Prof Önder: Emekçilerimiz, idam ilmiğini kendisi boynuna geçiriyor

Prof. İzzettin Önder, sendikaların istediği 1.900 TL asgari ücretin yetersiz olduğunu belirterek, sorunların temel kaynağını, örgütsüzlük ve örgütsüzleştirme olduğunu vurguladı.

Prof. İzzettin Önder, sendikaların istediği 1.900 TL asgari ücretin yetersiz olduğunu belirterek, sorunların temel kaynağını, örgütsüzlük ve örgütsüzleştirme olduğunu vurguladı.

AKP hükümetinin, 1 Kasım seçimleri öncesi emekçilere,1.300 TL'lik asgari ücret vaadini 1 Ocak'tan itibaren hayata geçirme kararı aldı. DİSK'e bağlı araştırma şirketi DİSK-AR'ın açıkladığı verilere göre, bugün için açlık sınırı 1.393 lira, yoksulluk sınırı 4.403 lira dolaylarındayken, IMF'nin Türkiye için 2015 yılı kişi başına düşen milli gelir tahmini ise aylık 2 bin 129 lira. Türkiye'de "insanca yaşam" için AKP'nin asgari ücretini yeterli görmeyen DİSK ise, asgari ücretin 1.900 lira olması gerektiğini belirttiğini geçtiğimiz günlerde belirtmişti.

Asgari ücretteki rakamın artmasıyla birlikte, işçilerin: İşten çıkarılma, kayıt dışı çalıştırma, işçileri daha çok çalıştırıp ücret artışının etkisin azaltma, kağıt üzerinde artış yapıp vermeme gibi olumsuzluklarla karşılaşabilecekleri tahmin ediliyor.

İktisat Profesörü İzzettin Önder, konuyla ilgili görüşlerini ANF’ye anlattı.

‘1.900 TL DAHİ YETERSİZ’

İzzettin Önder, böylesi objektif verilerin ışığı altında emekçi sendikalarının talebi olan 1.900 TL’yi dahi yetersiz bulduğunu belirterek, “Zira açlık sınırı dendiğinde gıda maddeleri gündemdedir. Oysa insanların ve ailelerin çok değişik fakat aynı derecede zaruri ihtiyaçları vardır. Görülüyor ki, tüm kriterler karşısında emekçilerin açlık sınırından bir derece kurtulsa dahi, yoksulluk sınırından kurtulmalarına olanak bulunmamaktadır” diye konuştu.

‘İŞÇİLERİN ÖRGÜTSÜZLÜĞÜ’

Yaşanan durumun sebeplerini, ekonominin yetersiz tasarruf üretmesi ve bunun sonucu olarak verimsiz ekonomi sarmalı içinde yuvarlanması olarak gören Önder, bu süreçte emekçilerin örgütsüzleştirilmesi veya örgütsüzlüğüne dikkat çekerek şunları aktardı: “İşçilerin sermaye yanlı yeşil sendikalara aktarılmaya zorunlu kılınmaları etken bir nedendir. Dış nedenlere gelince, dünya rekabetinin küreselleşme etkisi altında kızışması, maliyet fiyatları üzerinde şiddetli baskı oluşturmaktadır. Bu baskı bir yandan vergilerin yapısını dolaylı vergilere kaydırırken, diğer yandan da emek üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmaktadır. IMF politikaları ile sanayinin montaja sürüklenmesi, çoğu girdilerin dış dünyadan patent sözleşmeleri çerçevesinde alınıyor olması nedeniyle daha bu aşamada katma değerin büyük bölümünün dış aleme kanatılmasına neden olarak, içte üretim faktörleri getirileri üzerinde yük oluşturmaktadır.”

‘EMEKÇİ KESİMLER SOL PARTİLERE OY VERMELİ’

Hükümetin sorunda çözüm ayaklarından biri olduğuna dikkat çeken Önder “İşçiler ancak hükümet politikalarına destek vererek, onu yanlarına çekebilirler. Son ölçütlere göre asgari ücreti ancak açlık sınırına çekmeyi yeğleyen politik partiye oy veren bir kesim bu kararını gözden geçirmeden hükumetten fazla bir şey bekleyemez. Kısacası öyle bir durum yaratıyor ki emekçilerimiz, sanki idam ilmiğini bizzat kendisi boynuna geçiriyor. Emekçi kesimlerin radikal, hatta sol partilere oy vermeleri durumunda, o partiler iktidara gelemez, ama onların üzerinden işçi nefesi iktidara gelir ve sermaye üzerinde baskı oluşturur. Bilemiyorum, anlı şanlı sendika liderleri bu konuda nasıl bir kanaate sahiptir! Şuna dikkat etmeliyiz: emekçi sendikaları sistem içinde kaldıkları sürece emeğe değil, sisteme hizmet ederler” diye konuştu.

Salt ekonomi mantığı açısından bakarak emek payında yapılacak bir artışın karşılanabilmesi için de Önder şunları önerdi: “İşsizliğe ya da kayıt-dışılık gibi yan yollara sapmadan reel sonuç üretebilmesi, ancak verimlilik artışına dayalı kapasite artışı ile olanaklıdır. Bunun dışında, tabii mücadele önemlidir. Mücadele sonucunda kısa vadede ufak bazı sonuçlar alınsa da, uzun vadede ekonomi kendi -politik olarak güçsüz emek-görece güçlü sermaye- dengesine yönelebilir.”