Cumartesi Anneleri, Abdullah Canan için buluştu

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için 616’ncı kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.

Cumartesi Anneleri, bu hafta 1996 yılında Gever'de gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın hikayesini anlattı. Eylemde, "Erdoğan’ın ‘elimizden geleni yapacağız’ dediği Cumartesi Anneleri’nin yeniden 28 Şubat’ın hukuksuz uygulamalarına tabi tutulmasını kınıyoruz” denildi.

‘KİMSE SESİMİZİ KISAMAZ!'

Eylemde ilk konuşmayı 1980 gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır yaptı.  21 yıldır Galatasaray Meydanı’nda adalet aradıklarını vurgulayan Kırbayır, geçen Cumartesi günü gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak’ın gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Kırbayır, “Bu coğrafyada yaşayan herkes için konuştuğumuzdan sesimiz kısılmaya çalışılıyor. Bizim sesimizi kısamayacaksınız. Bizden uzak durun, konuşmamızı engelleyemezsiniz" dedi.

Gözaltında 12 Eylül’de kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl yıllardır kayıp yakınları olarak meydanlarda mücadele verdiklerini belirterek, hükümete şöyle seslendi: “Bizden korkmayın çünkü siz 15 Temmuz’u yaşadınız, biz de 12 Eylül’ü. Bundan sonra Nurettin Yedigöl’ü bulamam. Bundan sonra başka insanlar ölmesin.12 Eylül’de Kenan Evren’e haykıramadınız, sembolik olarak yargıladınız. Bu ülkede huzur, barış istiyoruz. Bizden korkmayın, biz vicdanların sesiyiz.”

‘BU MEYDANDA ÇOCUKLARIMIZIN KANI VAR!’

Eylemde, hasta olduğu için meydana gelemeyen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ın gönderdiği mektup da okundu. Ocak mektubunda şunları kaydetti: “Biz bu meydanı bedeller ödeyerek kazandık. Çocuklarımız için kendimizden vazgeçtik. Adaletten vazgeçmedik. 21 yıldır buradayız, dizlerimiz çürüdü. Yönetenler dinlesin. Bizi gözaltına aldığınızda gerçekler değişecek mi? Bak, anneler ölüyor, biz ölüyoruz. Anneler ölünce bu sorun bitecek mi? Çocuklarımızın kanı var bu meydanda. Kimse bizim bu meydandan gitmemizi beklemesin. Çocuklarımızın kemiklerini teşhis edene kadar bizim mezar yerimiz Cumartesi Meydanı’dır."

‘BABAMIN GÖMLEĞİ HÂLÂ GARDIROPTA'

Okunan mektubun ardından 17 Ocak 1996 tarihinde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Abdullah Canan’ın oğlu Tayyüp Canan ise, acılarının her geçen gün büyüyerek olgunlaştıklarını ifade etti. Canan, “Babaannem 45 gün boyunca camda oğlunu bekledi. Babamın işkencelerde yırtılan gömleğinin hâlâ gardıropta saklanmasının ne demek olduğunu çok iyi biliriz. Bir empati yapın. Sevgili babam Abdullah Canan’ın özlemi olan demokrasi ve barış için dostları ile mücadele etmeye devam edeceğiz. Sen çetelerin korkulu rüyasıydın, seni her zaman hatırlayacağız” diye konuştu. 

ABDULLAH CANAN'IN HİKAYESİ

Konuşmaların ardından bu haftaki basın açıklamasını Avukat Gülseren Yoleri okudu. Yoleri, geçen haftaki eylemde metni okuyan kayıp yakınlarından Maside Ocak’ın gözaltına alınmasına tepki göstererek, “2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan’ın davet ederek görüştüğü, ‘elimizden geleni yapacağız’ dediği Cumartesi Anneleri’nin yeniden 28 Şubat’ın hukuksuz uygulamalarına tabi tutulmasını kınıyoruz” dedi.

Gözaltında kaybedilen ve Avukat Tahir Elçi’nin takip ettiği davalardan biri olan Abdullah Canan'ın hikayesini aktaran Yoleri, “Abdullah Canan 43 yaşında Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. Bölgede işlenen suçlar nedeniyle Yüksekova Dağ Komanda Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında 7 akrabası ile birlikte savcılığa suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine Binbaşı Yurdakul tanıkların yanında şikayetinden vazgeçmesi için kendisini tehdit etti. Canan tüm baskı ve uyarılara rağmen geri almadı. Canan’ın gözaltına alındığı inkar edildi. Tüm girişimler sonuçsuz kaldı” şeklinde konuştu. 

Yoleri, 21 Şubat 1996'da Canan’ın ağır işkence görmüş, cansız bedeninin elleri ve ayakları bağlı olarak Yüksekova Esendere karayolundaki bir menfeze saklanmış halde bulunduğuna, Canan’ın yakın mesafeden 7 kurşunla öldürüldüğüne işaret etti. 

Avukat Gülseren Yoleri son olarak "Devlet Abdullah Canan’ın kaybedilmesindeki sorumluluğunu kamuoyuna açıklamalıdır. Dosyadaki 21 yıllık cezasızlık son bulmalıdır” dedi.