PKK: Ankara katliamı AKP yapımıdır

Ankara katliamına ilişkin açıklama yapan PKK Merkez Komitesi, “Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Türkiye’nin demokrasi güçlerine yönelik sürdürülen ezme ve tasfiye amaçlı savaşın bir uygulaması olarak gerçekleştirilen bir katliamdır” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan PKK Merkez Komitesi, Ankara katliamın AKP yapımı olduğunu belirtti. Katliamın Kürt Özgürlük Hareketine ve Türkiye’nin demokrasi güçlerine yönelik sürdürülen ezme ve tasfiye amaçlı savaşın bir uygulaması olarak gerçekleştirilen bir katliam olduğuna dikkat çekti.

PKK Merkez Komitesi, Ankara katliamını, Türk devletinin, Kürt halkına ve demokrasi güçlerine yönelik saldırıların son halkası olarak ifade etti.

‘KATLİAM KÜRTLERE VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNE YÖNELİK SALDIRILARIN SON HALKASIDIR’

PKK Merkez Komitesi tarafından yapılan açıklamada şunlar belirtildi: “10 Ekim’de halklarımızın demokrasi ve özgürlük mücadelesine tarihin en büyük saldırısı gerçekleştirildi. 150 sosyalist, devrimci, demokrat, yurtsever, aydın, sendikacı hunharca katledildi. Yüzlercesi de yaralandı. Bu katliam, Teşkilat-ı Mahsusa’dan JİTEM’e, IŞİD’ten Osmanlı Ocaklarına kadar uzanan Türk özel savaş sistemi tarafından sosyalistlere, Kürt halkına, demokrasi güçlerine yönelik gerçekleşen saldırıların son halkasıdır. Türk devleti IŞİD’i hedef göstererek katliamı kendi üzerinden atmaya çalışsa da bu katliam AKP yapımıdır. Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Türkiye’nin demokrasi güçlerine yönelik sürdürülen ezme ve tasfiye amaçlı savaşın bir uygulaması olarak gerçekleştirilen bir katliamdır.

‘SAVAŞ KARARI 30 EKİM 2014’TE ALINDI’

30 Ekim 2014’te gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, Kürt Özgürlük Hareketi'ne ve Türkiyeli demokrasi güçlerine karşı bir savaş kararı alınmıştır. Bu kararla birlikte 12 Eylül Askeri faşist darbesi ve 1990’lı yıllardaki kirli savaş döneminde uygulanan yöntemler yine devreye konulmuştur. Mevcut faşist anayasa ve yasalar çerçevesinde bile oluşturulmayacak örgütlenme ve yapılmayacak uygulamalar bundan sonra yasa dışı gizli örgütlere ve ekiplere yaptırılacaktır. Türkiye demokratikleşmediği müddetçe Kürt halkına ve demokrasi güçlerine yönelik bu tür örgütler kullanılacak ve bu tür katliamlar yapılacaktır.

‘ANKARA KATLİAMI KÜRTLERİ VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNİ SİNDİRME İÇİN YAPILMIŞTIR’

Türkiye'deki faşist ve gerici rejim Kürt halkıyla Türkiye halklarının ortaklaşması ve ortak demokrasi mücadelesini kendisi açısından tehlikeli gördüğünden bu tür saldırılara yönelmiştir. Kürt halkı ve Türkiye halklarının demokrasi mücadelesinde ortaklaşması bu faşist ve gerici rejimin sonunu getireceğinden, kendilerine en büyük hedef olarak demokrasi güçlerinin birliğini seçmişlerdir. AKP'yi 7 Haziran’da iktidardan düşüren bu birlik olduğu gibi, mevcut otoriter hegemonik faşist rejimin sonunu da bu birlik getirecektir. Bu açıdan Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt demokrasi güçleriyle ortaklaşan güçler hedeflenerek korkutulup sindirilmek istenmektedir. Suruç katliamı da Ankara katliamı da bunun için yapılmıştır. Bu katliamı, Türkiye'deki siyasi ortam değerlendirilmeden ve bu ortamda siyasi güçlerin tutumu görülmeden anlamak mümkün değildir. Özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye demokrasi güçleri, aydınları, yazarları, gazetecileri hedef haline getirilmiştir. Demokrasi güçleri Türkiye'nin birliğini sağlayan tutum içindeyken, bu saldırılar demokrasi güçlerinin yaratmak istediği demokratik Türkiye birliğini dağıtmayı hedeflemektedir.

1990’lı yıllardaki gibi kirli savaş dönemi başlamıştır. Savaş her zaman kirlidir, ancak belli dönemlerde daha kirli yürütülmektedir. Şimdi de böyle bir kirli savaş dönemine girilmiştir. Ankara katliamı Amed ve Suruç katliamlarının devamı niteliğindedir. Bu saldırı, ‘Kobanê düştü düşecek’ diyen zihniyetin 24 Haziran’da IŞİD ve devletin derin güçleriyle birlikte yüzlerce kadın ve çocuğu katlederek Kobanê’yi düşürme saldırısının devamıdır. 2 aydır Kürdistan'ın şehirlerinde, ilçelerinde, mahallelerinde, sokaklarında sivilleri katledenlerle Ankara katliamını yapanlar ortaktırlar. Kürt’ün sadece dirisine değil, ölüsüne bile düşman olanlar, mezarlıklarına saldıranlar ve insanlığı polis araçlarının arkasında sürükleyenler Ankara katliamını gerçekleştirmiştir. Tüm bunlar 30 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen MGK’da alınan savaş kararının pratikleşmeleri olmaktadır. Savaş sadece dağlarda değil, Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin olduğu her yerde sürdürülmektedir.

‘KİMSE GÜVENLİĞİNİ DEVLETE VE HÜKÜMETE BIRAKMAMALI’

Bu gerçeklik şunu ortaya koymaktadır, Türkiye halklarının, demokrasi güçlerinin, sol, sosyalist güçlerin, aydınların, yazarların yaşamı tehlike altındadır. Artık hiç kimsenin kendi güvenliğini sağlamayı bu devlete ve hükümete bırakması düşünülemez. Tüm demokrasi güçlerinin bu kirli savaş döneminde kendi güvenliklerini kendileri sağlama ve bu yönlü tedbirlerini almaları gerekmektedir. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir boyutu da kendi öz savunmasını yapma ve mücadelesini bu temelde süreklileştirme olarak görülmelidir.

‘ORTAK MÜCADELEYİ BÜYÜTMELİYİZ’

Bu saldırılar demokrasi güçlerini sindirmek için gerçekleştirilmiştir. Acımız ve öfkemiz büyüktür. Ancak bu sindirme saldırıları karşısında acımız ve öfkemiz daha geniş bir cephe kurularak daha etkili bir mücadeleye dönüştürülmelidir. Onlar demokrasi güçlerinin Kürt demokrasi güçleriyle birliğini kırmak istiyorlarsa, demokrasi güçlerinin ortak hareket etmesini engelliyorlarsa, bizler ortak hareket etmeyi ve ortak mücadeleyi daha fazla geliştirmeliyiz. Onlar demokrasi güçlerini sindirmek istiyorlarsa, biz demokrasi güçleri de bu saldırganların üstüne üstüne yürüyerek şehitlerimizin Demokratik Türkiye Özgür Kürdistan, Demokratik Türkiye Demokratik Ortadoğu özlemlerini gerçekleştirmek için mücadeleyi daha fazla yükseltmeliyiz. Şehitlerimizin özlemlerini başarıyla gerçekleştirme sorumluluğu tüm demokrasi güçlerine, sosyalistlere ve devrimcilere düşmektedir. PKK olarak Ankara şehitlerimizin özlemlerine ve anılarına sahiplenerek Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan'ı gerçekleştirmek için her zamankinden daha kararlı bir mücadele yürüteceğiz. Onların şehadeti bizler için demokratik Türkiye ve özgür Kürdistan'ı yaratma emridir. Onların şehadeti Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan'ın yakınlaştığının habercisidir. Bu saldırıların gerçekleştiği dönem tam da Türkiye halklarının tarih boyu “zulmün artsın paşa” dediği dönemlerdir.

‘BU SALDIRILAR GELİP GEÇİCİ DEĞİLDİR’

Bu saldırılar gelip geçici saldırılar değildir. Türkiye'de kalıcı faşist otoriter bir sistem kurma saldırılardır. Eskisi gibi yönetilemeyen Türkiye'yi; devrimcileri, demokratları, ezilenleri ezip susturarak, yeniden faşist sömürücü güçlerin yönetebileceği bir Türkiye haline getirmek istemektedirler. Bu açıdan mücadele artık bu otoriter faşist zihniyet ve sistemden kurtulmayı hedefleyen bir mücadele haline getirilmelidir. Bu mücadele içinde yer almayan her güç ‘susma sustukça sıra sana gelecek’ sözündeki akıbete uğramaktan kurtulamayacaktır.

Bu açıdan 7 Haziran ruhunu sadece seçim zamanı değil, Türkiye'yi demokratikleştirip Kürdistan'ı özgürleştirene kadar bir demokrasi bloğu ortaya çıkaran ve mevcut iktidardan kurtulmayı hedefleyen bir mücadele gerçekliği haline getirmek gerekmektedir. Amed şehitlerinin, Suruç şehitlerinin, Kobanê şehitlerinin, Cizre, Silopi, Farqin, Varto, Gever şehitlerinin ve Ankara şehitlerinin bizlere emri bu olmaktadır. Devrimcilerin ve demokratların birinci görevi, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde şehit olanların emrini yerine getirmektir.

Ankara katliamı ile bir gerçek daha da netleşmiş bulunmaktadır; bu da AKP hükümetinden kurtularak tüm farklılıklarıyla yeni bir demokratik Türkiye'yi kurmanın kaçınılmaz hale geldiğidir. Bu temelde Ankara şehitlerinin emri doğrultusunda sosyalist güçleri, devrimci demokratik güçleri, tüm demokratik güçleri, emekçileri, kadınları, ezilen tüm etnik ve dinsel toplulukları AKP hükümetinden kurtulmak için mücadele cephesi kurmaya ve mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.”