Suriye’deki yeni dengeler ve stratejik riskler…-Aziz Köylüoğlu

Rusya, Cenevre-3'le siyasi etkinliğini artırırken, Suriye de ise, etkinlik alanlarını genişletiyor. ABD ise Türkiye hassasiyetli politikasıyla Suriye’de gittikçe inisiyatif kaybına uğramaktadır.

Daha önce bir analizimde Suriye’nin kördüğümünün Şahba yani Azaz, Cerablus, Bab ve Minbiç’ın içinde bulunduğu bölgede çözüleceğini belirtmiştim. Bu bölgede kontrolü sağlayan gücün tüm Suriye üzerinde etkili olacağını ve hatta Suriye’nin geleceğinde en önemli aktör olacağını bir öngörü olarak yazmıştım. Son günlerde yaşanan Halep merkezli gelişmeler, bu değerlendirmemi doğrular niteliktedir.

Birincisi, Suriye rejim güçleri Cenevre görüşmelerin olduğu bir zamanda, Halep ile Şiilerin yaşadığı ve 3 yıldır kuşatma altında olan Nubul ve Zehra beldelerine doğru operasyon başlattı. Bu operasyona Rus savaş uçakları ve helikopterler destek verdi. Bu saldırı, Suriye krizinin başladığı günden bu yana yapılan en kapsamlı saldırı niteliğindedir.

İkincisi, bu operasyonla Halep şehir merkezi ile bu beldeler arasındaki bölgenin alınması, aynı zamanda Halep ve Türkiye arasında bulunan ikmal yolunun Suriye rejim güçlerinin eline geçmesini sağladı. Bu yolun alınması o kadar kritik bir öneme sahip ki, uzun süredir Halep’i kuşatmaya almak isteyen rejim güçlerine önemli bir avantaj sağladı.

Üçüncüsü; bu bölgeler Suriye rejimi stratejik önemdedir. Ama bu iki beldenin bölgedeki Şii milisler için ayrı bir önemi vardır. Zira Nubul ve Zehra Şii bölgesidir. Bu sebeple, Hizbullah milisleri de operasyonda yer aldı. Suriye’de bir çok Şii bölgesinden biri olan bu beldelerin kuşatmadan çıkarılması, Suriye rejiminin İran’a bir hediyesi oldu. Ve Suriye’de bulunmalarının boşa olmadığının mesajı verildi.

Dördüncü ve en önemlisi nokta ise, bu operasyonla Cenevre-3’ün amaçladığı ateşkesin başlamadan bitirmesi oldu. Cenevre-3 bana göre tek bir amacı vardı güçler arasında (DAIŞ ve Nusra Cephesi dışında) yani Suriye rejimi ve Sünni Arap güçleri arasında bir ateşkesin sağlanmasıydı. Toplantıya çağrılanların özellikleri de buna göre planlanmıştı. Özellikle Ahrar Şam ve İslam Cephesinin toplantılara davet edilmeleri bunu gösteriyordu. Toplantıların olduğu bir dönemde, Suriye rejiminin Halep’in kuşatmasının ilk aşaması olan Başköy üzerinden Nubul ve Zehra beldelerini alması ve Cihatçı grupların Halep ile bağlantılarını kesmesi, Cenevre 3’ün amacını yerle bir etti ve toplantının bitmesini sağladı.

Diğer yandan, Suriye rejim güçlerinin Halep’in doğusunda Kuweyrs hava alanı ve çevresinde ilerleyişi de dikkat değer bir gelişmedir. Burada önce kendisine bir koridor açan rejim güçleri, daha sonra hem Kuzey’deki Bab’a kentine doğru hem Halep merkeze doğru önemli bir ilerleme sağladı. Orada DAIŞ’ı Halep merkezinden uzak tutmak isteyen Suriye rejim güçleri, ABD’nin Tişrin politikasından da epey yararlandı.  

Cenevre-3 toplantılarının 25 Şubatta başlayıp başlamayacağı Şahba bölgesinde cereyan eden bu kuşatma operasyonun sonucu belirleyecek. Eğer Suriye rejimi, bu kuşatmayı o zamana kadar tamamlarsa, Cenevre görüşmelerine çok daha güçlü bir etkiyle oturacaktır. Bu da Arap Sünni muhalefetin toplantıya katılmamasını beraberinde getirebilir.

Tabi farklı faktörler de devrede;

QSD güçlerinin Tişrin barajı ve çevresinde geçen ay yaptığı operasyonun ABD’nin “Türkiye hassasiyetleri” çerçevesinde durdurulduğu biliniyor. Türkiye hassasiyetli ABD siyasetinin Fırat’ın batısında Kürt ve demokratik güçlerin desteklenmemesi anlamına geldiği açıktır.  Aynı zamanda ABD’nin Şahba bölgesine yönelik hiçbir planı olmadığını biliyoruz. Özellikle DAIŞ’a yönelik ciddi bir operasyon içine girmeye niyetli değildir. Bu da bu alanı Rusya’nın inisiyatifine bırakmak anlamına geliyor. Şuan Rusya’nın bölgede Suriye rejim güçleriyle yaptığı ABD’nin kendilerine bıraktığı inisiyatifi kullanmaktır.

ABD, Suriye’de gerçekten inisiyatif almak istiyorsa, Şahba bölgesine yönelik ciddi bir politik değişim içine girmelidir. Yoksa mevcut durumda ABD, Suriye’nin genelinde de inisiyatifi tamamen Rusya’ya bırakmak zorunda kalabilir. Görünen o ki, ABD bu inisiyatifi kaybetmiş durumda.  Rusya’nın Şahba bölgesindeki hamlesi ve Halep’i üç taraftan kuşatması, dengeleri tamamen değiştirmiş durumda.

Rusya’nın sahadaki kara gücü genel anlamda Suriye rejim güçleridir. Suriye rejim güçleri, Şii milisler ve Lübnan Hizbullah’ı şuan bu kara gücü oluşturuyor. Bu kara gücüne Rusya hem cephane hem de havadan destek veriyor. Bu açından Rusya’nın kendi kara güçlerinin bölgede etkinlik kurması için, her türlü yolu kullanacağı biliniyor.

Kürtler ve demokratik çevrelerin bu duruma yaklaşımı ise netleşmiş değil. Kürtler ve demokratik güçler QSD olarak önemli bir askeri birlik oluşturmuş durumdalar, bunun yanında MSD çatısı altında siyasi bir birlik oluşturdular. Özellikle Cenevre görüşmeleriyle ortaya çıktı ki, Suriye’de demokratik güçler ne ABD ne de Rusya tarafından halen önemli bir partner olarak görülmüyorlar. ABD’nin en büyük yanlışı ise, QSD güçlerini kendi hedefleri doğrultusunda harekete geçirebileceği bir askeri güç olarak görmesidir. Bu açıdan Fırat’ın batısında her hangi bir hamle içinde olmak istemiyor. Kürtler ve demokratik çevreler ise, özellikle Suriye’nin geleceği için önemli olan Şahba bölgesinde etkinlik kurmak istiyor. ABD ise, halen bu bölgenin öneminin ve Suriye’nin geleceği açısından ne kadar önemli olduğunun farkında değil.

ABD’nin diğer bir önemli yanlışı ise, özellikle Azaz bölgesinde Türk devletinin güdümünde olan bazı grupları desteklemesi ve onlar üzerinden bu bölgede DAIŞ’a karşı ilerleme sağlayabileceğini düşünmesidir. Bunun için, özellikle YPG ve Devrimciler Ordusunun bu bölgede etkinlik kurmasını engelledi. Bu da Rusya ve Suriye rejiminin bölgede güçlenmesine neden oldu. Kürtlerim ve demokratik güçlerin bu gelişmelere sessiz kalması ve İnisiyatif almaması demek, tarihi bir hata olacaktır.   

Şimdi ne olacak;

Bir; Suriye rejim güçleri Rusya’nın desteğiyle Halep’in batısına doğru bir kavis çizerek Halep merkezde bulunan Sünni muhalif güçleri çembere almak isteyecektir. Aynı zamanda Azaz merkeze doğru ilerlemek ve Nubul ve Zehra koridorunu sağlama almak isteyecektir.  Bununla burada sıkışan güçleri ya teslim olmaya ya da imhayla karşı karşıya bırakmak isteyecektir.

İki; Bununla birlikte Latkiye tarafından Cısır Şıhur ve İdlip hattında, Türkiye sınır hattını kapatmak isteyecektir.

Üç; Halep’in doğusundaki hattını güvenceye almak ve Kuweyrs hava alanına tamamen güvenceye almak isteyecektir.

Dört; Kürtler ve demokratik güçler bu duruma sessiz kalamaz. Kürtler, ABD’nin bu ikircikli ve muğlak siyasetini beklerse bu bölgede büyük kaybedecekler.

Beş ve en önemlisi, Suriye rejim güçlerinin Kürtler ve demokratik güçlerle karşı karşıya kalması durumunda yeni bir çatışma alanı doğabilir. Şimdilik Kürtler ve demokratik güçler Suriye rejim güçlerine karşı meşru savuma pozisyondalar. Ama bir saldırı karşısında sessiz de kalmayacaklardır.

Sonuç olarak:

Rusya, Cenevre-3'le siyasi etkinliğini artırırken, Suriye de ise, etkinlik alanlarını genişletiyor. ABD ise Türkiye hassasiyetli politikasıyla Suriye’de gittikçe inisiyatif kaybına uğramaktadır. ABD ve hatta Rusya’nın bu siyaseti, İran’ın bölgede daha da güçlenmesine önemli bir katkı sağlamaktadır. Kürtler ve demokratik güçler ise, ABD’nin mevcut siyasetinin ne kadar tehlikeli olduğu görüyor. Ve asıl tehlikenin kendi üzerlerinde olduğunun farkındalar. Ama bu da bilinmeli ki Demokratik güçler ve Kürler Şahba’da çok alternatifsiz değiller.

...