‘Hikayem Rojhilatlı kadınların hikayesidir’

YJA Star gerillası Dicle Rojhilat: “Kadınlar için özgürlük mücadelesi vermenin yeri ve zamanı olmamalıdır. Bulundukları her yer ve zaman onlar için direniş alanı olmalıdır.”

Dicle Rojhılat, 1989 yılında Rojhilat Kürdistanı’nın Kotol kentinde dünyaya gelir. Ailesi koçer (göçebe) hayatı sürdürdüğü için Kürdistan Özgürlük Hareketini yakından tanımaktadır. Küçük yaşta gerillaya katılmak ister. Ailesi bunu fark edince akrabası olan Xoşmer ile evlendirilir. Evliliği 7 yıl sürer. Bu evlilikten Mitra adında bir kızı olur. Ancak İran sisteminin baskılarına daha fazla dayanamaz, 2009 yılında eşiyle birlikte gerilla saflarına katılır.

Gerilla Dicle’nin hikâyesini kendi dilinden dinliyoruz.

‘İRAN’DA KADIN OLMAK İNSAN OLMAMAK ÖZDEŞ’

“Feodal, yurtsever bir ailede büyüdüm. Saflara katılmadan önceki yaşamım yaylalarda koçerlikle geçti. Ailem hayvancılık yapar, toprağını işlerdi. Toprağına ve kültürüne bağlıdırlar. Ama rejimin katı kuralları, yaşamımızı her yönüyle etkiliyordu. Böyle bir sistemde kadının durumu ise tam bir kölelikti. İran’da kadın olmak, insan olmamakla özdeşleştiriliyordu. İran rejiminin katı ve sinsi politikaları yaşadığımız Rojhilat Kürdistanı’nda da kendini her yönüyle gösteriyordu.

‘ÖZGÜR İNSANLAR, KADINLAR VE ÇOCUKLAR’

Ailemizde gerillaya katılan sadece ben değilim. Şiyar Kotol adına bir kardeşim de 1999 yılında Önderliğimize yönelik geliştirilen uluslararası komplonun ardından gerilla saflarına katıldı. Evliydi ve çocukları da vardı. Özgürlük hareketine her zaman bir bağlılığı vardı. Ben ilk zamanlar anlam veremiyordum. Hani madem katılacaktı, ne diye evlendi diyordum. Bir gün bize telefon açtı. Kendisine bunu aynen söyledim. Şiyar ise şunu dedi: ‘Mücadelem, halkım ve çocuklarım içindir. Eğer başından beri PKK’yi tam anlamıyla tanısaydım böyle olmazdı. Özellikle böyle bir dünyaya çocuk getirmezdim. Fakat bilinçli veya bilinçsizce böyle bir durum yaşandı. Önemli olan gelecekte neler yapacağımızdır. Benim şimdi tek bir amacım var. İnsanlık için özgür, çocukların oyunlarına hasret kalmayacağı bir dünyadır.’ Heval Şiyar’dan duyduğum bu sözler beni çok etkiledi. Özgür bir yaşam için mücadele etmek. Kulağa ne kadar da hoş geliyordu. Özgür bir yaşam. Özgür insanlar, kadınlar, çocuklar… Benim hikâyem aslında bu konuşmadan sonra başladı. Benim hikâyem tüm Rojhilat Kürdistanı’nın kadınlarının hikâyesidir.

‘KADINLARIN ÖZGÜR OLMADIKLARINI FARK ETTİM’

O konuşmalardan sonra özgürlük arayışlarım başladı. Anneme ve çevremdeki kadınlara bakardım. Onların yaşamda özgür olmadıklarını fark ettim. Özgürlükleri evde erkeğin, babanın, denetimindeydi. Erkek de devletin denetimindedir. Çocuklar ise hepsinin denetiminde. Ben kendime, “bunu kabul etmemeliyim” dedim. Araştırdıkça, özgürlükçü arayışlarım daha da gelişti. Bir şekilde arkadaşlarla ilişkiye geçip gerilla saflarına katılmak istedim. Yaşım çok küçüktü. Yaşama tam anlamıyla da anlam verdiğim söylenilmezdi. Ailem saflara katılmak istediğimi bir şekilde fark etti. Katılmamı engellemek için beni evlendirmek istedi. Yaşım henüz on beşti. Korkuyordum. Evleneceğim kişi de kuzenim Xoşmer’di. Xoşmêr ise yurduna, özgürlük davasına bağlıydı. Parti ile ilişkileri vardı. Bir nevi milislik yapıyordu. Zaten ailemin ısrarları karşısında başka bir şansım da yoktu. Evliliği yaşama henüz anlam veremediğim bir yaşta kabul ettim. İlk zamanlar evliliğimin aile baskısıyla gerçekleşmediğini düşünüyordum. Aile baskısıyla evlendiğimi çok sonradan anladım.

‘KÜRDİSTAN, KÜRT HALKININ BİRLİĞİYLE ÖZGÜRLEŞEBİLİR’

Bir gün Xoşmer yanıma geldi. Gerillaya katılmak istediğini söyledi. Ben neye uğradığımı şaşırdım. Küçükken özgürlük arayışlarım, gerillaya katılma istemim vardı. Ama evlendirildim. Bu evliliğe Xoşmer’in kendisi de razı ettirilmişti. Bu defa da karşıma dikilmiş, ‘mücadele saflarına katılacağım’ diyordu. Tabi şart da koştu; ‘Birlikte katılacağız’ dedi. Bu beni daha çok şaşırttı. ‘Neden böyle bir şey söylüyorsun, sen gidersen git’ dedim. ‘Olmaz birlikte bir yola çıktık. Yarı yolda bırakmak olmaz’ dedi. Ardından şunları söyledi: ‘Dicle, ben küçüklüğümden beri, fiilen direnişin içerisinde olmasam da, her zaman bir çabam oldu. Ama olmuyor. İçinde bulunduğumuz yaşam güzel değil. Kürt halkı olarak her gün öldürülüyoruz. Birileri mücadele etsin, diğerleri yaşamına baksın olmaz. Bu mücadelede herkesin yer alması gerekir. Yoksa özgürlükten bahsetmek, böyle bir hak talep etmek ahlaki olmaz. Tüm halkımız Kürdistan özgürlük mücadelesinde yer almadığı müddetçe, özgürlükten söz etme hakkını kendimizde bulamayız. Bu yüzden mücadele saflarında olmalıyız.’ Kendisinin bu sözlerinin ardından birlikte gerilla saflarına katıldık.

‘KADINLARIN EN BÜYÜK YOLDAŞI ÖNDER APO’DUR’

Zaman geçtikçe kendimdeki değişimi gördüm. Partiyi, Önderliği, ideolojisini ve felsefesini tanıdıkça, yaşama bakış açım da değişti. En önemlisi de, kadın özgürlük çizgisinde derinleştim. Beni saflara çeken en büyük nedenin gerçekliğini, mücadele saflarında öğrendim. Kadın özgürlük mücadelesi. Şuan davama bağlılığımın en önemli nedeni, bizlere her zaman yoldaş olan ve her zaman yanımızda olan Önderliğimizi ve kadınları özgürleştirmektir. Bu en büyük savaş gerekçemdir. Bununla birlikte, özgürce yaşamak isteyen halkların mücadelesi, en önemlisi de çocuklara özgür bir yaşam bırakma mücadelesidir.

‘KADIN KURTARICI ARAMASINLAR’

İnanıyorum ki, her bir kadın bizim mücadelemizi takip ediyordur. Her kadının özgürlük arayışları vardır. Bir çırpınışı vardır. Çünkü tüm kadınlar, köle yaşamın mahkumu olmaktan rahatsızdır. O yaşamı kabul etmemektedir. O yüzden birinin gelip ellerinden tutmasını beklemesinler. Kurtarıcı aramasınlar. Bu bir yanıltmadır. Gerçekleşmesi imkansız olan hayalden öteye gitmez. Kadınlar için özgürlük mücadelesi vermenin yeri ve zamanı olmamalıdır. Bulundukları yer ve zaman onlar için direniş alanı olmalıdır. Kadınlar kadın kimliğine sahip çıkarak özgürleşebilirler. Kadın özgürlük mücadelemize inansınlar. Özgürlük için her kadının bir adım atması gereklidir. Hem kendileri için hem de özgürlüğe susayan bir dünyanın çocukları için mücadele etmek, bugün her şeyden daha önemlidir.”