Selanik'ten Mersin'e aynı bombacı - Cahit Mervan

7 Haziran seçimlerinin normal ve sıradan bir seçim olmadığı artık netlik kazandı. Anti-demokratik ve eşitsiz koşulda yapılan seçimlere birde kan bulaştı.

7 Haziran seçimlerinin normal ve sıradan bir seçim olmadığı artık netlik kazandı. Anti-demokratik ve eşitsiz koşulda yapılan seçimlere birde kan bulaştı. Adana ve Mersin'de HDP binalarına yapılan eş zamanlı saldırılarla büyük bir katliam ve kaos hedefleniyordu. Ancak tümüyle tesadüfler sonucu katliam girişimi başarısız kaldı. Saldırı üçü ağır 7 kişinin yaralanmasıyla 'ucuz' atlatıldı.

İLK AKLA GELEN İSİM

Bombalar patlayınca herkes gözünü günlerdir HDP'yi hedef tahtasın oturtan, onu 'bölücü', 'hain' 'kafir' ve ülke için 'en tehlikeli güç' olarak gösteren Türk cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çevirdi. Gariptir ama ilk akla gelen isim Erdoğan oldu. Erdoğan'ın bombalama karşısındaki tepkisi merek edildi. Acaba nezaketen de olsa Erdoğan HDP'ye geçmiş olsun diyecek ve saldırıyı kınayacak mıydı?

Erdoğan ne saldırıyı kınadı, ne de geçmiş olsun dileklerini iletti. Açıklamayı cumhurbaşkanlığı sözcüsüne yaptırdı. Sözcü olayı kınamaktan çok saldırıya uğrayan HDP'yi hedef aldı.

Aynı saatlerde AKP'nin medyası, istihbaratçı ve tetikçi vekilleri harekete geçti. Birisi saldırıyı 'PKK yapmıştır' dedi. 'Kürt aydını' sıfatından AKP'nin Mersin'de 'üçüncü' sıra adaylığına yükselen bir başkası ise kendisinin dahi inanmadığı, 'hade canım sen de' dedirtecek bazı sözler sarf etti. 'Saldırı aynı zamanda AKP'ye yapılmıştır' dedi.

Aslında bu demeçler ve açıklamalar saldırıya ilişkin delilleri karatmayı amaçlıyordu. Çünkü saldırının tarzı, zamanlaması, her şeyden önce hedefi zaten çok şey söylüyor. Ayrıca Erdoğan başta olmak üzere devlet yetkililerinin, hükümetin açıklamaları ve medyanın yayınları katilin kimliğini gizlemeyi amaçlarken, bir taraftan da onu ele veriyor.

SELANİK'TEN MERSİN'E AYNI BOMBACI

Bu son saldırı son 50-60 yılda bir çok kez siyasi kaos ve gerilim yaratmak, kitleleri ürkütme, korkutmak ve sindirmek için yapılan bir çok saldırı ile ortak yanı vardı. Adana ve Mersin bombalamaları da bundan öncekiler gibi derin devletin, daha açık bir değimle Özel Harp Dairesi'nin bir operasyonuydu. Şuan bütün göstergeler bu adresi işaret ediyor.

İşte bir örnek.

6 Eylül 1955 günü Atatürk'ün Selanik'teki evi bombalandı. Bu saldırı öğle saatlerinde radyodan halka duyuruldu. 'İstanbul Ekspres' adlı 20 bin tirajlık gazete o gün 'alelacele' ikinci baskı yaptı. Bu kez 200 bini aşkın bastı. Manşette ise “Atamızın evi bombalandı” sözleri yer alıyordu. Bu yayınlarla 'Kıbrıs Türktür Derneği' gibi paravan bir kuruluşun çok 'özel' elamanları devreye girdi ve halkı galeyana getirmeyi başardı. İstanbul ve İzmir'de yaşayan Rumlar başta olmak üzere Müslüman ve Türk olmayan halk toplulukları saldırıya uğradı. Evleri, işyerleri, ibadetgahları yakılıp yıkıldı. Talan edildi. 15 savunmasız insan bu galeyana getirilmiş kitleler tarafından öldürüldü. Yüzlerce kişi yaralandı. 400'e yakın kadın tecavüze uğradı. Binlerce, hatta on binlerce insan göç etti.

ÖZEL ELAMANLARIN MÜKEMMEL PROVOKASYONU

Türk devleti, hükümeti ve medyası Atatürk'ün evinin bombalaması duyulur duyulmaz ilk andan itibaren Yunanlıları sorumlu tuttu. Ancak çok geçmeden gerçek ortaya çıktı. Bombayı Atatürk'ün evine daha sonra 1992-1993 yıllarında Nevşehir valiliğine kadar terfi ettirilen Oktay Engin koymuştu. Engin 'özel' bir elamandı.

Bu bombalama ve kıyımdan yılla sonra o yıllarda Özel Harp Dairesi'nde görev yapan, 'Kıbrıs'ta sivil direnişi' örgütleyen ve sonraları Millî Güvenlik Kurulu eski genel sekreteri olan Sabri Yirmibeşoğlu “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı” diyecekti. Dahası Özel Harp Dairesi'nin bu çok özel komutanı halkı galeyana getirmek, kaos yaratmak için cami dahi yaktıklarını itiraf ediyordu.

Adana ve Mersin bombaları hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, 6-7 Eylül 1955 'muhteşem örgütlenmesini' yapan Özel Harp Dairesi'nin işidir. Şimdi kamuoyuna sunulan ve DHKP-C'li olduğu söylenen kişinin belki bu saldırılarla uzaktan yakında ilişkisi söz konu değildir. Veya bu kişinin adı geçen örgütle bir bağlantısı yoktur.

DEĞİŞMEYEN KONTRGERİLLA YÖNTEMİ

Adana ve Mersin bombalamalarının temel amacı kaos yaratmaktı. Olup biteni tıpkı Atatürk'ün evinin bombalanmasında olduğu gibi 'düşman' olarak gördükleri ve bellediklerinin üzerine yıkmaktı. Bu kural kontrgerillanın değişmeyen yöntemi olarak kaldı. Erdoğan eski başdanışmanı, konuşma metinlerinin yazarı ve şuan AKP'den Ankara 2. Bölge Milletvekili Adayı Aydın Ünal 'HDP bombayı patlattı' derken aslında kontrgerillanın bu değişmeyen kuralını uyguluyordu.

Ne diyor başdanışman Ünal?

“HDP iki yerde bomba patlattı. 'Patlattı' kelimesini özellikle kullanıyorum. O bombaların adresi bellidir. Bu patlamalar HDP'nin bir seçim provokasyonudur.”

Bu ifadeler salt bir siyasi körlük ve HDP'ye duyulan kinin sonucu değilse eğer bombayı koyanların adresinin açık itirafıdır.

Zaten Erdoğan ve adamlarının bir tek Adana ve Mersin bombalamalarından sonra 'talimatı Demirtaş verdi' demedikleri kaldı. Çünkü bombayı koyan da, delilleri karartan da ve saldırıyı saldırıya uğrayanın üstüne yıkan da aynı güç. Halen ayakta olan ve şuan Erdoğan ve adamlarının kontrolüne girmiş derin devlettir. Yani geçmiş adıyla Özel Harp Dairesi'dir.

SALDIRILARIN DOZU HDP'NİN YÜKSELİŞİNE PARALEL GELİŞİYOR

Bu nedenle HDP'ye yönelik bütün saldırılar bir plan çerçevesinde yapılıyor. Bunlar tesadüfen, kendi başına grupların, şu veya bu 'sol' ve 'sağ' radikal grubun eylemleri değildir. Bunun böyle olduğuna inanmak saf dillik olur.

HDP'ye saldırı -ki buna medya üzeri yürütülen kirli ve adi propaganda da dahildir- bir merkezden yönetiliyor. Saldırıların dozu HDP'nin yükselişine paralel gelişiyor. HDP kitleleri cezp ettiği oranda, barajı aştığı ve oyları yüzde 13-14 bandına oturduğu oranda saldırılar içerik ve yöntem değiştiriyor.

Dikkat edilirse ilk başlarda HDP'ye yönelik saldırılar sıradan, rutin sayılabilecek saldırılardı. İlk amaç bu saldırılarla HDP'yi ürkütmek, korkutmak ve daha çokta Türkiye'nin batısında iş yapamaz, çalışamaz hala getirmekti. HDP'yi sürekli olay, anarşi, kargaşa ve kaos gibi kavramlarla anmak ve onun hakkında bir algı oluşturmayı amaçlıyordu.

Ancak bu yöntem başarısız kaldı. HDP sadece Kürdistan'a değil, Türkiye'nin batısında da hatırı sayılır bir ilgi ve alaka ile karşılanmaya başlandı. 12 Eylül cuntasının yerle bir ettiği ve karanlıklara gömdüğü sol-demokratik güçlerde ciddi manada bir canlanmaya ve hareketliğe yol açtı. Dahası önceki seçimlerde metropollerde AKP'ye oy vermiş Kürtlerin yönlerini HDP'ye doğru döndükleri ve Kürdistan'da birçok şehirde AKP'nin neredeyse silinmek üzere olduğu gözlendi.

Ve böylelikle HDP sadece geçmişteki HEP, HADEP, DEHAP ve BDP gibi geleneksel Kürt partilerinden farklı olarak sadece Kürtlerin değil, Türkiye'nin bütün farklı etnik ve inanç topluluklarından, sınıf ve katmanlarından ilgi görmeye başladı.

İşte tam da bu yükselişe paralel olarak HDP'ye karşı saldırılarının dozu arttı ve niteliği değişti. Yeni kaos ve kargaşa yaratma planı devreye konuldu. 1955 yılında Selanik gibi Adana ve Mersin de bilinçli olarak seçildi. Çünkü HDP'ye yapılan bir bombalı saldırı sonucu yaşanacak ölümlerden sonra kaos ve kargaşa çıkarmak için en uygun yer demografik yapısı itibariyle bu iki il uygun görülmüş olmalı.

ERDOĞAN'IN RULETİ

Ağrı provokasyonu sonrası gelen Adana ve Mersin saldırıları, bu kritik olaylara ilişkin Erdoğan ve adamlarının açıklamaları bu ekibin sandığımızdan ve tahmin ettiğimizden daha tehlikeli bir rulet oyunu oynadığını bize gösteriyor.

Bilindiği gibi Rus Ruleti iki kişilik sonu ölümle sonuçlanan bir 'şans oyunudur. İlk tetik çekildiğinde yüzde 16.6 olan olasılık altıncı tetikte yüzde 100 olur. Sonuçta biri gider diğeri kalır. Ancak toplumsal olaylarda rulet oynayan bu kadar şanslı olmaya bilir. Yani iş matematiksel bir hesaplamayı aşar. En iyi toplum mühendisinin dahi hesaplayamayacağı bir noktaya gider. Maazallah tek başınıza başkan olmak istediğiniz ülkeyi kan gölüne çevirmiş olursunuz. Tıpkı Saddam Hüseyin veya eski can ciğer kardeşiniz Beşar Esad gibi...

Yol yakınken, elinizi tetikten çekin, usulca silahınızı yere bırakın.