ateşe verdi.

AİLESİNE BIRAKTIĞI MEKTUBTA ÖZGÜRLÜK SEVDASINI KALEME ALIR

Adı, ondan sonra doğan kız çocuklarında yaşatılan Soran’dan geriye eylemini yaptığı gecede ailesine bıraktığı şu mektup kalıyor:

"Başta selam ve saygılarımı anne, baba, kız kardeşlerim, erkek kardeşlerim tüm akraba ve dostlara gönderiyorum. Sağlıklı olmalarını diliyor tek tek gözlerinden öpüyorum.

Sevgili ailem,

Yaklaşık on yıldır mücadelenin imkân ve koşullarından dolayı ve biraz da size olan kızgınlığımdan mektup göndermedim. Başta Başkan Apo ve PKK öncülüğündeki Kürt özgürlük hareketine ve kadın özgürlük hareketine katılışım konusunda birbirimizi anlamayışımız sıkıntılara sebep oldu. Ama on yıldan sonra Kürdistan'ın dört parçasından binlerce genç kadın ve erkeğin tercih ettiği bu yolu ve mücadeleyi anlayacağınızı umut ediyorum. İsteseniz de istemeseniz de siz bu devrimin bir ailesisiniz. Kapınızı, yüreğinizi arkadaşlara, milyonlarca insanın ve kızınızın sevdalısı olduğu bu fikir ve amaçlara kapatmak size yakışmaz!

Sizler toplumda saygın ve değerli bir yere sahipsiniz. Siz tarihinizde Halepçe, Enfal, kurban ve sürgünler yurtseverliklerinize şahitlik etmiş Kürtlerdensiniz. Siz 'Aslan aslandır, ha erkek ha dişi' doğrusu temelinde bir mücadele felsefesine sahip bir halktansınız. Bu nedenle ulusal sorunun çözümüne katılan bir kadının katılımını ve iradi varlığını bir utanç ve namus konusu olarak ele almamalısınız. Artık toplumun geri ve geleneksel yanlarının peşine düşmemeli ve kadının toplumsal bir varlık olduğunu itiraf etmelisiniz. Çünkü kadının bir insan olarak kabul edilmesi toplumun ve halkın iradesinin onaylanmasıdır. Eğer böyle olmazsa yaşam eksik kalır. Artık sizin de karar verme vaktiniz gelmiştir. Halkın ve insanlığın tarihine, direnişine, kahramanlığına sahip çıkmalı ve siz de şerefli ve namuslu her Kürt gibi ‘biz de varız ve kendi gücümüz oranında hizmet edeceğiz’ diyebilmelisiniz.

'BAŞKAN APO’NUN KİTAPLARINI OKUYUN'

Sizden ayrıldığım zaman 15 yaşındaydım, şimdi 24 yaşındayım. Sizden rica ediyorum, biraz objektif düşünün ve kendinize 'bu kızımız ne yapıyor ve ne için ve nasıl mücadele ediyor. O da Awaz, Xalit ve bazıları gibi geri dönüp kendisi için yaşayamaz mıydı?' diye bir sorun! Bundan böyle arkadaşlar evinize gelip size uğrasınlar. Siz de onlara uğrayın. Mektuplarımı okuyup benim ve arkadaşların yaşamlarını sorun. Sürekli ROJ TV izleyin ve Mezopotamya'nın Sesi’ni dinleyin. Başkan Apo'nun kitaplarını okuyun. O zaman kızınızın neden böyle bir yola başvurduğunu anlayacak ve bu yaşamda kalmama anlam vereceksiniz. Şöyle ya da böyle yapın demiyorum ama siz elinizi vicdanınıza koyun ve kendiniz kararınızı verin.

'HİÇBİR GÜN İHANET FİKRİNİ DÜŞÜNMEDİM'

Bu yönüyle kendime yönelik sadece bir şey söyleyeceğim. Yaklaşık 9 yıldır hiçbir gün ihanet ve pişmanlık fikrini yaşamadım. PKK'de çok şey anladım ve bundan dolayı çok onurluyum. Anladığım en temel doğrulardan biri de anne, baba, kız ve erkek kardeşlerimi ve tüm insanlığı sevmek oldu. Bir dönem size çok öfkelendim ve 'neden beni yanlış anlıyorlar ve kendilerini PKK dışında görüyorlar' diyordum. Zamanla sadece sizin suçlu olmadığınızı anladım, çünkü sizin tavrınız yüzyıllarca süre gelen siyasi ve zihniyet sorunlarından ve geriliklerden kaynağını alıyordu. Sizinle tartışma konusunda fırsat yaratmadığım için benim de yetersizliklerim oldu. Bu açıdan da sizden özrümü istiyor, sizin de hem bir aile ve hem de her Kürt insanı gibi yüreğimde ve beynimde yer edindiğinizi belirtmek istiyorum. Mutlu bir yaşamın yaratılmasının yolunda yaşamımı feda etmeye hazırım. Bana sarf ettiğiniz emeğe cevabım şehitlerin kanına ihanet değil, onlara sahip çıkmak ve kendini feda etmektir.

‘CANIMDAN BAŞKA VERECEĞİM DAHA DEĞERLİ BİR ŞEYİM OLSAYDI…’ 

Bu eylemim Kürt halkının inkâr siyasetine ve Başkan Apo üzerindeki tecrit siyasetine bir cevaptır. Kürt halkının ve kadınının özgürlük yolunda zulüm ve baskılara karşı canımdan başka vereceğim daha değerli bir şeyim olsaydı onu da verirdim. Ama Kürt halkının her gün ayakta olduğu ve başarıya doğru gittiği böylesi bir dönemde benim gibi bir kadının kendini feda etmesini çok yetersiz görüyorum. Ben de birçok arkadaş gibi kendimi halka ve acı çeken kadına borçlu görüyorum.

Hepiniz için çok şey yazmak ve hepinize tek tek bir şeyler söylemek isterdim, ama eylemi gerçekleştirmeye birkaç saat kaldı. Zamanın kısıtlılığından dolayı size bundan fazla yazamıyorum. Çünkü sizin kadar ve sizden daha fazla söz vermem gereken kız ve erkek kardeşlerim ve insanlarım var. Son olarak bir şey söylemek istiyorum. Eğer siz birbirinize karşı doğru bir sevgiye sahipseniz sizden ricam amaç ve yöntemimi doğru anlayın ve yanlış değerlendirmeyin. Çünkü ben bunun için yaşadım ve bunun için kendi elimle şahadet planımı belirledim. Awaz'ın tekrar gerilla saflarına katılmasını, silahımı kaldırıp Kürdistan özgür dağlarının kucağına geri dönmesini vasiyet ediyorum. Çünkü ben onu çok seviyorum. Çünkü o yoldaşları içinde olmayı hak ediyor. Aynı şekilde diğer erkek ve kızların da kendilerini ve geleceklerini tanımalarını ve irade kazanmalarına engel olmayın. Son olarak selam, sevgi ve saygılarımı size sunarken, mutluluğunuzu ve onurlu olmanızı umut ediyorum.

Selam ve saygılarımla... Gerilla kızınız Leyla Wali Hüseyin- Viyan Soran 01 Şubat 2006."