Siyasi parti, emek ve meslek örgütlerinden ‘Acil Demokrasi’ çağrısı

Ankara'da bir araya gelen çok sayıda siyasi parti, emek ve meslek örgütleri, darbe ve OHAL'e karşı ortak açıklama yaparak, "Acil Demokrasi" çağrısında bulundu.

Darbe girişimi ve sonrasında AKP hükümetinin darbenin amacını gerçekleştirmek üzere ilan ettiği OHAL ilanına karşı biraraya gelen emek, demokrasi ve barış güçleri Türkiye'nin demokratik mücadelesi açısından ilk anlamlı adımı attı. Mülkiyeliler Birliğinde gerçekleştirilen toplantıya KESK, DİSK, TMMOB, TTB temsilcilerinin yanı sıra, HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ ile parti yöneticileri, ÖDP Eş Başkanı Alper Taş, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, EHP, DBP, Devrimci Parti, ESP, SYKP, Halkın Türkiye Kominist Partisi, YSGP gibi siyasi parti temsilcileri, HDK, Haziran Hareketi Halkevleri gibi toplumsal tabanı geniş hareketin temsilcileri, İHD, THİV gibi insan hakları örgütleri, Alevi toplumunun çatı örgütü kabul edilen Alevi Bektaşi Federasyonu ile Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, Demokratik Alevi Dernekleri katıldı. 

"Ne askeri darbe ne sivil darbe ne OHAL, acil demokrasi" pankartının açıldığı salonda ortak açıklamayı DİSK Genel Başkanı Kani Beko, yaptı. 

Acil Demokrasi başlığı ile yaptığı açıklamada Beko, toplumun demokrasi taleplerine işaret etti. 15 Temmuz darbe girişimi ile Türkiye'nin büyük bir kaos ve yıkıma sürüklenmek istendiğini, ülkenin geleceğinin darbeyle belirlenmeye çalışılmasını kabul etmediklerini etmeyeceklerini belirtti. "Her türlü darbe, darbe girişimi ve antidemokratik uygulamaların karşısındayız" diyen Kani Beko'nun grup adına yaptığı ortak açıklamanın tam metni şöyle: 

"Darbelerin, demokrasiye, işçilerin emekçilerin haklarına ne kadar büyük zararlar verdiği tarihimizde defalarca kez görülmüştür. Demokrasiye ve özgürlüklere kast ederken yüzlerce yurttaşımızın ölümüne, binlercesinin yaralanmasına yol açan bu darbe girişimini bir kez daha lanetliyoruz.

AKP iktidarı ise 'darbe ile mücadele' gerekçesiyle 20 Temmuz Çarşamba günü tüm ülkeyi kapsayan OHAL ilan ederek toplumu susturmaya, kendisinden olmayan herkesi sindirmeye çalışmaktadır. Demokrasi talebiyle sokağa çağrılan kitlelerin önüne şeriat söylemi ve kışkırtmalarıyla geçilerek, halkın üzerinde tahakküm kurulmak istendiğini ve bunda ısrar edildiğini görüyoruz. 

AKP bu darbe girişiminin karşısına demokrasinin ve evrensel insan hakları değerlerini savunarak çıkmamakta, aksine idam cezasının savunulması, işkencenin meşrulaştırılması, TBMM'nin işlevsizleştirilmesi gibi darbecilerin hedef ve amaçlarıyla benzer bir yönelime girmektedir.

Bakanlar Kurulu'nun OHAL ilanı, açık ki, sivil darbe ile Başkanlık sisteminin; 'Başkomutanlık' adı altında uygulanması, kurumsallaştırılması anlamına gelmektedir. OHAL ile TBMM tamamen devre dışı bırakılmış, hukuk askıya alınmıştır. 

SÖZ VE KARAR ERDOĞAN’A VERİLDİ

Tüm söz, yetki ve karar KHK'lara dayanarak Cumhurbaşkanı'na verilmiştir. Son olarak da Anayasanın 15. Maddesinin 2. Fıkrasında her şart altında güvence altında olduğu belirtilen temel haklara rağmen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin askıya alınacağı bildirilmiştir. 

Bu adımlarla ülkemizin içine sürüklendiği koyu karanlıktan kurtulması mümkün değildir. Tüm toplumu nefessiz bırakan, ülkenin geleceğine ilişkin en küçük bir umut kırıntısını dahi yok etmeye yönelen AKP iktidarı bu yoldan derhal dönmelidir. 

Türkiye'nin içinden geçtiği bu zorlu ve kritik dönemde sebebi ne olursa olsun kimse kendisini halkın iradesi yerine koymamalıdır. Türkiye'nin acilen çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasiyi hayata geçirmesi ve insan haklarına saygıyı güçlendirmesi gerekmektedir. Ülkemiz derhal evrensel değerleri ve uluslararası sözleşmeleri uygulamaya geçirmelidir.

Ülkemizin demokratik geleceği ancak hukukun ve adaletin, barışın ve birlikte yaşamın tesis edilmesine, laikliğin ve özgürlüklerinin geliştirilmesine bağlıdır.
Bizler tüm emek ve demokrasi güçleri olarak biliyoruz ki; emek, barış ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi dışında hiçbir yol Türkiye'yi içinde bulunduğu bu karanlık tablodan çıkaramaz. 

Bu inanç ve kararlılıkla, AKP'nin derinleştirdiği bu sivil darbe süreci ve baskılar karşısında emekçi halkın talep ve çıkarlarını savunarak yan yana omuz omuza durmaya devam edeceğiz." 

Beko bileşenlerin temel taleplerini de şu şekilde sıraladı: 

"* OHAL derhal kaldırılmalıdır.

* Darbeciler yargılanmalı, bu yargılama evrensel hukuk ve insan haklarına bağlı kalarak gerçekleştirilmelidir. İşkence yasağı mutlaktır ve buna uyulmalıdır.

* Darbecilerle birlikte sokakta gerçekleşen linç girişimleri ve emniyetteki işkenceler de araştırılmalı, sorumluları yargılanmalıdır.

* İdam, demokratik bir talep değil insanlık suçudur. İdam cezası kabul edilen uluslar arası sözleşmeler ile kaldırılmıştır, hiçbir şekilde geri getirilemez.

* Sendikal hak ve özgürlükleri, toplantı, gösteri ve yürüyüş haklarını ortadan kaldıran uygulamalardan vazgeçilmelidir.

* Kamuda, üniversitelerde ve yüksek yargıda hiçbir hukuki gerekçe öne sürülmeden başlatılan görevden almalar, şeffaflıktan yoksun uygulamalar nedeniyle tüm kamunun AKP'lileştirilmesi kaygısını doğurmakta, muhaliflerin tasfiyesinin hızlandırıldığını göstermektedir. Bu adımlardan derhal vazgeçilmeli, hukuka uygun davranılmalıdır.

* Acil Demokrasi adımları atılmalıdır. Atılacak tüm adımlar ve çıkarılacak yasalar TBMM ve tüm toplum kesimleriyle paylaşılarak atılmalı, KHK'lara başvurulmamalıdır. 

* Suriye'de izlenen savaş politikasından, cihatçı yapılanmalarla kurulan ilişkilerden vazgeçilmelidir.

* 'Demokrasi nöbetleri' adı altında yapılan kimi sokak gösterilerinde başta Alevi vatandaşlarımızın yoğunlukta yaşadığı mahallere saldırı girişimleri olmak üzere çok daha tehlikeli bir sürece yol açabilecek provokasyonlara karşı acil önlemler alınmalıdır.

* Kürt sorunu nedeniyle yaşanan silahlı çatışmalara son verilmeli, barışçı ve demokratik çözüm için derhal adımlar atılmalıdır.

Bizler bu Acil Demokrasi taleplerimiz doğrultusunda her koşulda mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Emeğin haklarını, laikliği, gerçek demokrasiyi ve barışı savunmaya devam edeceğiz." 

Açıklama sonrası girişimin kalıcılaşıp kalıcılaşmayacağı yönünde bir soruyu yanıtlayan Beko, uzun süredir oluşumun kalıcılaşması için görüşmeler yaptıklarını dile getirerek, "Ülkemizde, eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren kesimlerin kısa, orta, uzun vadede ortak projeleri ortaya koyacağız" diye konuştu. 

SIKIYÖNETİM HÜKÜMLERİ UYGULANIYOR

OHAL kararnamesi ile gözaltı sürelerinin 30 güne çıkarılmasına ilişkin bir başka soruya da bu kez İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan yanıt verdi. Türkdoğan, Anayasanın 15'inci maddesine işaret ederek her şartta askıya alınamayacak temel haklar bulunduğunu ve bunların da işkence ve kötü muamele yasağı olduğunu söyledi. Türkdoğan, "Gözaltı sürelerinin uzatılması 1992 yılında kaldırıldı. Eskiden sadece hakim kararı ile bu süre en fazla 7 güne çıkarılıyordu. Sıkı yönetim uygulamasında bile gözaltı süresi en fazla 15+15 gün olarak uygulanabiliyor. Sıkıyönetim ilan edilmeden sıkıyönetim hükümleri uygulanıyor" dedi.