Nurhayat Altun’dan Yerel Yönetimler Kongresi’ne mektup

AYBYK’ne tutuklu bulunduğu Kocaeli Cezaevi’nden mektup gönderen Dersim Belediyesi Eşbaşkanı Nurhayat Altun, baskı altındaki ve tutuklu tüm seçilmişler, gazeteciler ve akademisyenler adına dayanışma çağrısında bulundu.

Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne tutuklu bulunduğu Kocaeli Cezaevi’nden mektup gönderen Dersim Belediyesi Eşbaşkanı Nurhayat Altun, baskı altındaki ve tutuklu tüm seçilmişler, gazeteciler ve akademisyenler adına dayanışma çağrısında bulundu.

Fransa’nın Strasbourg kentinde 32’inci oturumunda bir araya gelen Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin üyesi olan Nurhayat Altun, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adına Kongre’nin Türkiye Delegasyonu’nda yer alıyordu. Ancak Altun, 5 aydır tutuklu olması nedeniyle Kongre’nin 6 ayda bir yapılan oturumuna katılamazken, bir mektupla mesajını iletti.

Mektubunda son olarak katıldığı Ekim 2016 oturumunda Kürdistan’daki belediyeler ve seçilmişler üzerindeki tutuklama ve kayyumları gündeme getirdiğini söyleyen Altun, yapılanların Kürt seçilmişler üzerinde yarattığı tehdide dikkat çekti.

TARAFSIZ İNCELEME VE DAYANIŞMA ÇAĞRISI YAPTI

Altun, sadece ve sadece belediye hizmetlerini yerine getirmelerine rağmen ‘terörizmle’ suçlandıklarını ve kriminalize ettiklerinin altını çizdi. Altun, seçilmişlere yönelik baskı, tutuklamalar ile belediyelere kayyum atamalarını tarafsız  olarak incelenmesini ve gerçeklerin açığa çıkarılmasını isterken, Kongre’nin baskı altında olan, tutuklanan tüm seçilmişler, gazeteciler ve akademisyenlerle dayanışma içinde olması çağrısı yaptı.

Dersim Belediyesi Eşbaşkanı Nurhayat Altun’un mektubunun tam metni şöyle:

“Merhaba Sayın Kongre Üyeleri,

Sizleri İzmit Kocaeli Kapalı Cezaevinden saygı ve dostlukla selamlıyorum. Bildiğiniz üzere Kongrenin Ekim ayındaki oturumuna Türkiye Delegasyonu’nun bir üyesi olarak ve aynı zamanda Tunceli (Dersim) Belediyesi Eşbaşkanı olarak katılım sağlamıştım. O oturumda da Türkiye’de özellikle Kürt illerindeki belediye ve belediye başkanlarımız üzerindeki yoğun baskıları anlatmış ve kayyum konusuna vurgular yapmıştık. Bunun antidemokratik, hukuk dışı ve terör tanımının en geniş ifadesi ile yorumlanarak Kürt belediye başkanları üzerinde yarattığı tehdide dikkat çekmiştik.

Oturuma katıldıktan yaklaşık 2 ay kadar sonra, belediyelerimize zorla el konuldu ve bunu hukuken mümkün kılmak, yani belediye eşbaşkanlarını devre dışı bırakmak adına, tutuklamalar devreye konuldu. 5 aydır tutuklu bulunduğum Kocaeli Cezaevi’nde yaklaşık 3 ay tek kişilik hücrede tecrit edildim. Şu anda Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile 2 kişilik koğuşta kalmaktayım.

5 aydan beridir halen mahkemeye çıkarılmadım ve mahkeme günüm de henüz belli değildir. Uzun tutukluluk süreleri, belediye hizmetleri ile sınırlı çalışmalarımızın terörün geniş tanımlanması ile adeta kriminalize edilerek suçlanmamız, halkımız ve partimiz ile yaptığımız hak arayışı ve baskıları kınayan açıklamalarımız terör suçu olarak iddianamede yer almaktadır.

Kişisel kanatim odur ki, elle tutulur tek bir dayanak ortada yok iken, devletin müfettişlerinin aylar süren teftişlerinde elle tutulur gözle görülür bir suç unsuru ve ihmal yok iken Kürt belediye başkanlarının tutuklanıp kayyum atanması, devletin Kürt sorununda geldiği çözümsüzlüğün ve barıştan vazgeçmenin bir ifadesidir. Biz yerel seçilmişler ise rehin alınıp, demokrasi ve barış mücadelesinden uzak tutulmak istenmekteyiz. Bulunduğumuz mevcut reel koşullar rehine olarak tutulduğumuzun en açık göstergesidir.

Kongrenin Türkiye monitoring raporunu maalesef okuma şansım olmadı. Önemli bulgulara ve gerçeklere ulaşmış olduklarını temenni ediyorum ve emeği geçen herkesi selamlıyorum. Ancak bağımsız ve dışarıdan gözlemci heyet ve siyasetçilerin raporlamaları ile hakikatin açığa çıkacağına inanıyorum. Maalesef mevcut devlet sisteminin Türkiye’yi aksi takdirde hızla bir kaosa ve çatışmaya sürükleyeceği kaygısını en derin şekilde taşıyorum.

Tutuklu Kürt belediye başkanlarının durumunu yerinde incelemek adına pek çok Avrupalı meslektaşımız ve dostlarımızın buraya gelme talepleri olduğunu avukatlar aracılığıyla öğreniyorum, ancak bunlara olumlu cevap verilmeyişini üzüntü ile karşılıyorum. Demokrasi ve diyalog kanallarının açık tutulması ve Türkiye’nin baskı altında tuttuğu binlerce siyasi ve seçilmiş tutsak, gazeteciler ve akademisyenler adına, siz dostlarımıza dayanışma çağrısı yapmayı elzem görüyorum.

Selamlarımla

Nurhayat Altun”