ANALİZ

Yurtseverlik ve demokratlık sınavının verildiği günler

Türkiye ve Kürdistan’da herkes ve her kurum tarihi bir sınavdan geçmektedir. Türkiye tarihi ve Kürdistan’da böyle bir sınavdan geçilmemiştir. Kim demokrat, kim yurtsever bu dönemdeki tutumuyla belli olacaktır.

Türkiye ve Kürdistan’da herkes ve her kurum tarihi bir sınavdan geçmektedir. Türkiye tarihi ve Kürdistan’da böyle bir sınavdan geçilmemiştir. Kimin kaç ayar olduğu, kimin hangi karakterde olduğu; kim demokrat, kim yurtsever bu dönemdeki tutumuyla belli olacaktır. AKP-MHP faşist iktidarının kendisi gibi düşünmeyen herkesi hain ilan edip aforoz ettiği bir dönemde AKP-MHP iktidarına karşı çıkmak tam bir ölçü haline gelmiştir. Kürdistan’da da AKP-MHP soykırımcı faşist iktidarına karşı çıkmak tam bir yurtseverlik ölçütü haline gelmiştir. Kürt halkına bu düzeyde zulüm yapan bir iktidara tutum almayana artık yurtsever demek mümkün değildir. Hatta Kürt olsa bile Kürtlüğe karşıt olan bir konumdadır. Kim ne derse desin, hangi işbirlikçi ve hain gizlemeye çalışırsa çalışsın AKP-MHP iktidarı Kürt için soykırımcı bir iktidardır.

Şu anda sadece AKP iktidarı yoktur, AKP-MHP iktidarı vardır. Hatta tüm Kürt düşmanı siyasi güçler ve şahsiyetler bu iktidar etrafında toplanmışlardır. AKP iktidarı Kürt düşmanlığı yaparak bu güçleri etrafında toplayıp iktidarda kalmaktadır. Yine bu iktidara dayanarak milliyetçi, dinci Kürt düşmanı soykırımcı bir sistemi Türkiye’ye hakim kılmak istemektedir. Nasıl ki milliyetçilikle dincilik birleştirilerek Ermeniler gavur ve kafir olarak hedef gösterilip soykırıma uğratılmışsa, şimdi de Kürtler aynı akıbete uğratılmak istenmektedir. Kuşkusuz Kürtlerin büyük bölümü Müslümandır. Ancak bu, Kürtlerin soykırımına engel değildir. Çünkü milliyetçilikle birleştirilmiş dincilikte Kürt düşmanlığı esastır. Amaç Türkiye’de herkesi tek millet ve tek vatan içinde eritmektir. 

Şimdi böyle bir soykırımcı AKP-MHP iktidarına Kürtler tavır almayacak da ne yapacaktır? Kürtler on yıllardır MHP’yi Kürdistan’a sokmamışlardır. 1975 yılında MHP’nin lideri, Türkçülüğün başbuğu Alparslan Türkeş Amed’e girememiştir. Alparslan Türkeş’in Amed’e girmemesi için halk ayağa kalkmıştır. Şimdi Türkçülüğün başbuğu Tayyip Erdoğan olmuştur. Nitekim Alparslan Türkeş’in oğlu devlet bakanı ve başbakan yardımıcısıdır. AKP’liler şimdi her gün Devlet Bahçeli’yi övmekte, Devlet Bahçeli de AKP’nin izlediği politikaların Türkiye’yi kurtaracağını düşünmektedir. Kuşkusuz Devlet Bahçeli Kürtlerden kurtulmaktan söz etmektedir. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi ezilip tasfiye edildiğinde Kürt soykırımının önünde hiçbir engel kalmayacaktır. Bu gerçek ortadayken hala bazı Kürtlerin AKP-MHP faşizmi ile uğraşacaklarına, buna karşı tavır alacaklarına HDP, DTK ve PKK ile uğraşmaları ihanet değil de nedir? 

On kadar Kürt şehrini yakıp yıkan AKP iktidarı ve onun Kürt düşmanı müttefiki MHP’ye tavır almadan kim başı dik olarak ben Kürt’üm diyebilir? Bugün yurtseverlik de Kürtlük de AKP-MHP iktidarına karşı tutum almakla olur. Bırakalım mücadele etmeyi, tutum almayanlar bile tarih karşısında Kürt halkına nasıl hesap vereceklerdir? Bu dönemde AKP’ye tutum almayanlar Kürt tarihine hain ve işbirlikçi olarak geçeceklerdir. AKP-MHP iktidarına tutum almak için tüm Kürtlerin yok edilmesi mi beklenmektedir? KDP’nin AKP ile ilişkisi nedeniyle AKP’ye tutum almayanlar, AKP’nin Kürt düşmanı politikalarına karşı mücadele edemeyenler Kürt tarihinde hain ve işbirlikçi olarak damgalanmaktan kurtulamayacaklardır. Herhalde bu kesimler Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye olsun da bize de öldükten sonra işbirlikçi ve hain damgası vursunlar gibi bir ruh hali ve tutum içindedirler. 

KDP’nin AKP ile tutumu da sorgulanmaktadır. KDP’nin tutumunu Kürdistan’ın herhangi bir parçasında başka bir Kürt örgütü takınsaydı ona kesinlikle işbirlikçi ve hain damgası vurulurdu. Böyle bir örgüt Kürtler içinde gezemezdi. Başurê Kürdistan halkı herhangi bir sömürgeciliğe ya da saldırgana karşı mücadele verdiğinde, bırakalım saldırganlarla ilişki içinde olmayı, Başurê Kürdistan halkının yardımına koşulmazsa o örgüt ve siyasi güç Kürt örgütü görülmezdi. 

PKK yakın zamanda Kürt halkına saldırıldığında nasıl tutum takınılması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu nedenle Sayın Mesud Barzani Maxmur’a gidip IŞİD’i Hewler’e sokmayan gerillaya teşekkür etmiştir. Doğru tutumların böyle olması gerekmektedir.

Yurtseverliğin tutumu ve ölçütü her siyasi güce ve örgüte aynı düzeyde uygulanmalıdır. İster KDP, ister PKK, ister YNK, ister Goran, ister Tevgerê Azadi, ister Yekgurti İslami, ister Komela, ister Zahmetkeşan olsun, herkese aynı tutum takınılmalıdır. Hiçbir partiye ve siyasi güce ayrıcalıklı yaklaşımla ya da çifte standartla yaklaşılmamalıdır. 

Özcesi bu dönem Kürdistan tarihi için kritik önemdedir. Bugünlerdeki tutumlar Kürt’ün geleceğini belirleyecektir. Kürtler hem Ortadoğu’da, hem de tek tek ülkelerde statüsünü belirleyen bir mücadele yürütmektedirler. Zaten AKP-MHP iktidarı Kürtlerin her parçada güçlendiğini görerek Kürt düşmanı politikayla her yere saldırmaktadır. Kürtler kazanım elde etmesin diye sadece Bakurê Kürdistan’da değil, her yerde engel olmaya çalışmaktadır. AKP-MHP iktidarı Kürt düşmanlığında öncülük yapmaktadır. Kürdistan’da her parçanın geleceği diğer parçadaki gelişmelere bağlıdır. Kürtler Ortadoğu’da dengelerin kurulduğu bir süreçte ya hep birlikte kazanacaklardır ya da hep birlikte kaybedeceklerdir. Bu nedenle Kürdistan parçalarındaki ve dünyanın her yerindeki Kürtler AKP-MHP faşist iktidarına karşı tutum ve mücadele içinde olmalıdırlar. 

Kürt Özgürlük Hareketi Ortadoğu’da yaşanan bu tarihi dönemde ulusal kongrenin toplanması çağrısını yapmış, Kürt aydınları ve Kürt halkı da bu çağrıya olumlu görmüş ve tüm siyasi güçlerin bu konuda çaba içinde olması gerektiği yönünde tutum ortaya koymuştur.  

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA