Koç: Rus uçağının düşürülmesi 3. Dünya Savaşı’na neden olabilir

Emekli olan Binbaşı Zeki Koç, Türkiye’nin ‘angajman ihlali’ gerekçesiyle düşürdüğü Rus savaş uçağının Ortadoğu’da yaşanacak gerilimin 3. Dünya Savaşı’na yol açabileceğini söyledi.

Türkiye’nin ‘angajman ihlali’ gerekçesiyle Hatay sınırında düşürdüğü Rusya savaş uçağının yankıları sürerken, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda görev yapmış olan Emekli Binbaşı Zeki Koç, iki ülke arasında yaşanan diplomatik ve askeri krizin nedenlerini değerlendirdi.

Türk Ordusunun Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Emekli olan Binbaşı Zeki Koç, Türkiye’nin ‘angajman ihlali’ gerekçesiyle düşürdüğü Rus savaş uçağının Ortadoğu’da yaşanacak gerilimin 3. Dünya Savaşı’na yol açabileceğini söyledi. G20 zirvesinde NATO adına ABD’nin, eski Sovyetler Birliği’nin temsilcisi olan Rusya’nın DAİŞ ile mücadele kararına karşı Türkiye’nin de DAİŞ’i koruma refleksi ile Rus Savaş uçağının düşürüldüğünü söyledi.

Irak’ta, Türkmenlere yönelik DAIŞ saldırılarına sessiz kalan Türkiye’nin son dönemde artan ‘Türkmen hassasiyeti’nin nedeni ‘Rojava’da yaşanan gelişmelerle bağlantılı olduğunu ifade eden Emekli Binbaşı Zeki Koç, Türkiye’nin izlediği Ortadoğu politikaları ile ilgili ANF’ye konuştu.

Türk hükümetinin Ortadoğu politikası, geleceğe dair nasıl bir tablo çiziyor?

Bir kere olayın özünde Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin uzun zamandır Ortadoğu’da egemen olma düşlerini gerçekleştirme arayışı içerisindedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu arayışın özellikle son günlerde Suriye bağlamında dünyanın şu an egemen olan iki gücü Rusya ve ABD’nin de ortak antlaşma ile bu uluslararası terör örgütü DAİŞ’e yönelik vardıkları karar, ülkemiz hükümetini son derece rahatsız etmiştir. Dolayısıyla olaya bu boyutta bakıp değerlendirmek lazım. Ülke hükümeti bundan yaklaşık 13 yıl önce komşularla ‘sıfır sorun’ paradigması vardı. Ve işkenceye ‘sıfır telorans’ yaklaşımı söz konusuydu. Özet olarak kendi deyimiyle ‘ileri demokrasi’ düşüncesi söz konusuydu. Bu bağlamda ‘Demokratik Türküye’ vaadi ile yönetime geldi. Geçen sürede zaman şunu gösterdi; bu vaatlerin tamamen o günkü koşullarda iktidar olabilmek amacıyla Türkiye halklarının susamış olduğu bu kavramları kullanarak gelecekteki iktidarını pekiştirmek istedi. Bu yüzden bugün yaşananlar tersi bir uygulamayla hem içerde, hem dışarıda savaş kokan, diktatöryal, baskıcı, anti-demokratik bir Türkiye profilinin bir şekilde temize çıkarılması için yaşanılan olayın bir özetidir uçağın düşürülmesi olayı.

Putin’in ilk açıklamasında; imzalanan ortak metne mutabık kalınmadığını açıklamıştı? Putin burada vermek istediği mesaj neydi?

Şimdi olaya şöyle bakalım; Ortadoğu’nun stratejik konumu hepimizce bilinmekte, Türkiye’nin bu stratejik konum yeri, aynı şekilde hep hassasiyetini korumakta, ancak son 4 yılda Türkiye’nin özellikle Ortadoğu’da egemen olma hülyası, yani bir tek adam, bir emir, bir halife olma arzusu. Özellikle yanı başımızda Suriye ve kısmen de Irak’ta meydana gelen olaylarla tamamen su yüzüne çıkan Türkiye’nin yanlış stratejisi bütün dünya ülkeleri tarafından net olarak bilinmektedir. Dolayısıyla dünyada egemen olan iki gücü, Türkiye’nin Ortadoğu’da varmak istediği sonucu en iyi şekilde tahlilleri G20 toplantısında her iki liderinin dünya kamuoyuna yaptığı açıklamalar da çok net. Birçok sebepten isim vermeden Türkiye’nin Ortadoğu’da, özellikle Suriye üzerinde uygulamış olduğu politikanın bugün IŞİD nezdinde hayat bulduğu, can bulduğu, IŞİD’in de Ortadoğu başta olmak üzere ayakta kalmasına neden olan ne yazık ki kendi ülkemiz olarak gösterildi. Bu ülke yönetiminin yanlış dış politikasının her iki egemen güç tarafından çok net bilindiğine göre bizim burada artık kendi kirliliğimizi savaş politikasını hem içerde, hem dışarıda bir şekilde bir uçağı düşürerek temize çıkartmak, onu örtmeye çalışmak etik değildir, uluslararası antlaşmaya da aykırıdır.

Türkiye Hükümeti ‘angajman ihlali’ dışında sizce neden Rus savaş uçağını düşürsün?

Dünkü uçak düşürme olayı ise, Türkiye, ABD ve Rusya’nın IŞİD’e karşı Cerablus-Efrin arasındaki 100 km’lik alanı IŞİD’den temizlemesi, o bölgeye Demokratik Suriye Güçleri’nin ya da ilgili birimlerin anlaşması ile Türkiye ile IŞİD arasındaki geçiş kesilebilir. Bizim o uçağı düşürmemizin esas amacı, o iki gücün varmış olduğu anlaşmayı da yok etmeye çalışmaktır.

Çünkü son derecede rahatsız etmeye başlamıştı bu olay. Bizim ülke halklarının IŞİD ile komşuluk bağlarının koparılması, IŞİD’in giriş-çıkış, lojistik, silah vs. damarlarının kesilmesi ülkemiz hükümetini son derecede rahatsız ettiği kanaatindeyim. Yeni bir ortam yaratılmak istendi, yeni bir ortam da NATO’ya sığınarak NATO ile Rusya ile karşı karşıya getirerek yeni bir kriz yaratmak istedi düşüncesindeyim.

Türkiye’nin düşürdüğü Rus uçağının Rojava politikası ile bir bağlantısı olduğunu düşünüyor musunuz?

İşin gerçeği şudur: Yaklaşık son bir buçuk yıldır Kuzey Suriye dediğimiz Rojava bölgesinde Kürtlerin çok büyük bir direnişle, fedakarlıkla değerlerini kaybederek ve vermiş olduğu mücadele ile elde ettikleri kazanımın Türkiye Cumhuriyeti hükümetine rahatsızlık veriyor. Buradan hareketle olaya baktığımızda zaten hem Cumhurbaşkanın, hem AKP hükümetinin Suriye politikasında iki tane ana hedef belirlenmiştir, bir tanesi Suriye rejiminin alt edilmesi, onun yerine genel Ortadoğu deyimiyle ‘Müslüman kardeşler’ bağlamında o tarz yapıların egemen olmasını sağlamaktı. İkincisi ise, gerek Irak’ta gerekse Suriye’de elde edilmiş olan Kürt kazanımlarını yok etmek. Irak’ta Kürt güçlerinin özellikle birleşik güç oluşturarak, ya da bu gerici IŞİD güçlerini püskürtmesi, gerekse Kobanê’de dünya tarihinde eşi benzeri olmayan direnişinin ardından Gire Spi ile Cizir Kantonu’nun birleştirilmesi, Cerablus-Efrin hattının birleşmesi halinde yekpare bir Rojava’da 900 km sınır hattında Kürtlerin elde edeceği kazanımlar, ne yazık ki Türkiye Cumhuriyetini öteden beri rahatsız etmiştir. İşte G20’de özellikle bahsettiğim o iki liderin o bölgenin IŞİD’ten temizlenmesi açıklaması yapıldıktan sonra Türkiye’nin gösterdiği rahatsızlık bugüne gelmiştir.

Türkiye Cumhurbaşkanı başta olmak üzere hükümeti Rojava’daki Kürt kazanımlarına karşı olduklarını açıkça dile getiriyorlar. Son 4 yıldır Suriye’de yaşanan savaşta ilk kez Türkmen hassasiyetleri ön plana çıktı? Sizce gerçekten orada amaç Türkmenler mi?

Evet, ne yazık ki Kürtler hedef olmuştur, Kürtlerin kendi özerk yapısını oluşturması rahatsızlık meydana getirmiştir. Öte taraftan da Esad rejimi de onlar için ikinci ana hedef olmuştur. Bu İki ana hedef ana bağlamında ise, Türkiye Cumhuriyeti, Türkmenler burada kullanmıştır. Ne zamandan beri? Savaşın başlamasından beri. Türkiye’den Suriye’ye ilerleyen ne olduğu belli olmayan MİT TIR’larında silah olduğu medyada çıktı. Gerek Irak’ta, gerekse Suriye’de Türkmenlerin çift tarafta IŞİD zulmüne karşı karşıya kaldı.  O zulmün, o baskının karşısında Türkiye’nin direkt olarak hiçbir müdahalesi bulunmamasına rağmen bugün sanki Türkmenleri koruyormuş gibi refleksi ile böyle bir müdahalede bulunması, IŞİD’i koruma refleksidir. Bu bağlamda ülkemiz hükümetinin uyguladığı dış politika Suriye içerisinde Türkmenleri kullanarak, diğer tarafta esas amaç IŞİD çetelerini, El- Nusra ve El Ahrad-Şam çetelerini korumayı amaçlıyor. Ama bu amaç güdülürken Türkmenler için gerçek kaygı söz konusu olsaydı Kobanê’de IŞİD çetelerine karşı nasıl tüm Kürt gençleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen insanlar gibi kendileri de Türkmenleri IŞİD çetelerinden korumak için savaşırlardı. Sorun DAIŞ ile Türkmenler arasındaki sorun değil, sorun Türkmenleri kullanarak DAIŞ’i koruma refleksi sorunu olduğunu düşünüyorum.

Kürt Dağı bilinen ancak şu an ‘Türkmen Dağı’ olarak lanse edilen bölgede kimler yaşıyordu? Türk devleti, DAİŞ çeteleri orada yok diyor? Rus uçağının düştüğü coğrafyadan biraz söz eder misiniz?

Söz konusu uçağın düşürüldüğü bölge, kısmen Kızıldağ dedikleri bölgede Türkmenler yaşıyor olsa da Ortadoğu’nun tipik örneklerini tayan farklı inançların, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bir bölgedir. Burada o mozaiği sağlayan halkların aslında birlikte yaşamalarından rahatsızlık duyuluyor. IŞİD çetelerinin orada egemen olma duygusu söz konusudur. Ve hatta IŞİD halen orada savaşıyor. Benim edindiğim bilgi, o bölgede Suriye rejim ordusunun, gerekse Rusya’nın bölgedeki IŞİD çetelerine yönelik şu anda büyük bir saldırıları söz konusudur. Bu saldırılardan rahatsızlık duyulduğu için zaten Türkmen üzerinden olaya bu şekilde müdahale ediliyor. Zaten Türkmenlerin medyaya yansıtıldığı kısmına bakıldığı zaman şu an o Türkmenlerin yanlış anlamda askeri boyutta örgütleyip yönlendirilen, Türkiye’den giden bazı kişileri görüyoruz, bu taraftan bakıldığında demek ki sorun oradaki Türkmenleri korumak değil, Türkmenleri kullanarak orada karışıklık yaratılmak istendiği ortaya çıkıyor.

Rusya savaş uçağının angajman kurallarını ihlal edildiği gerekçesiyle düşürüldüğü söyleniyor? Gerçekten sınır ihlali olmuş mudur? Bunu kim nasıl tespit edebilir? Türkiye ve Rusya arasında mevcut kriz yeni bir kaotik ortama neden olabilir mi?

Uçağın düşürülmesi, hava sahasında farklı taktisyenlerin anlatımlarından hareketle söylüyorum; kendi askeri bakış açımla şöyle söyleyebilirim: Angajman kurallarının orada çiğnendiği söyleniyor ama karşı ülke de o bölgede angajman ihlali olmadığını söylüyor. Bunun netleşebilmesi için bir kere uluslararası bir teknik kurulun angajman kuralı çiğnenip çiğnenmediğine bakması gerekir. Angajman kuralı çiğnenmesi halinde burada Rusya ile Türkiye arasında değil, bir kere NATO bağlısı olan bir Türkiye, G20 toplantısından sonra NATO ile Rusya arasındaki anlaşmaya göre müdahil edilmesi gerekirdi. Dolayısıyla bunu böyle değerlendirdiğimiz zaman Türkiye bu sorunu NATO sorunu haline getirip, NATO’yu Rusya ile karşı karşıya bırakıp kendisini haklı çıkartma güdüsü söz konusudur. Buradaki coğrafi yapı, kesinlikle Rusya’nın da söylediği angajman kuralının çiğnenip çiğnenmemesi meselesinden ziyade bunu zaman içerisinde teknik kurulların incelemesi gerekiyor. Burada Türk F 16 uçağının Rusya’nın ESO 24 tipi uçağını düşürmesini gerektirmediğini, hatta böyle bir yaklaşımın, şeytanın avukatlığını yapmak istemiyorum ama 3. Dünya Savaşı’nın büyük çapta Ortadoğu’da meydana getirme gerekçesi de olabilir. Türkiye bunun bedelini ödemeye hazır olmamalıdır. Bu anlamda olabildikçe akılcı, kışkırtıcı olmayan, başka bir ülkenin iç meselelerine karışılmaması gerektiği dersini çıkarmalıdır diye düşünüyorum.

Sizce NATO da bu duruma müdahil olabilir mi? Türkiye’de içeride çözemediği yüz yıllık bir Kürt sorunu ile karşı karşıya. Türkiye hem içeride, hem dışarıda yürüttüğü politikadan kaygılanmak gerekiyor mu?

Doğrusu Türkiye’nin bakış açısı kendisini devre dışı bırakarak NATO ile Rusya’yı karşı karşıya bırakma amacını gütmektedir. Fakat bu da doğru bir yaklaşım değildir. Şu an Türkiye’nin böyle bir girişimde bulunması NATO’nun hatta Birleşmiş Milletler’in de bilgisi dahilinde gelişen bir olaydır. Sonradan gelecekte bunun gerek ekonomik ve gerekse askeri ilişkileri açıdan Türkiye ve Rusya arasında sanırım hoş olmayacak hatta stratejik derinliğe kadar gidebilecek durumların olmasına neden olabilir. Bu konuda sorunu NATO sorunu yapmak değil, yapılan hata payı eğer Türkiye’ye aitse bunun hesabının verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye halkları, hükümetin bu yanlış politikalardan dolayı bu hatanın bedelini kendileri ödemesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti, dışarıda bunu yaparken, zaten içeride de büyük bir iç savaş söz konusudur. Burada büyük katliamlar yaşanmaktadır, Kürdistan coğrafyası cayır cayır yanıyor, şimdi bütün bunları düşündüğün zaman toplum psikolojisi göz önünde bulundurduğunda sağlıklı bir karar olmadığını herkes artık bunu görebiliyor.