GÖRÜNTÜLÜ

BİKG üyeleri Amed’deki kadınlarla buluştu

Kürdistan genelinde aylardır süren özyönetim direnişlerine destek, devlet terörüne tepki amacıyla ‘Ölümden değil barıştan yanayız’ sloganıyla birçok kentten hareket eden BİKG üyeleri, Amed’deki kadınlarla buluştu.

Kürdistan genelinde aylardır süren özyönetim direnişlerine destek, devlet terörüne tepki amacıyla ‘Ölümden değil barıştan yanayız’ sloganıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antakya ve birçok kentten hareket eden Barış için Kadın Girişimi (BİKG) üyeleri, Amed’deki kadınlarla buluştu.

Kürdistan genelinde aylardır süren özyönetim direnişlerine destek, devlet terörüne tepki amacıyla ‘Ölümden değil barıştan yanayız’ sloganıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antakya ve birçok kentten hareket eden Barış için Kadın Girişimi (BİKG) üyeleri, Amed’deki kadınlarla buluştu. Sümer Park Ortak Yaşam alanında bir araya gelen kadınlar “Ölümden değil, barıştan yanayız” pankartı ile “Sur, Cizre, barış” yazılı dövizler taşıyan kadınlar sık sık “Jin, Jiyan, Azadi”, “Akrep TOMA fark etmez YPS JIN affetmez”, “Kadınlar savaş istemiyor”, “Biji berxwadana YPS JIN” ve “Katil IŞİD işbirlikçi AKP” sloganlarını atıp, halaylar ve zılgıtlar çekti. Şiddetli yağan yağmura rağmen açık havada bir araya gelen binlerce kadın, yaktıkları ateşlerin başında devrim türküleri söyledi.

Türkü ve halayların ardından ev sahibi kadınlar adına konuşan Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gülten Kışanak, “Aylardır barıştan yana tavrımız ve istemlerimizin cevabı daha fazla zırhlı araç, top, tank ve mermi oldu. Bunlar umudumuzu karartmaya çalışıyorlar. Bugün size Melek’in evi önünde öldüren küçük kız çocuklarını anne karnında katledilen bebeklerin, evinde vurulan insanların hikayelerini anlatmayacağım çünkü siz zaten bunları biliyorsunuz. Bu ülkeye Barış kız kardeşlik hukukuna inanan kadınlar sayesinde gelecektir” dedi.

BİKG üyesi Öznur Subaşı da şunları söyledi: “Biz kadınlar Cizre’ye tanığız’’ dediğimiz günlerin üstüne pek çok abluka, pek çok ölüm, pek çok yerinden yurdundan edilme, pek çok acı eklendi. Yüreğimizde bunların yüküyle: Adalete, hakikate ve barışa olan inancımızla bugün buradayız.”

Farklı illerden otobüsler dolusu kadın, Amed’de barış nöbeti için buluştuklarını söyleyen Subaşı, “Sokakları insansızlaştıranlara, hayata düşman olanlara, adaleti güçten ibaret sananlara isyanımız olduğu için buradayız. Hakikatlerini konuşmaya ihtiyacımız olduğu için: Cizre’nin, Silopi’nin, Sur’un hakikatlerini konuşmadan müzakere veya barış olamayacağını bildiğimiz için buradayız.

#Barışa1000Kadın buluşmamızda Cizre’nin son bir haftasına, sadece son bir haftasına dikkat çekmiştik. Gitmeyen ambülanslara, bodrum katında ölüme mahkum edilenlere, bu olay etrafında yayılan yalanlara. Bugün hala sağlık koridoru açılmıyor. Bugün hala heyetlerin geçişine izin verilmiyor. Bugün hala böyle ölümün, böyle vahşetin üstüne bir ülke, sağlıklı bir toplum kurmanın mümkün olmadığı anlaşılıyor” diye konuştu.

Barış nöbetinde Sur’un hakikatlerini unutmadıklarını da sözlerine ekleyen Subaşı şöyle devam etti: “66 gündür Sur’un birçok mahallesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Birçok kişi durup dururken katledildi. Tahir Elçi Dört ayaklı Minarenin yanılasında savaşa karşı yerel dokuyu korumak için bildiri okurken, Melek Alpaydın evinde kahvaltı sofrasında otururken hayatlarından oldu. Temmuz’dan bu yanaysa Sur’da 25 kişi hayatını kaybetti. Sur insansızlaştı. Alipaşalılar, İskenderpaşalılar bir sabah çıkın gidin anonsu ile uyandılar. Göç, yine göç. Önce köyden ilçeye, şimdi o ilçeden başka bir ilçeye. Yaşama mümkün kılan evler, avlular mezara dönüşürken koca bir yaşam biçimi silinip süpürüldü. Silinmemesi için, kalmakta ısrar edenler ise hain ilan edildi, devletin olanca şiddetine maruz bırakıldı.

Bizim bu vahşete, bu ölümlere, bu talana rızamız yok. Bizler önce #Barışa1000Kadın olduk, farklı şehirlerimizde sokaklarda ‘Ölümden Değil, Yaşamdan Yanayız, Barış ve Hakikat hakkımızı savunuyoruz’ dedik. 150’den fazla kurum ve 5000’i aşkın kadının, transın imzasıyla öncelikle sözümüz bu ülkeyi yönetenlere, Meclis’e, Hükümet’e: Sizin asli göreviniz barış ve hakikat hakkımızın tesisidir. Sizin asli göreviniz bu savaşı durdurmak, müzakere koşullarını oluşturmaktır. Biz hayatına sahip çıkmanın ne demek olduğunu iyi bilen kadınlar olarak bugün Diyarbakır’dayız. Burada, yaşama, yaşam alanlarına sahip çıkanlarla yan yana, omuz omuza savaşa tanığız, savaşa karşı nöbetteyiz. Barış ve hakikat hakkımızın, adaletin peşini bırakmayacağız.”

KJA’lı kadınların hep beraber bu ülkeyi yöneten erkek ahlakı, erkek egemen zihniyete, savaşı savunan zihniyete “utanın” diyeceklerini söyleyen KJA Dönem Sözcüsü Ayla Akat Ata ise “Daha sürecin başında, Ekin Wan’ın cenazesine ölümü bile fazla görüp soyup sokağın ortasında atıp onun bedeninin çıplaklığıyla çıplak kalan devlete, katil devlete utanın demek için bir araya geldik. Verdiğiniz savaş kararı bu ülkeye ölüm getiriyor, yoksulluğu getiriyor, göçü getiriyor. Hakikata ulaşmadan bir çözüm mümkün değildir, müzakere masasına oturmadan bir çözüm mümkün değildir. Buraya seferler yaparak bakanlarınızı toplayarak, halka sormadan halka danışmadan vereceğiniz bütün kararlar bilin ki kararı aldığınız mekanlara geri dönecektir. Biz kaçıncı nesiliz ağıtlarla büyüyen ve şimdi anneler bir kez daha ağıtlar yakıyorlar ama ülkenin aileden sorumlu bakanı demokratik çözüm süreci için bir erkeğin kaleme aldığı türküyü söylerken ve dinlerken ölümler yokmuş gibi çocuğum için kaydediyorum deyip kahkahalar atıyorlar. Buradan soruyorum kaç çocuk babasız büyüdü? Annesiz kaldı? Kaç Anne yavrusunu bekleyecek?” diye konuştu.

Konuşmaların ardından kadınlar Sümerpak Ortak Yaşam Alanındaki Resepsiyon salonunda sürece ilişkin Forum gerçekleştirdi. Forum’un ardından kadınlar Barış Nöbeti tutmaya başladı. Nöbet yarın sabaha kadar devam edecek.