Şeyh Bedrettin’in ruhu Sur ve Cizre’de yaşam buluyor

Araştırmacı, yazar Süleyman Deprem, unutturulmak istenen, Şeyh Bedrettin’in oluşturduğu Ortaklar hareketi ruhunun, bugün Sur ve Cizre’de yeniden ortaya çıktığını belirtti.

Araştırmacı, yazar Süleyman Deprem, unutturulmak istenen, Şeyh Bedrettin’in oluşturduğu Ortaklar hareketi ruhunun, bugün Sur ve Cizre’de yeniden ortaya çıktığını belirterek, “ ‘Yar yanağından gayrı paylaşmak için her şeyi’ diyenler bugün Kürdistan’daki öz yönetim direnişlerine sahip çıkmalı” dedi.

Karmatiler, kendilerinden yüzlerce yıl sonra tarih sahnesine çıkan Şeyh Bedrettin'in ütopyasını 10. yüzyılda yaşama geçirdiler. Yaşadıkları her alanda eşitlikçi, komünal ve ortak toplum düzeni Fas'tan, Bahreyn'e, Irak'tan Afganistan'a kadar Batıni akımların esin kaynağı oldu.

15. yüzyılda Şeyh Bedrettin’in, ‘Yar yanağından gayrı her şeyi’ çıkışıyla Ege ve Akdeniz sahillerinde yeniden, devletsiz, komünal ve ortak bir yaşam kuruldu. Bugün ise unutturulup, yok edilmek istenen Ortaklar hareketinin ruhu, Kürdistan kentlerinde, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncülüğünde yeniden canlanmakta.

‘İLK KADIN KOMUTAN’

Sinemili Ocağı dedesi, araştırmacı yazar Süleyman Deprem, Emevi İslam asimilasyonun başladığı dönemlerde birçok köleci yaşam biçiminin dayatıldığına dikkat çekerek, bu dönemde Zenc isyanlarının devamı olarak gelişen ve adalet amaçlı mistik sosyalist bir hareket olarak Karmatilerin ortaya çıktığını belirtti.

Deprem, “Karmatilerin ilk merkezi Kufe taraflarıdır. Tarihin yine ilk kadın komutanı buradan çıkmıştır. Öz yönetim esasıyla, komünal bir yaşam oluşturmuşlardır. Karmatiler toplumda ilkleri yaşamışlardır. İllegaliteyi en ince detayıyla öğreten Kamatiler olmuştur. Hepsi kod isimle yaşamıştır. İlk kadın gerilla komutanı burada ortaya çıkmıştır. Kadın ve erkek arasındaki statü farkı kaldırılmıştı. Kendi öz yönetimlerini belli kurallarla ortaya koyup devletleşmemişlerdir. Çok iyi eğitim görmüşlerdir, kitap okuma işi topluca yapılırdı. Grupların karar aldığı yerlere mecalis adı verilirdi. Meclis 5’e ayrılır ve ona göre görevlerini belirlerdi. Karmatilerde mal mülk edinimi sadece savaş malzemeleri üzerineydi. Mülk edinmek geleneğe aykırı olduğu gibi yasaktı. Yiyecek ve gıda dağıtımı için komiteler vardı. Karmatiler devletsiz ve özyönetime dayalı bir yaşamı Abbasiler tarafından yıkılana dek yaşadılar” diye konuştu.

‘BEDRETTİNİ HAREKETİ’

Deprem, öz yönetim ve ortak paylaşım yaşamının 15’inci yüzyılda Şeyh Bedrettin, Torlak Kemal ve Börklüce dönemlerinde Ege Bölgesi ve Akdeniz’in büyük çoğunluğunda görüldüğünü dile getirerek şunları aktardı: “O zamanlar İskenderun Körfezinden Çanakkale’ye kadar deniz kenarındaki bütün kentler Aleviydi. Ortak yaşam savunulurdu. Hepsi Bedrettini diye adlandırırlardı kendilerini. Ancak Osmanlı padişahlarından Beyazıt’ın saldırılarına direniş göstermiş ve uzun yıllar öz yönetim esaslı yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ege’nin halen bir çok kasabası bu yaşamı kısmen devam ettiriyor.”

‘ÖZ YÖNETİM YAŞAMI UNUTTURLMAK İSTENİYOR’

Şeyh Bedrettin’in, “Yar yanağından gayrı her şeyde ve her yerde” sözünün bütün yaşamı özetlediğine değinen Deprem, “Burada tamamen komünal bir yaşam felsefesi vardır. Aydın iline bağlı bugünkü adıyla Ortaklar ve Germencik bölgesi Bedrettini yaşamın merkezi haline gelmişti. Her şey ortaklaştırıldığı için bölgeye Ortaklar adı verilmiştir. Klasik devlet yapısı öldürmekle kalmıyor, unutturmak içinde ayrı bir politika izliyor. Bugün, Bedrettini yaşamın olduğu alanlar o kültürü unutmuşlardır. Bugün İzmir’de Selçuk olarak bilinen ilçenin adı Ayasulug’dur. İsmi değiştirilmiştir çünkü komünal yaşamın bu topraklarda yaşandığını unutturmak isterler. Selçuk kalesi diye bilinen yerde Bedrettin’in müritlerinden Börklüce Mustafa’nın o kalede 10 gün asılı bırakıldıktan sonra toprağa verilmesine müsaade edildiğini tarih yazar. Senin o tarihini unutturmak için yapay bir tarih oluşturmuşlardır” diye konuştu.

‘SINIFSIZ VE SÖMÜRÜSÜZ’

Bedrettini yaşam alanlarında siyasal, sosyal ve iktisadi yaşamın planlı ve ortaklaşma kültürüne dayandığını ifade eden Deprem, köklerinden kopmamış ve ruzalık esasına dayanan, kadının eşit ve karar alıcı bir merkezde bulunduğuna vurgu yaparak şöyle devam etti: “Geçmişten gelen sınıfsız ve sömürüsüz yaşam biçimini benimsemişlerdir. Diğer yaşamlardan kopuk bakılamaz. Simanva kadısı olan Bedrettin İslam kültürüyle yetişmiştir. Sonrasında Batıni inancını kavramıştır. Ulusal fark ve kimlik ayrımı koymadan bütün uluslardan bir toplum yaratmıştır. Öz yönetimde budur. Kimlik sadece insandır. Kültüre, kadına ve çocuğa yine özel önem verilmiştir. Geliştirdikleri öz savunma yöntemleriyle dönemin gerilla mücadelesiyle Osmanlı’ya çok zarar vermişlerdir. Bedrettin idam edildikten sonra bütün yazılı ve sözlü kaynaklarda yok edilir. Bugün o kültürün, direnişin ve yaşamın ruhu Kürdistan topraklarında yeniden beden bulmaktadır. Öz yönetim, devletsiz yaşam bu topraklara yabancı değildir. Şimdi yeniden filizlenmeye başlıyor, kökleri üzerinden.”