Cumartesi Anneleri: Hükümet savaş politikasından vazgeçsin

Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 596'ncı haftasında Tolga Baykal Ceylan'ın akıbetini sordu. Eylemde, hükümete savaş politikalarından vazgeçme çağrısında bulunuldu.

Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarına devam etti. Eylemlerinin 596'ncı haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen aileler, "Tolga Baykal Ceylan'ın akıbeti açıklansın" yazılı pankartı da açtı.

Eyleme HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Dilek Öcalan, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDK Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Şair Sezai Sarıoğlu ile çok sayıda kişi katıldı. 

Eylemde ilk olarak 12 Eylül 1994 tarihinde Ankara Dikmen'de gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin konuştu. Bilgin, "Mezarlarımızı istiyoruz. İşkence ile katledilen yakınlarımızın mezarlarını" dedi.

Bilgin, "Biz her şeye rağmen adalet talebimizi yükselteceğiz. Bizi bu duruma sokanlar bize hesap verecekler. İnsanlarımızı kaybedenlerin isimlerini tek tek biliyoruz. Onlar yargı önüne çıkana kadar bizler mücadele edeceğiz" diye konuştu.

DİLEK ÖCALAN: HATALARINDAN DÖNMELİLER

HDP Milletvekili Dilek Öcalan ise kaybedilen ve katledilenlerin haklı mücadelesini devam ettireceklerini ve onların haklılığını duyurmaya devam edeceklerini söyleyerek, "Onlar yanlış yapmadı ancak onlara büyük yanlış yapıldı. Onlara yanlış yapanlar hatalarından geri dönsünler. Yanlışlarından geri dönsünler. Biz onların tüm savunduğu değerlerin devam ettiricisi olacağız" diye konuştu. Sadece Kürt halkı için değil tüm halkların eşit ve özgür bir şekilde yan yana yaşayabilmesi için mücadele ettiklerini ifade eden Öcalan, birlikte yaşamın da ancak gerçek bir adalet sağlanması ile mümkün olacağını vurguladı. 

ANNE CEYLAN: ADLİ VAKA DEĞİL

Kırklareli'nin İğneada ilçesine 12 yıl önce tatile gittikten sonra kendisinden bir daha haber alınamayan üniversite öğrencisi Tolga Baykal Ceylan'ın annesi Kadriye Baykal Ceylan da, oğlunun kaybedilmesinin "adli bir vaka" olarak ele alınmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. 

Anne Ceylan, Jandarma Altan Apak'ın oğlunu arabasına alarak İğneada Karakolu'na götürdüğünü kabul ettiğini ancak kimlere teslim ettiği hakkında bilgi vermediğini hatırlatırken, "12 yıldır oğlunu arayan bir anne olarak soruyorum, oğlum nerede? Oğlumun akıbeti neden açıklanmıyor" diye ekledi.

Haftanın basın açıklamasını da Cumartesi İnsanları'ndan Esra Koç okudu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından iktidarın devleti kendi siyasal tahayyülüne uygun bir biçimde yapılandırmak üzere harekete geçtiğini, kimsenin güvende olmadığı hukuksuzluk iklimini yaygınlaştırıldığını ve bu durumun ülkeyi derin bir krize sürüklediğini belirten Koç, "İktidar, OHAL ilanını gazeteleri kapatmak, gazetecileri, akademisyenler ve yazarları işten atmak, tutuklamak fırsatına dönüştürmek istiyor. Kayıt dışı gözaltılar, spor salonlarının gözaltı merkezi olarak kullanılması, gözaltındakilerin aileleri ve avukatları ile görüştürülmemesi, işkence iddialarının artması bize darbe dönemlerini hatırlatıyor" dedi. 

'OHAL KALDIRILMALI; SAVAŞ POLİTİKALARINDAN VAZGEÇİLMELİ'

"Hükümete sesleniyoruz; devlet olağanüstü halde dahi yaşam hakkını koruma, işkence yasağı, adil yargılama, ayrımcılık yapmama, herkesin inanç ve düşünce özgürlüğünü koruma yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır" diyen Koç, şöyle devam etti:

"Temel hak ve özgürlüklerimizi tehdit eden OHAL kaldırılmalı, insan hakları hukukuna aykırı düzenlemeler olan Kanun Hükmündeki Kararnameler iptal edilmelidir. Hükümete çağrımızdır; şiddet ve kan üreten çatışmacı politikalardan vazgeçip barış politikalarını, demokrasi ve insan haklarını esas alın. Ülkenin içine sürüklendiği şiddet sarmalından biran önce çıkılması için, daha fazla insanımızın ölmemesi için biran önce barışı sağlayacak adımları atın." 

MECLİS RAPORU

Kırklareli'nin İğneada'da tatile giden 24 yaşındaki İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi Tolga Baykal Ceylan'dan 10 Ağustos 2004 tarihinden sonra bir daha haber alınmadığını belirten Koç, anne Kadriye Ceylan'ın tüm mercilere başvurarak oğlunu aradığını ancak başvurduğu her yerde görevlilerin ilgisizliği ile karşılaştığını söyledi. 2004 yılında Demirköy Savcılığı'nın başlattığı soruşturma dosyasının 2006 yılında "kovuşturmaya yer olmadığı" kararı verilerek kapatıldığını hatırlatan Koç, "5 Şubat 2011 tarihinde dönemin Başbakanı Erdoğan'ın Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği yetkilileriyle yaptığı görüşmeden sonra, 09 Şubat 2011 tarihinde Tolga Baykal Ceylan'ın akıbetini araştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde bir alt komisyon kuruldu. Komisyon 4 aylık çalışması sonucunda yayımladığı raporda, 'Komisyonumuz bu aşamada, elindeki verilerin değerlendirilmesi sonucunda, Tolga Baykal Ceylan'ın gözaltında kaybolmadığına, ancak bugüne kadar ailesi ve çevresinden hiçbir kişiyle temas kurmaması gerçekliği karşısında da normal asayiş olayı olarak değerlendirilmesi gereken bir kayıp olayı ile karşı karşıya olduğumuz sonucuna ulaşmıştır.' denildi. Raporda adli işlemlerin ifasında gösterilen dikkatsizlikler nedeniyle ailede haklı olarak bazı şüpheler oluştuğu kaydı düşüldü" diye konuştu. 

Ceylan'ın dosyasındaki çelişkiler ve soru işaretlerinin 12 yıldır açığa kavuşturulmadığını, Anne Kadriye Ceylan'ın sorularının hep yanıtsız kaldığını ve Ceylan'ın akıbetinin karanlıkta bırakıldığını belirten Koç, "Tolga Baykal Ceylan'ın başına ne geldiğini öğrenmek annesinin ve toplumun hakkıdır. Tolga Baykal Ceylan'ın nerede olduğunu bilmek annesinin ve toplumun hakkıdır" dedi.