Münafıklar işbirliği toplantısı-Mustafa Karasu

Türkiye'de İslam İşbirliği Toplantısı yapıldı. Türk devletinin Ortadoğu'da süren kirli savaşın ve mezhepçiliğin taraflarından biri olması, çoğunluğu Müslüman olan Kürt halkına yönelik soykırım saldırısı yürütmesi, toplantıyı daha da ilginç kılmıştır.

Türkiye'de İslam İşbirliği Toplantısı yapıldı. Türk devletinin Ortadoğu'da süren kirli savaşın ve mezhepçiliğin taraflarından biri olması, çoğunluğu Müslüman olan Kürt halkına yönelik soykırım saldırısı yürütmesi, toplantıyı daha da ilginç kılmıştır. 

Bir, toplumun kültürel İslam'ı, bir de egemenlerin iktidar İslam'ı bulunmaktadır. Kuşkusuz İstanbul’da toplananlar iktidarcı sömürücü, baskıcı, daha doğrusu münafık kesimi temsil edenlerdir. Vicdan, ahlak, adalet ve eşitlik değerlerini ifade eden kültürel İslam bu toplantılarda yoktur. Hatta İstanbul’daki bu toplantıyı münafıkların kültürel İslam'a karşı işbirliği toplantısı olarak değerlendirmek daha doğrudur. Kültürel İslam halkta, iktidarcı İslam ise egemenlerde temsilini bulmaktadır. Bunları birbirine karşı olan İslam olarak değerlendirmek gerekir. Kürt Halk Önderi iktidar İslam’ını karşıt İslam olarak değerlendirmiştir. Dolayısıyla İstanbul toplantısını münafıkların ve karşıt İslam'ın toplantısı olarak ele almak gerekir. 

Türk devleti ve AKP iktidarı için halkın kültürel İslam’ının bir anlamı ve değeri yoktur. Türk egemen sınıfları için İslamiyet hep iktidarları için kullanacağı bir araç olarak görülmüştür. Şu anda da en fazla Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi'ni tasfiye etmek için İslam'ı kullanmak istemektedir. İslam İşbirliği Toplantısı’nda PKK ve PYD’yi gündemleştirmesi bu toplantıyı bile Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi'ni tasfiye etmede kullanmak istediğini gözler önüne sermiştir. NATO ve Avrupa Birliği’ne aday üye olmasını da Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi'ni tasfiye etmede kullandığı gibi, İslam İşbirliği Örgütü ve toplantılarını da esas olarak bunun için kullanmaktadır. Kuşkusuz başka boyutlarda da kullanmaktadır; ama esas olarak bu ilişkilerinden Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik yararlanmak istediği kesindir. 

AKP iktidarı döneminde hem Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etmek, hem de kendini Ortadoğu'da etkili kılmak için kendisini İslam'ın dünyadaki temsilcisi ve savunucusu göstermeye çalışmıştır. Böylece bu gücü arkasına alıp hem Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi'ni ezmeyi, hem de dünyanın diğer siyasal güçlerine kendini bir pazarlık gücü olarak sunmayı amaçlamıştır. Bir yönüyle Osmanlı topraklarında manevi olarak hak iddia ederek bu toprakların en etkili gücü olarak dünya siyasetinde yer almak istemiştir. Ancak bu heves Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma tehlikesini beraberinde getirmiştir. Suriye batağında siyasi etkisini kaybetmiş, Irak ve İran’la ilişkisi bozulmuş, Mısır’la karşı karşıya gelmiş, kol kola PKK karşıtlığında ortaklaştığı KDP ile ittifakı dışında dostu kalmamıştır. 

AKP'nin tüm politikalarını PKK düşmanlığı üzerine kurduğu KDP ilişkilerinden bellidir. Kuşkusuz PKK, KDP'nin PKK karşıtlığı yapacak hiç bir şey yapmamıştır. PKK'nin mücadelesinin Ortadoğu'da güçlenmesinin dışında KDP'ye yönelik hiç bir yaklaşım içinde olmadığı halde KDP'nin en büyük Kürt düşmanı devlet ve iktidarla PKK karşıtlığı yapması anlaşılır gibi değildir. Özellikle pratiği ortadayken Mesud Barzani’nin Kürtler için en iyi partinin AKP olduğunu söylemesi şaşırtıcı olmuştur. 

AKP'nin Kürt düşmanlığını en iyi İran ile ilişkilerinde görmek gerekir. Her konuda İran ile düşmanlık içindeyken Kürt karşıtlığı üzerinde uzlaşmaları AKP'nin karakterini ortaya koymaktadır. 

İstanbul’daki İslam İşbirliği Toplantısı Türkiye'nin bir taraftan herkesi PKK karşıtlığı konusunda yönlendirmeye çalıştığı toplantı olmuştur, diğer yandan Türkiye ve Suudi’nin İran karşıtı bir platform haline getirmesi durumu yaşanmıştır. Erdoğan’ın şu anda en büyük amacı Sünniliğin temsilcisi ve sözcüsü olup bu yolla Ortadoğu'da güç olmaktır. Bu açıdan mezhepçiliği kışkırtmaktadır. Şu anda mezhepçiliği canlandıran ve bu yönlü sorunları büyüten Tayyip Erdoğan ve AKP’dir. Her ne kadar mezhepçiliğe karşı olduğunu söylese de bunu da kendi yüzünü örtmek için söylemektedir. Zaten Erdoğan ve AKP'nin siyaset tarzındaki en demagojik yan, kendinde olan olumsuzlukları rakiplerine yüklemesidir. Toplantıda İran’ın mezhepçilik yaptığı yönünde kınanması, tamamen Türkiye'nin arkadan yönlendirmesiyle olmuştur. Kendi yarattığı mezhepçilik kamplaşmasını İran üzerine yıkarak bölge ve dünyada kirli hale gelen yüzünü düzeltmeyi düşünmüştür. Hiç kimse İran aleyhine çıkan kararın Türkiye’den bağımsız olduğunu söyleyemez.

Bugün Ortadoğu'daki karışıklıkların arkasında Türkiye vardır. Türkiye büyük devletler böyle yapar, ben yapmaz mıyım diyerek Ortadoğu'nun içine dalmış ve her yerde çatışma ve istikrarsızlık etkeni olmuştur. Irak ve Suriye’de IŞİD, El Kaide ve diğer çetelerin en fazla cesaret aldığı ülke Türkiye’dir. IŞİD Türkiye’nin Irak ve Suriye politikaları denkleminde güç kazanmış ve dünyanın başına bela olmuştur. Ancak şu anda utanmadan İslam ile terörizm bir arada ifade edilemez, diyor. Tabii ki İslam bu çetelerle özdeşleştirilemez. Bu çeteler İslam'ı bir maske olarak kullanmaktadırlar. Ancak AKP bunları besleyip büyüterek Ortadoğu'da politik enstrüman olarak kullanmak istemiştir. İslam'ı maske olarak kullanan IŞİD’i bu noktaya getiren AKP iktidarıdır. Bu nedenle İslam ile terör birlikte anılmasın diyen Erdoğan münafıktır. Çünkü IŞİD ile El Nusra’yı var eden AKP iktidarıdır. Kendisi IŞİD’i besliyor, dünyaya saldırtıyor, ama Avrupalıların IŞİD’in İslam'ı kullanarak insanları katletmesine tepki gösterince İslam’ı terörle birlikte anmayın diyerek zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyor. 

Şu açıktır, Erdoğan ve AKP'nin İslamiyet için söyledikleri IŞİD ve El Nusra’yı büyütmekten başka bir sonuç vermez. Erdoğan ve AKP düşünceleriyle, tutumlarıyla IŞİD'i ayakta tutmaktadırlar. IŞİD şu anda en fazla da Erdoğan’ın yarattığı ideolojik ve siyasi iklimden yararlanıyor. IŞİD'e ideolojik ve siyasi cephane sağlayan AKP iktidarıdır. Erdoğan’ın tüm konuşmaları IŞİD'i yaratan konuşmalardır. Erdoğan’ın konuşmaları Türkiye'de IŞİD’e eleman olun çağrısı niteliğindedir. Ortadoğu'da sorunları yaratan devlet, iktidar, sömürü ve emperyalizm iken, sorunları ortaya çıkaranın sanki Hıristiyanlıkmış gibi gösterilmesi IŞİD’e eleman sağlama çalışması gibidir. Erdoğan ve AKP kesinlikle IŞİD’e ideolojik ve siyasi cephane sağlamaktadır. İslam toplantısındaki Erdoğan ve AKP'nin yaklaşımları gençleri daha fazla IŞİD’e, IŞİD gibi örgütlenmelere yöneltmektedir. AKP'nin en büyük destekçisi IŞİD’dir. AKP dış baskılar nedeniyle IŞİD’e tutum aldığını gösterme gayreti içinde olsa da IŞİD ile doğal ittifak konumundadır. 

İslam'ın gerçek anlamda kültürel rolünü oynayabilmesi açısından da, İslam'ı dünyada bir sorun gibi gösterilmesinin önüne geçilebilmesi için de İslam'ın Türkiye tarafından kullanılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. İslam adına halklara ve dünyaya sorun çıkarılmasının önüne geçmek için AKP iktidarına tavır alınması önemlidir. Bu yapılmadığı takdirde ne Türkiye içinde ne Ortadoğu'da ne de dünyada İslam'ın olumsuzlukların maskesi yapılmasının önüne geçilebilir. 

Türkiye İslam ülkelerinin öncülüğüne oynuyor, ancak Arapların ve gerçek Müslümanların bunu kabul etmeyeceği açıktır. Türkiye'nin kirli siyaseti o kadar teşhir olmuştur ki, hiç bir devletin, halkın ve siyasi gücün AKP'ye inanması mümkün değildir. İslam iktidara bulaştıkça varlık nedenine ters bir konuma düşürülmüştür. Bu konuda en fazla olumsuz rol oynayan da Türk devletidir. Eğer bugün dünya İslam konusunda olumsuz anılar ve algılar içindeyse bunun yüzde 90’ı Osmanlı ve Türkiye dönemindeki pratiklerle ilgilidir. 

Kuşkusuz İslam'ın en olumsuz hale düşürülmesi de din ile milliyetçiliğin buluşturulması olmuştur. Bu konuda başka ülke ve devletler sorunlu olsa da din ve milliyetçiliği iktidar aracı haline getiren Türk devletidir. Milliyetçi, şovenist amaçları din ile maskeleyip gerçekleştirmek istemektedir. Dine milliyetçiliğin bulaştırılmasından kurtarılması için de AKP gerçeğinin ortaya konulması ve tutum alınması gerekmektedir. 

İslam işbirliği toplantısında alınan ortak polis teşkilatı ya da İslam ordusu kurma çabaları kesinlikle kültürel İslam'a ve ezilen halklara karşıdır. İşte bu tür araçlarla Arap baharı olarak başlayan halkların ayaklanmasını tümden bastırmak istemektedirler. 

AKP ve Türk devleti Kürt düşmanlığı için tüm değerleri kirlettiği gibi İslam'ı da Kürt düşmanlığı nedeniyle zulmün, insanlık dışılığın aracı haline getirmek istemektedir. 

İstanbul’da yapılan toplantıların Kürt karşıtı durumdan öteye bir fonksiyonun olmayacağı açıktır. İstanbul’da yapılan bu İslam toplantısı tamamen münafık ve karşıt İslam toplantısı olmuştur. Tüm inananlar, Müslümanlar, gerçek Müslümanlığı yaşamak isteyenler, en başta da İslam'ı iktidarları ve zulümleri için kullananlara karşı çıkmalıdır. 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA