‘Şengal Êzîdîsizleştirilmek istendi’

Şemoyan, "Şengal’de yaşanan dram Kürt Êzîdîler için hala canlılığını koruyor. Aradan bir yıl geçmesine rağmen hala Şengal’in özgürlüğü ve yerinden göçertilmiş halkımız için somut adımlar atılmış değildir” dedi.

Rusya Kürt Êzîdîler Kongresi Eşbaşkanı Cemal Şemoyan, “Şengal saldırılarının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, Şengal’de yaşanan dram Kürt Êzîdîler için hala canlılığını koruyor. Aradan bir yıl geçmesine rağmen hala Şengal’in özgürlüğü ve yerinden göçertilmiş halkımız için somut adımlar atılmış değildir” dedi.

3 Ağustos 2014’te DAİŞ çeteleri Kürt Êzîdîlerinin yoğunlukta yaşadığı Şengal’e saldırısı sonucu binlerce Êzîdî katledildi, yüzbinlerce topraklarından göçertilirken, binlercesinden hala haber alınamıyor. Bu katliam Kürt Êzîdîlerin tarihine 73’üncü ferman olarak yazıldı. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Êzîdîler, doğum yerleri olan bu topraklara yönelik saldırıya karşı birlik olup mücadele ediyorlar. Bu yerlerden biri de yüzbinlerce Kürt Êzîdînin yaşadığı Rusya Federasyondur. Şengal saldırılarından sonra Rusya’da yaşayan Kürt Êzîdîler birlik olup Rusya Kürt Êzîdîler Kongresini kurdu. Kongre kurulduktan sonra farklı tarihlerde Şengal’den göçertilen Êzîdîlere yardımlarda bulundu.

Kongrenin kuruluş amacı, Şengal’in ve Şengal’den göçertilen Êzîdîlerin içinde bulunduğu durum, yine Kürdistan’daki son durumu Rusya Kürt Êzîdîler Kongresi Eşbaşkanı Cemal Şemoyan ile konuştuk.

DAİŞ çetelerinin Şengal saldırısının özerinden bir yıl geçti, bu süre içerisinde Rusya Kürt Êzîdîler Kongresi olarak siz Şengal’in durumunu ve Êzîdîlerin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle Şengal’i hedefleyen ve binlerce masum insanı katleden DAİŞ ve onun besleyen tüm güçleri şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Şengal saldırılarının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, Şengal’de yaşanan dram Kürt Êzîdîler için hala canlılığını koruyor. Aradan bir yıl geçmesine rağmen hala Şengal’in özgürlüğü ve yerinden göçertilmiş halkımız için somut adımlar atılmış değildir. Mevcut durumda bugün Şengal’in özgürlüğü için savaşan HPG, YJA-STAR, YBŞ, YPG ve YPJ güçleri dışında Şengal’i umursayan ve özgürlüğü için uğraş içinde olan hiç kimse yoktur. Şengal dağına sığınan ve üç ayrı ülkede kamplara sığına Êzîdîlerin durumu tüm ciddiyetiyle önümüzde duruyor. Sağlık sorunlarında tutalım barınma sorunlarına kadar çok ciddi anlamda sıkıntılar yaşanıyor. Geride kalan bir yıl içerisinde kısmen yardım yapılmış olsa da bunu yeterli görmemek lazım. Bizler de Rusya ve eski Sovyetler’de yaşayan Êzîdî Kürtler olarak ülkede katliamdan geçirilen kardeşlerimize yardımlarda bulunduk. Fakat kardeşlerimizin hala ciddi anlamda yardıma ihtiyacı var. Kuzey Kürdistan’da kamplarda bulunan Êzîdîlere DBP ve belediyeler öncülüğünde yardım yapılıyor. Yine Rojava’daki Newroz Kampında bulunan Êzîdîlere, PYD ve TEV-DEM savaş koşulundan kaynaklı kıt imkanlara rağmen halka yardım yapıyor. Güney Kürdistan ve Şendal dağında kalan Êzîdîlere ise PKK öncülüğünde sivil toplum kuruluşları yardımda bulunuyor. Ayrıca Merkezi Avrupa’da bulunan Hevya Sor a Kurdistanê de kamplarda imkanları çerçevesinde tıbbi destek veriyor. Êzîdîlerin hala ciddi anlamda yardıma ihtiyacı var. Fakat en önemlisi de Şengal’in DAİŞ çetelerinden özgürleştirilmesi gerek.

Musul’dan sonra Şengal’e saldırıların yapılacağı tahmin ediliyordu. DAİŞ saldırılarını önlemek için tedbirlerin alınmaması ve Şengal’de Êzîdîlerin kaderleriyle baş başa bırakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, maalesef Şengal’de Kürt Êzîdîler kaderleriyle baş başa bırakıldı ve bunun tek sorumlusu yıllarca Şengal’de başka gücün varlığını kabul etmeyen KDP’dir. KDP saldırının olacağını biliyordu buna rağmen halkı güvenli bölgeye çekmek yerine sadece kendilerini korumayı seçerek halkı DAİŞ çetelerinin eline bıraktılar. Şengal’i Êzîdîsizleştirme politikalarına bir bakıma KDP de dahil olmuş oluyor. Zaten resmi olmayan bazı kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre KDP üyesi olan bazı kişilerin Şengal’den kaçan halkı “sizi Avrupa’ya çıkaracağız” vatıyla kandırarak elinde kalan üç beş kuruşu alıyor. Avrupa’ya götürülmek vatıyla sınır kapılarında kaderlerine terk edilen binlerce Êzîdî var ve bunun tek sorumlusu KDP ve onun yandaşlarıdır. Eğer KDP’de cidden birazcık halkı koruma güdüsü olsaydı bugün Şengal düşmemiş ve Êzîdîler bin yıllarca doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kalmazdı. Eğer bugün Kürt Êzîdîler topraklarından sürülmüş ve kamplarda kıt imkanlarda yaşam mücadelesi veriyorsa bunun tek sorumlusu KDP’dir.

Şengal saldırıları sonrası Rusya’ya yaşayan Kürt Êzîdîler de örgütlenerek Rusya Kürt Êzîdîler Kongresi’ni kurdu. Siz de bu kongrenin eş başkanlığını yapıyorsunuz. Kongre olarak Rusya’dan Şengal’den göç ettirilen Êzîdî Kürtlere ne gibi yardımlarda bulundunuz?

Evet, Şengal saldırılarından sonra Rusya’da yaşayan Kürt Êzîdîler olarak kendimizi örgütledik ve örgütlü bir şekilde halkımıza yardım etmek istiyoruz. Her şeyden önce anladık ki örgütlü olunmadan bir şey yapılmıyor. Örgütlü olmazsak her birimiz kendi açısından bir yardımca bulunur ama bunun ne gibi bir etkisi olur bilmiyorum. Fakat eğer kendimizi örgütlersek ve örgütlü bir şekilde yardım yaparsak o zaman yapacağımız yardımın da bir etkisi olur. Şengal saldırıları sonrası Rusya alanında geniş kapsamlı yardım kampanyaları başlattık. Topladığımız yardımı seçtiğimiz bir heyetle hem Şengal’e hem de Rojava’da bulunan Newroz kampına gönderdik. Böylelikle yaşananları daha yakından görme imkanımız oldu ve ilerisi için ne tür yardımlar yapabiliriz içinde iyi oldu. Hala bazı bölgelerde yardım kampanyaları devam etmektedir. Onun da yakın bir zamanda sonuçlanması için çalışmalarımız devam ediyor. Ayrıca Şengal’de yaşanan dramın tüm Rusya kamuoyu tarafından da bilinmesi için çalışma yürütüyoruz.

Şengal için Rus devletinden herhangi bir yardım aldınız mı?

Rusya biz Kürtlere iyi davranıyor. Şimdiye kadar Şelgal’de yaşananları her ne kadar çok kınayan açıklamalar yapsa da gözle görülür bir yardımda bulunduğunu söyleyemeyiz. Fakat manevi desteğini hiçbir zaman bizden esirgemediğini de söyleyebiliriz. Daha aktif yardımca bulunması için çalışmalarımız devam ediyor.

Ortadoğu’da Kürtler belirleyici güç konuma geldiler. Sadece askeri alanda değil siyasi alanda da son yıllarda Kürt diplomasisi uluslararası alanda öneli bir ivme kazandı. Ülkedeki siyasi partilerle ile sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkileriniz ne düzeyde. Onlarla ilişkilendiniz mi?

Rojava’daki gelişmeler ve Kürt halk Önder Sayın Abdullah Öcalan’ın başlatmış olduğu çözüm süreciyle beraber Kürt siyasi hareketi belli bir ivme kazandı. Özellikle Ortadoğu’yu kaos ortamına sürükleyen DAİŞ çetelerine karşı direnen Kürt savaşçılar Kürt halkın ve tüm dünya tarafından görülmesine vesile oldu. Ortadoğu’da artık Kürtler belirleyici bir konuma sahiptir. Bunun kalıcılaşması için Kürtlerin bir an önce Ulusal Kongreyi toplaması gerekiyor. Fakat şu an kongre çok uzak bir ihtimal olarak görünüyor. Özellikle KDP’nin son zamanlarda hem Rojava hem de PKK’ye karşı tavrı kongrenin toplanması önünde en büyük engeldir. Dilerim KDP’de en kısa zamanda bu yanlışından döner ve Kürtlerin çıkarına denk düşecek bir tavır içine girer. Yine son yılların en önemli bir diğer gelişmesi de HDP’nin barajı aşarak Türkiye parlamentosuna girmesiydi. Bana göre bu hem çözüm süreci için hem de Ortadoğu’da Kürtlerin konumunu daha da güçlendirmesi için muazzam bir fırsat. Bunun doğru olduğunu Türk devletinin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın daha hükümet kurulmadan HDP’yi hedef alan açıklamalarından okumak mümkün. Türk devleti, Kürtlerin seçimlerde elde ettiği başarıyla çözüm sürecini bitirmekle cezalandırmak istiyor. Fakat anlamadıkları şu çözüm süreci Kürtlerden daha çok Türkiye’nin can simidiydi. Kürt halkı savaşarak bu sürece kadar gelebildi ve onu ne Türkiye ne de başka bir güç bitirebilir. Şu an hayal dünyasında yaşayan ve kendini mega güç olarak gören bazı şahıslar PKK’yi bitireceklerini düşünüyorlar, ama yanılıyorlar. PKK bir birey değildir PKK birkaç kişide değildir. PKK halktır. Kürt halkı olduğu müddetçe PKK de var olacaktır. Kandil’e her gece yüzlerce F-16 gönderebilirsiniz dağı taşı bombalayabilirsiniz ama PKK’yi bu şekilde bitireceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Konu açılmışken sormak istiyorum Suruç katliamından sonra Türk ordusu Kürdistan dağlarına aralıksız operasyonlara başladı. Yine Medya Savunma alanları aralıksız bombalanmaya başladı. Türkiye’nin bu saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” sözünden yola çıkarak DAİŞ’e kaşı savaşan Kürt halkına karşı en başından beri DAİŞ’i desteklemiştir. Türkiye’nin DAİŞ’e yardımı artık tüm çevreler tarafından bilinen bir gerçek. Bunun için dikkat ettiyseniz Suruç katliamını DAİŞ üstlenmedi bile çünkü bu katliamda Türkiye’nin parmağı var. Suruç katliamı yeni bir süreç başlattı bu katliamla beraber Türkiye Kürt halkından özür dileyeceği yerde hunharca saldırıya geçti. Medya Savunma Alanları aralıksız bombalanıyor sokak ortasında halka gerçek mermi ile ateş ediliyor, özel hareket timleri evlerin kapılarını kararak içeride insanları infaz ediyor. Türkiye bu yanlışından biran önce dönmeli ve Ortadoğu’da konumunu güçlendirmek istiyorsa Kürtlerle uzlaşmalı. Kalıcı barış için biran önce İmralı ile görüşmelere yeniden başlanmalıdır. Yok, eğer Türkiye bu yanlışında ısrar ederse Türkiye’de istikrar ortamı kalmaz Suriye gibi yangın yerine döner.