Erzincan: Kadın öncülüğünü yaşamın her alanında geliştireceğiz

KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, “2017 yılı, özgürlük adımlarının daha güçlü atıldığı bir yıl olacaktır. Önderliğimizin, kadınların, halkımızın, tüm halkların ve ezilenlerin beklentilerine yeterli cevap olabileceğiz” dedi.

KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, Kadın Özgürlük Hareketi’nin 2016 yılındaki faaliyetlerine ilişkin ve 2017 yılı hedeflerine dair ANF için sorularımızı yanıtladı.

Kadın Hareketi olarak içinde olduğumuz dönemi dünya ve Ortadoğu’daki kadınlar eksenli ile ele alırsak 2016 yılını nasıl değerlendirmek gerekiyor? Bu bağlamda 2016 yılı nasıl bir mücadele yılı oldu?

2016 yılı itibarı ile Türk faşist devletinin, halkımıza karşı geliştirdiği saldırıların altında yatan gerçek, bizim bütünlüklü alternatif inşa projelerimizin hayata geçirilmesi ve somutlaştırılması korkusudur. Saldırılar, sadece Türk devletinin faşizmi temelinde gerçekleşmiyor. Egemen sistemin, ciddi bir telaşı ve korkusu söz konusudur. Erkek iktidarı ve faşizmi altında inleyen toplumsal yapıların, kadın özgürlük mücadelesi etrafında giderek daha fazla kenetlenmesi, egemen sistemi çok büyük telaşa düşürmüş ve saldırıların azgınlaşmasını da beraberinde getirmiştir. Kaba eleştirel bir kadın gözü ile bakıldığında bile durum anlaşılırdır.

Dünyadaki siyasi merkezlerin hepsi erkeklerin karar mekanizmaları durumundadır. Kadınlar dünyadaki süper güçlerin, karar mekanizmalarında yer almıyor. Biyolojik olarak bile varlıkları, yok gibidir. Egemen erkek zihniyeti ve sistemi, bırakalım özgür kadınları, düşünce yapısı erkekçe olan kadınlara bile tahammül göstermiyor. Kadının varlığına karşı bile bir karşıtlık söz konusudur. Kadınların, stratejik karar mekanizmalarında yer almalarına yönelik sürekli bir engelleme var. Türkiye’de hiçbir zaman kadınlar bu denli yaşamın dışına atılmamıştı. Kadın tamamıyla eve kapatılıp, sınırsız ve sonsuz bir biçimde sömürü altında tutulmak isteniyor. Ataerkil sistemin kadını bir meta olarak ele alması, hiçbir zaman içinde bulunduğumuz çağdaki gibi olmamıştı.
‘ATAERKİL SİSTEM TOPLUMA VE KADINA KARŞI TOPYEKÜN SALDIRIDADIR’

2016 yılı, erkek egemen sistemin, kadının büyük emek ve bedellerle sahip olduğu kazanımlara saldırdığı bir yıl oldu. Dünyada git gide sağ, muhafazakâr eğilim hâkim oluyor. İnsan yaşamı bireycilik, mülkiyetçilik, dincilik, cinsiyetçilik ve milliyetçilik formları ile donatılıp, nefes alamaz hale getirilmek isteniyor. Hiçbir zaman, devlet adamlarının ağzından bu denli cinsiyetçilik temelli, dincilik ve milliyetçilik görüşleri duymamıştık. Cinsiyetçilik tüm toplumun derinliklerine kadar sızdırılmaya çalışıldı. Devletçi ve iktidarcı güçler, küresel bir temelde, cinsiyetçilik politikaları yürütmektedirler. Kadına yönelik şiddet, kadın göçleri, cinsel istismar, taciz ve tecavüz olayları, kadın cinayetleri, kadın bedenin meta haline getirilmesi, kadın iş gücünün sömürülmesi, kadının kazanılmış kürtaj hakkının yeniden elinden alınma çabaları vb. şeyler dünyada en yüksek ölçeklere ulaştı. Devletçi ve iktidarcı ataerkil sistem, topluma ve kadına karşı, topyekûn bir saldırı içindedir.
Kadınlar bütün bu krizli toplumsal yaşam içindeki, maruz kaldıkları zorlanmalarla birlikte, özgürleşmeye ve bunun mücadelesini vermeye en yakın kesimler olarak hep bir direniş içindeydiler. Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasında, Kürt ulusal mücadelemiz ve kadın özgürlük hareketimiz, çok önemli kazanımlar elde etti. Şimdiye kadar gelişen tüm devrimlerin tecrübelerinden ders çıkararak özgürlükçü, demokratik ve ekolojik bir paradigma Başkan Apo tarafından İmralı’da geliştirildi. İlk kez, Kürdistan’daki devrimde alternatif bir sistem inşa etmenin imkânları ortaya çıktı.  Alternatif sistemin gelişmesi ve bunu başarma olanaklarının giderek oluşması, küresel sistemlerin müdahalelerini boşa çıkaracak en temel yaklaşımımızdır. Belki de ilk kez, liberal sistem bir devrimi kendi çarkında eritmeyi başaramıyor. Bize saldırmasının temel nedeni, yarattığımız devrim kazanımlarını, sisteme entegre etmeyi başaramamasıdır.  Bu nedenle, Kürdistan’da 2016 yılı son derece çetin bir mücadele yılı olarak gelişti. Önderliğimize, Hareketimize, kadınlara, halkımıza ve bize yakın tüm dostlara, devrimcilere amansız saldırı, tutuklama ve sistemimizi dağıtma yaklaşımı gelişti.

Öz yönetim direnişleri sürecinde başta Asya Yüksel olmak üzere, Pakize Nayır, Sêvê Demir ve Fatma Uyar gibi birçok kadın hareketi öncüsü Türk devleti tarafından vahşi bir biçimde katledildi. Türk devletinin özellikle kadınları hedef almasını nasıl yorumluyorsunuz?

Cizre, Sur, Nusaybin, Silopi ve Şırnak Kürt özgürlük hareketinin mücadelesinin kitleselleşmesi ile birlikte kadınların özgürlük merkezi durumuna geldiler. Toprağa bağlılığın ve yurtseverliğin temsili olan Kürt kadınları, Hareketimizin özgürlük çağrılarına en güçlü cevapları verdiler. Kadınlar ilk kez bu şehirlerde serhildanların öncülüğünü yaptılar. Kadın değerlerinin, ulusal direnişin en güçlü şekilde ve köklü yaşandığı bu mekânlardan, özgürlük saflarına binlerce kadın katılımı gerçekleşti. Türk devletinin vahşi saldırılarının altında yatan gerçek, buraların birer kadın şehri olarak kendini yapısallaştırmasıydı. Bodrumlarda gençlerin, kadınların ve halkımızın, Türk faşist güçlerince katledilmesi, şehirlerin yıkılması, buna karşılıksa tüm dünyanın sessiz kalmasının sebebi ise, başta da ifade ettiğim gibi Kürt halkı, Kürt kadınlarının beş bin yıllık erkek egemen sisteme karşı alternatif bir sistem yaratmaya çalışmalarıdır. Dolayısıyla saldırılar başta kadınlar, gençler olmak üzere tüm topluma karşı, sistem güçlerinin göz yumması ve özünde haklı görmesi ile gerçekleşti. Önce kadınlar vurularak toplumun direnişi etkisizleştirilmeye çalışıldı.

Kadın cephesi açısından bu sürecin başarı ve yetersizliklerini nasıl ele alıyorsunuz?

Biz özgürlükçü güçler açısından, öz yönetim direnişinin değerlendirilecek çok temel noktaları bulunmaktadır. Egemen sistemin zihniyetinden ve yaşam kalıplarından kurtuldukça, başarılı mücadele yöntemi ve taktiklerini geliştirebiliriz. Türk devletine karşı savaşımda, egemen zihniyet ve yaşam tarzından, onun ilişki biçimlerinden kurtulmadıkça; köklü ve kalıcı başarılar kazanmamız, zengin, yaratıcı ve inisiyatifli mücadele yöntemlerini yakalamamız imkânsızdır.  Bütün özgürlük, adalet ve eşitlik isteyen örgütlü güçler; kadınlar, halkımız, öncelikle kendi gündelik yaşamlarında, egemen sisteme karşı mücadele etmelidir. Bireycilik, bencillik, benmerkezcilik, sadece kendini, ailesini düşünme kapitalist yaşamın hastalıklarıdır. Erkek egemen sistemin düşünsel ve yaşamsal üretimleridir. Buna karşılık egemen sisteme karşı özgür yaşamı yaratmak, zor durumda olana el uzatmak, birlikte mücadele etmek ise Başkan Apo’nun geliştirmek istediği toplumsal özgürlük ruhu olmaktadır.

Bu anlamı ile 2016 yılı öz yönetim direnişleri büyük halk önderlerini ortaya çıkarttı. Mehmet Tunç ve Asya Yüksel arkadaşlar, bunun en somut örnekleridir. Bu direnişte, binlerce insanımız direndi. Apo’cu düşünce ve yaşam tarzında tek başına olunsa bile direniş kültürü vardır. Önderliğimiz tüm saldırılara karşı direniyor, halkımız direniyor, kadınlar direnmektedir. PKK kültüründe direniş yaşamın öz suyu ve mayasıdır. Amed zindanında yaşananlar ve direnişimiz bunun en somut örneğini teşkil etmektedir. Özgürlük ve direniş değerleri olmadan, insanca yaşayabilmek asla mümkün değildir. Biz halk ve kadınlar olarak birçok zorluğun üstesinden geldik. Elbirliğiyle, direniş ruhuyla çalışarak, hatalarımızdan korkmadan ve bunları aşarak, içinde olduğumuz bu zor dönemi de aşabileceğimizi düşünüyorum.

Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerinde, Türk devletinin uygulamış olduğu ağırlaştırılmış bir tecrit var. Varolan ağır tecrit koşullarının nedeni sizce nedir? Ve bu tecridin ortadan kalkması için neler yapacaksınız?

Başkan Apo, yaşamı, duruşu ve mücadelesi ile kapitalist modernist yaşamı, boşa çıkarmayı başarmış önder bir kişiliktir. Bizim nasıl, hangi yöntemlerle mücadele edebileceğimizin yol ve yöntemlerini göstermiştir. Bu anlamıyla, küresel sisteme en radikal cevabı vermiş bir liderdir. Küresel hegemon güçlerin, egemen erkek zihniyetinin ve onu temsil eden güçlerin öfkesinin temel sebebi budur. Küresel egemen sistemin toplumdan çaldığı değerleri, yeniden topluma vermektedir. Önderliğimiz bu duruşunu “Prometeuslara bedel bir mücadele yürüttüm.” diyerek, tanımlıyor. Önderlik kendi cephesinde, tarihsel olarak başarılı olmuştur.
Önderliğimizin özgürlüğü, sağlığı ve güvenliği toplumsal mücadelemizin başarı kazanması ile bağlantılıdır. Toplumsal özgürlük düzeyimiz, kadınların özgürlük düzeyi yükseldikçe Önderliğimizin özgürlüğüne yakınlaşmış oluyoruz. Önderliğimizin varlığı ve mücadelesi, Ortadoğu açısından stratejik bir öneme sahiptir. Bölgede, barış ve demokrasiye öncülük yapacak olan muhatap güçtür. İmralı cezaevi, özel yönergelerle yürütülmektedir. Hiçbir anayasa ve yasa hükmü burada geçerli değildir. Önderliğimiz sürekli bir tehdit ve şantaj sistemi altında tutulmaktadır. En büyük barış savaşçısı olmasına rağmen tüm dünyada tam tersi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Şimdiye kadar kapitalist sistem ve onun taşeronu gibi çalışan Türk devletinin Önderliği itibarsızlaştırma ve etkisizleştirmeye dönük çabaları hep boşa çıkarıldı. Tam tersine önderliğimizin etkisi, kabul edilirliği, ona duyulan bağlılık çok daha fazla artmıştır.
‘ÖNDERLİĞİMİZİN ÖZGÜRLÜĞÜ TEMEL GÜNDEMİMİZDİR’

Dünyadaki özgürlük ve demokrasi güçleri, özellikle Rojava ve Şengal’deki mücadelemizden sonra, Önderliğimizi daha çok anladılar ve tanıdılar. Önderliğimizin İmralı’dan yazdığı savunmalara, çok büyük bir sempati ve ilgi var. Çeşitli sol, demokrat, özgürlükçü, antikapitalist çevreler savunmalarda geliştirilen demokratik ulus modelini ve özgürlükçü ideolojiyi tüm insanlığın umudu olarak görmektedirler. Önderliğimiz özgürlük mücadelelerinin zihniyetine, yol ve yöntemlerine çok yönlü, derinlikli bir katkıda bulunmuştur. Yol açmıştır.

Özgür kadın hareketi olarak, geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönem de önderliği her yönü ile yaşamsallaştırmak ve önderliğimizin özgürlük, sağlık, güvenlik koşulları için mücadeleye devam edeceğiz. Önderliğimizin durumunu temel bir gündemimizdir. Bu konudaki çalışmalarımızı, eylemliliklerimizi arttıracağız.

Dört parça Kürdistan’da, Kürt kadın hareketinin özgürlük mücadelesi yayılmaya ve büyümeye devam ediyor. DAİŞ’e karşı mücadelede de büyük bir etkinlik gösterildi. Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesindeki öncülük düzeyini nasıl buluyorsunuz?

Kadın özgürlük hareketi olarak çok önemli bir tarihsel süreci yaşadık. Yaşıyoruz. Kürdistan’da kadın öncülüğünde yürüttüğümüz mücadele başından beri evrensel değerlerle yüklüdür. İnsanlık tarihinde, Kürdistan coğrafyasının ve burada yaşayan toplulukların, kadınların rolü halen kapitalist sistem tarafından gizleniyor. Saklanıyor. Bu coğrafya insanlığa beşiklik etmiştir. İnsanlık, Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasında kadın öncülüğünde anaerkil toplum değerleri ile doğup, gelişip, büyümüştür. Dolayısıyla Kürt kadınlarının ve Kürdistan coğrafyasında yaşayan tüm kadim halkların direnişleri, tarihseldir. Bu direnişler insanlığın yaşam damarı rolünü halen de oynamaktalar. Bugün, insanlık halen ayakta kalabiliyorsa bu, başta Kürdistan olmak üzere dünyanın diğer yerlerindeki özgürlükçü, demokratik direnişlerin sayesindedir.

Kadın hareketleri toplumsal özgürleşmenin ve direnişin can damarlarıdır. Önder Apo öncülüğünde gelişen özgürlük hareketimizde, kadınlar bu tarihi coğrafya ve özgürlük ideolojisi temelinde, çok büyük bir gelişme gösterdiler. Kadınlar bilinç, irade ve örgütlenmede yetkinleştiler. Erkek egemen sistemin beş bin yıldır saldırıp bitirmeye çalıştığı kadın değerleri mücadelemizle birlikte yeniden, bir kadın dirilişi, halkların dirilişi şeklinde yaşandı.

Kadın Hareketimiz bu temelde çok önemli bir gelişimle oluştu ve gelişti. İlk kez bağımsız fikirlerle donanmış kadınlar, erkeklerin hiçbir şekilde müdahale edemediği yaşam alanlarını oluşturdular. Burada kendi ölçüleri ve anlayışları ile bir yaşam denemesine giriştiler. Kadınlar kendi yaşam alanlarında, kadın grupları oluşturarak, buradan gelişme yaratarak toplumun her alanında kolektif bir şekilde varlık, irade göstermeye başladılar. Kadın kimliği ve örgütlülüğü temelinde toplumsal yaşamın tüm alanlarında boy gösterdiler. Yani sadece ideolojik, teorik tezler ve fikirsel üretimler yapmadılar. Aynı zamanda sistem kurma, pratikleşme becerileri de son derece etkili, çarpıcı bir biçimde ortaya çıktı. Diyebiliriz ki dünyada ilk kez Kürt kadınları, geniş bir coğrafyada, bu denli yaygın bir kadın sistemi oluşturmaya dönük güçlü adımlar attılar.

Kadınlar etrafında, öncülüğünde gelişen bir toplumsal inşa sürecine giriş yaptık. Deyim yerindeyse özgürlük militanı her kadın, kendi şahsında egemen sisteme karşı kıyasıya bir mücadele yürüterek ilerlemektedir. Her birimizin kişiliğinde eski yaşam alışkanlıkları aşılıyor.

Özgürlük tarihi kadın mücadelemizde bireyler şahsında yeniden canlanıyor. Bu elbette büyük bedeller, şehadetler ve zorluklar şeklinde gelişiyor.

Kadın Özgürlük Hareketi olarak dört parça Kürdistan’daki gelişme seyrinize ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Başarılarımız en başta Rojava olmak üzere tüm mücadele alanlarında herkesçe bilinmektedir. Rojava Devrimi, kadın özgürlük mücadelemizin önemli bir evresi oldu. Şehir savaşları ile kadın öncülüğünde bir sıçrama daha yarattık. Bu kadının ideolojik, örgütsel öncülüğündeki gelişimiyle birebir bağlantılıdır. Önder Apo’nun yarattığı kadın mücadelesi, büyük bir gelişme gösterdi. Kürt kadın hareketi büyük bir iradeyi, kahramanlığı, fedailik düzeyini ortaya çıkardı. Öncü militanlık düzeyimiz PAJK çalışmaları ile daha da geliştirilmektedir. Kadın kadrolaşması, öncülüğü sadece Kuzey’de, Rojava’da değil, Rojhilat, Başur ve Şengal’de de gelişim göstermektedir. Kürt kadınlarının dışında Önderliğin özgürlük paradigması temelinde Avrupa’dan, Latin Amerika’dan, Ortadoğu halklarından da katılımlar söz konusudur. Dünyada kadınların öncülük iddiası artmış bulunmaktadır.

Diğer bir çarpıcı gelişme ise genç kadınların öncülüğünde gelişen örgütlülüğün yaşam bulmasıdır.  Öncülükte çok büyük bir iddia sahibidirler. Bu yıl ilk kez bir genç kadın kongresi gerçekleşti. Genç kadın örgütümüz giderek büyümekte ve büyük bir iddia ile çalışmalarını yürütmektedir.

Kürt kadınları mücadele ve direnişleri ile egemen sistemin kadın algısını yerle bir ettiler. Öz gücüne, örgütlülüğüne ve kendi aklına güvenen kadınlar özgürlük mücadelesi içinde sınırsız bir gelişim gösterdiler.

Demokratik modernite sisteminin inşasında önemli bir adım olan eşbaşkanlık sisteminin eşit düzeyde temsilciği geliştirmesi topluma önemli katkılar sağlamıştır.  Fakat birçok alanda eşbaşkanlık sisteminin bir kadın sistemi gibi işletilmesinde zayıflıklar açığa çıkmıştır. Kadın sistemimizdeki boşlukları gidermeliyiz. Kadın devrimi, kadın aklı, kadın ruhu, kadın kolektivizmi, kadın öncülüğü kavramları ve pratikleşmeleri konularında özeleştirilerimiz ve planlamalarımız da gündemimizdedir.

Rojava Kürdistan’ında ve yine Suriye’de özellikle DAİŞ’e karşı mücadelede YPJ güçlerinin aktif bir biçimde rol oynadığını biliyoruz.  Kürt kadının savaştaki öncülüğü kadınlar açısından nasıl bir umut yarattı?

Rojava da yeni bir tarih yazılıyor. Ötekileştirilen tüm kesimlere umut olabilecek bir tarih yazılmaktadır. YPJ, eli kanlı faşist DİAŞ çetelerine karşı büyük ve destansı bir direniş gerçekleştirdi. Bu direnişin arkasında Önder Apo ve bütün özgür kadın tarihimiz yatmaktadır. Rojava’da yüzlerce kadın özgürlük direnişçisi şehit oldu. Binlerce gazisi oldu. Rojava devriminin başarıları, bu bedeller sayesindedir. Burada belirtmek gerekir ki özellikle Minbic hamlesinde ortaya çıkan, Arap kadınlarından doğru da bu özgürlük mücadelesine büyük bir ilgi ve destek gelişti. Arap kadınları önderliğimizin özgürlük ideolojisine büyük bir merak ve ilgi ile katılım gösteriyor.

 DAİŞ çetelerinin en fazla katlettiği ve katliam sürecinde esir aldığı Kürt Êzidî kadınları için Êzidî kadınları intikam hareketi olarak YJŞ’yi  ilan ederek savaşta,  yine  oluşturdukları meclislerle de  demokratik modernite sisteminin inşasında öncülük rolüne soyundular. Devam eden bu örgütlenme ve mücadele sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin Hareket olarak Şengal’e dönük projeleriniz nelerdir?

Şengal de büyük bir kadın jenosidi yaşandı. Êzidî Kürtlerin şahsında en eski olan bir halk kültürü bitirilmek istendi. Kapitalist sistem kadın kültürü ile donanmış dünyanın en eski inanç gurubunu hedefledi. Bu saldırı aynı zamanda faşist karakterli erkeğin saldırısıydı. Kapitalist sistemin en büyük saldırılarından biri tarihsel hafızayı yok etmektir. Êzidî halkımızın şahsında bu gerçekleştirilmek istendi. PKK gerillaları sayesinde bu boşa çıkarıldı.

74 kez ferman görmüş bir halkın yeniden canlandırılması kolay değildir. YJŞ ve Êzidî Kadın Meclisi çok kısa sürede önemli adımlar attılar. Êzidî halkımız kadın öncülüğüne büyük bir güven duymaktadır. En son yaşanan “Êzidî kadınların öcünü alma” operasyonları tarihiydi. Êzidî halkımız yeniden gün be gün daha da canlanıyor. Ve örgütlenmelerini güçlendirerek Şengal dağını yeniden canlandıracaklar. Bu çalışmalar daha da ilerletilecektir.

Kadın özgürlük mücadelesinin uluslararası düzeydeki yansımaları nasıl oldu? Bu minvalde geliştirdiğiniz ilişki ve ittifakların düzeyi nedir? Dünya kadınlarıyla daha fazla buluşma, ortaklaşma bağlamında öngördükleriniz, planlama ve perspektifleriniz nelerdir?

Kürt kadınları, sadece savaşçı yanları ile değil ideolojik alanda özellikle Jineoloji ile sağladıkları gelişme, kadın sisteminin oluşturulması ve işletilmesi anlamında da dünyada ilgi odağı olmaktadırlar. Diğer yaşanan devrimlerden farklı olarak, Kürt kadınları daha bağımsız bir biçimde özgün ve özerk örgütlenerek çalışmalarını sürdürmekteler. Çalışmalarımızda erkek aklından, onun yol ve yöntemlerinden arındırmaya çalışıyoruz. Bu konuda azımsanmayacak bir rol kat ettiğimiz bilinmektedir.

Kürt kadının bu özgürlükçü duruşu tüm dünyada ilgi odağı olmaktadır. En büyük şansımız kadın özgürlüğü ekseninde kurulmuş olan kadın örgütlülüğümüzdür. Dolayısıyla çalışmalarımız her zaman evrensel bir nitelik kazanıyor. Rojava devrimi bir kadın devrimi olarak büyük bir etkileme gücüne sahipti. Uluslararası alanda, resmi anlamda bir kabullenme bu yönüyle gelişti. Bu temelde tüm özgürlükçü güçlerle ilişkilenme, ortak örgütlenme, eylem hattı çizme, diplomasi çalışmalarımızın ana hedefi olmaktadır. Yaptığımız her çalışmayı dünyadaki kadın özgürlük hareketlerinin bir parçası olarak görüyoruz. Avrupa’da, Latin Amerika’da, Türkiye de, Suriye’de, çeşitli halklardan kadınlarla mücadelede ortak platformlarda buluşmalar da söz konusu oldu. Önümüzdeki süreçte bu temelde planlamalarımız da gelişecektir.

Kürt Kadın Hareketi olarak 2017 yılına nasıl bir mücadele perspektifiyle gireceksiniz?

KJK olarak esas amacımız, özgür ve eşit bir yaşam modelini, tüm toplumsal düzenekler içinde yeniden yaratabilmektir. Demokratik, ekolojik, eşitlikçi bir yaşamı geliştirebilmek, günümüz kapitalist sistemi içerisinde çok yönlü alternatif düşünsel ve pratik mücadeleyi ve direnişi süreklileştirmeyi gerekli kılmaktadır. Özgür yaşam yaratımları, kapitalist sistemin yaşam tarzlarını, modellerini ret etme ile mümkün olabilir. Sadece ret yetmez, alternatifini de güçlü oluşturabilmek önemlidir. Kapitalizmin günlük yaşam düzeneklerindeki en büyük başarısı bireyci, bencil bir kişilik yapılanmasını, en özgürlükçü tip olarak topluma kabul ettirmesiyle ilgilidir. Toplumcu kişilikten uzaklaşma sağlandığı oranda bireyler başarılı sayılıyor. Benimseniyor. Oysaki toplumsallıktan kopartılmış birey sudan çıkmış balık misali can çekişmekle yüz yüze kalır

Özgür Kadın Hareketimiz sadece kadının yaşadığı sorunlara değil, bununla birlikte toplumsal yaşamın bütününde yaşanan sorunlara çözüm olma üzerinden bir yaklaşım göstermeye çalışıyor.  Toplumsallık, toplumsal düşünceler, her ne kadar egemen sistemin ideolojik bombardımanına tabi tutulup etkisizleştirilmeye çalışılsalar da canlı, yaratıcı ve direngendirler. Bir biçim de varlıklarını sürdürürler. Bu anlamı ile demokratik ulusun inşası ve bunun savunulması çalışmalarımız, bütün Kürdistan’da sürdürülecektir. Geçmiş süreçte bu iki çalışmayı birlikte yürütemedik. 2017 yılı itibarı ile direniş ve öz savunmanın yükseltilmesi temelinde, yeniden inşa çalışmalarımız esas olacaktır.

KJK olarak en temel gündemimiz Önderliğimizin sağlığı, güvenliği ve özgürlüğüdür. Önderliğimizin durumunu temel bir gündemimiz olarak ele almaktayız. Önderliğimizin özgürleşmesi, kadınların, halkların ve inançların özgürleşmesi demektir. Önderliği ruhsal olarak yaşamak, Önderliğin düşüncelerini anlama ve onu hayata geçirmedir. Bu anlamda Kürt Kadın Hareketi olarak ideolojik alanda Önderliğimizin savunmaları temelinde yoğunlaşma, eğitim ve sistem kurma çalışmalarını 2017 yılı itibarı ile derinleştirerek sürdüreceğiz. Önderliğimizin kadın özgürlük politikasını yaygınlaştırma ve yaşamsallaştırma projelerine ağırlık vereceğiz. Bütün Kürdistan kadınlara ve topluma dönük de bu temelde çok yaygın eğitimleri planlamaktayız. Jineoloji’ye kadınlar olarak 2014 yılı itibarı ile giriş yaptık.  Kadın bilimini geliştirip derinleştireceğiz. Toplumsal bilimlerde yaşanan kriz Jineoloji ile birlikte aşılabilecektir.

‘KADINLAR YAŞAMIN HER ALANINDA ÖZGÜR VE ÖZERK ÖRGÜTLENMELİ’

Kadın örgütlülüğünün ve öncülüğünün gelişimi son derece önemli olmaktadır. Kadınlar yaşamın her alanında, özgün ve özerk örgütlenmeleri ile iradelerini geliştirerek daha fazla yer alacaklardır. 2017 yılında kadın öncülüğünü yaşamın her alanında geliştirme iddiamızı büyük bir kararlılıkla sürdüreceğiz. Özgürlük ideolojisi ile donanmış her kadının, toplumun çeşitli kesimlerinde, öncülük rolünü oynaması hayatidir. Kadının toplumsal alanda yaşadığı çok ciddi sorunlar var. Yoksulluk, işsizlik ve evsizlik; kadına yönelik olarak gelişen şiddet, taciz ve tecavüze karşı örgütlü bir duruş kesinlikle şarttır.

Evlilik kurumu her geçen gün daha fazla sorgulanır bir hale gelmektedir. Önderliğimizin özgür eş yaşam kuramı çerçevesindeki formasyonu çok önemlidir. Özgür eş yaşamın geliştirilmesi ile birlikte, kadınlar yaşamın asli bir öğesi olarak, toplumsal yaşamda yerlerini alabilirler. Özgür eş yaşam modelinin tartışmaya açılması, evliliklerin gözden geçirilmesi; yaşamla, toprakla, toplumla bağlarının çok güçlü bir şekilde sorgulanması gereklidir. Kadınların basın, kültür alanında daha güçlü bir yapılanmaya kavuşturulması da temel hedeflerimizdendir.
 Kadın ordulaşmasının gelişimi, öz savunma anlayışımız ve bu konudaki mücadelemiz tarihseldir. Sistem güçleri kadınları, halkları, inançları öz savunmasız bırakarak kendi egemenliğini geliştirmiştir. Öz savunma anlayışımız, kadının öz iradesine, öz kimliğine, öz bilincine ulaşması ile gelişti. Kadın kurtuluş ideolojisinde, öz savunma stratejik ve vazgeçilmez bir ilkemizdir. Kendini savunamayan kadın, özgürleşemez. Kadınlar özgürlük zihniyetini geliştirmeden öz savunmayı geliştiremezler. Kürt kadının öz savunma örgütü olan, YJA STAR Kürdistan’da, direnişin temel dinamiğidir. Gerilla safları, genç kadınlar açısından kapitalist modernist yaşamdan kurtulmanın en radikal bir biçimde sağlandığı mekânlar olmaktadır.  Genç kadınlar gerilla saflarına akın etmelidir. Komalen Jinen Ciwan örgütümüzün kuruluşu ile birlikte, özellikle sistem inşasının öncülüğünde, örgütlemede, öz savunmada, genç kadınlar daha aktif bir biçimde yer almaktadırlar.

’KÜRT KADINLARI ULUSAL BİRLİK ÇALIŞMALARINDA YER ALACAK’

KJK olarak diğer önemli bir çalışmamızda, Kürt kadınları olarak ulusal birlik çalışmalarıdır. Kürt kadınları geçmişte iki kez ulusal konferans gerçekleştirdi. Üçüncüsünün gerçekleşmesi için girişimlerde ve çalışmalarda bulunacağız. Özellikle KDP, YNK, Goran, İslamcı güçler başta olmak üzere Kürdistan’daki tüm partilerde, sivil toplum örgütlerinde, ulusal birliğe dair çalışmaların geliştirilmesi önemli bir çalışma olarak önümüzde durmaktadır.

Kadın diplomasi çalışmalarını daha da kapsamlılaştırarak, tüm dünya kadınlarına ulaşma hedefimiz var. Tüm antikapitalist, demokrat, özgürlükçü kadın güçlerle ortaklaşma, birlikte mücadele, örgütlenme ve eylemsellikleri geliştirme 2017 yılı hedeflerimiz arasındadır.

Kuzey Kürdistan’da öz yönetim direnişleri ile birlikte bir savaş yaşandı. Kuzeydeki kadın örgütlerimizin temel bir hedefi, bu bölgelerde çalışma yaparak, bölge halkının ihtiyaçlarını karşılamak olacaktır.
KJK bünyesinde yer alan tüm örgütlülüklerimiz önümüzdeki yıla komün ve meclis çalışmalarını geliştirme, eş başkanlık sisteminin, eşit temsiliyetin kurumlaştırılması, kadın sistemini güçlü oluşturma çalışmalarını, yürüteceklerdir. Cezaevleri bizim açımızdan örgütlenme, eğitim yapma ve mücadele sahasına bu temel de güçlü katılma mekânları olarak işlev görecektir.

2016 yılı mücadelemiz açısından çok şiddetli geçti. 2017 yılında geçen yılki direniş değerlerini büyüterek, eksiklerimizden, hatalarımızdan dersler çıkararak özgür ve eşit yaşamın inşasını gerçekleştireceğiz.
 2017 yılı, kadınlar ve halklar açısından özgürlük adımlarının daha güçlü atıldığı bir yıl olacaktır. Özgürlük ve direniş çizgisinin gelişimi ile Önderliğimizin, kadınların, halkımızın, tüm halkların ve ezilenlerin beklentilerine yeterli cevap olabileceğiz. Özgürlük için yaşamak onurlu yaşamanın en temel ilkesidir. Bu yolda mücadele etmek insan olmanın en temel vasfıdır. Daha güzel bir gelecek için mücadelemizi yükselteceğiz. Önderliğimizi ve Kürdistan’ı özgürleştirmenin çalışmalarını büyük bir kararlılıkla yürüteceğiz. Bu temelde Önderliğimizin, halkımızın, kadınların, gençlerin 2017 yeni yılını kutluyorum. 2017 yılı mücadeleyi yükseltme yılı olacaktır.