ANALİZ

KDP Kürt düşmanlığına destek veriyor

Barzani, Türk devletinin Kürdistan'da zulmünü arttırdığı, şehirlerdeki yakıp yıkma pratiğini köylere taşıdığı bir zamanda Türkiye'ye gitmiştir. Bu gidiş Türk devletinin Kürt düşmanı karakterini örtmek anlamına geliyor.

Ortadoğu tarihinin en yoğun siyasi ve askeri mücadelesinin verildiği bir dönemden geçmekteyiz. Hatta Ortadoğu tarihinin en büyük ideolojik mücadelelerinden biri de bu dönemde yaşanmaktadır. Tarihte bu düzeyde yoğun diplomatik ilişkilerin yaşandığı dönem azdır. Her gün yeni bir diplomatik ilişki ve ittifak çabalarına rastlamaktayız. Bu süreç en fazla da Kürtleri ilgilendirmektedir. Kürtler için çok büyük kazanma imkanları, fırsatı ve şansı ortaya çıkmıştır. Ancak bazı siyasi yaklaşımlar bu büyük imkanı ve fırsatı tehlikelerle karşı karşıya getirecek bir karakter taşımaktadır. Özellikle KDP'nin siyaset yapma tarzı, Kürtlerin çok büyük kazanma imkanlarının ortaya çıktığı bu dönemde dar parti çıkarlarıyla yaklaşması, ulusal birlik açısından negatif duruşu, bu tarihi fırsatın kaçırılmasına yol açacak özellikler taşımaktadır.

Kürdistan'ın en büyük parçası Bakurê Kurdîstan’dır. Kürt tarihinin en büyük mücadelesi burada yaşanmaktadır. Ancak KDP'nin AKP iktidarı ile ilişkileri, buradaki mücadelede soykırımcı sömürgeciliğe güç ve cesaret vermektedir. KDP'nin bu politikası ve ilişkisi sadece Bakurê Kurdîstan’daki mücadeleye değil, tüm Kürdistan'daki mücadeleye zarar vermektedir. Çünkü Türk devleti Kürt düşmanlığında öncülük yapmaktadır. Tüm Kürt düşmanları adına Özgürlük Hareketi'ne karşı savaşmaktadır. Zaten Türk devletinin Rojava politikası Türk devletinin Kürt düşmanı karakterini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Böylece bu devlet ile KDP'nin çok sıkı ilişkisi Kürtlere çok büyük zarar vermektedir. Zaten Türkiye bu ilişkisini Bakurê Kurdîstan’daki halkın mücadelesi ve Rojava Devrimine karşı kullanmak için sürdürüyor.

Barzani, Türk devletinin Kürdistan'da zulmünü arttırdığı, şehirlerdeki yakıp yıkma pratiğini köylere taşıdığı bir zamanda Türkiye'ye gitmiştir. AKP'nin MHP ile kurduğu ittifakla Kürtlere zulmü arttırdığı bir zamanda Türkiye'ye gitmesinin tabii ki siyasi anlamı bulunmaktadır. Bu gidiş Türk devletinin Kürt düşmanı karakterini örtmek anlamına geliyor. Xerabê Bava ve çevresindeki köylere zulüm ve baskı yapıldığı bir süreçte AKP iktidarının bu köylerdeki baskısına tutum koyması gerekirken Barzani’nin Türkiye'ye gitmesi tüm Kürt halkı tarafından kuşku ve tepkiyle karşılanmaktadır.

BARZANİ NEDEN TÜRKİYE’YE GİDİYOR?

Mesut Barzani neden Türkiye'ye gidiyor? AKP iktidarı Kandil ve Zap alanlarına askeri işgal saldırısı yapacak, bunun planları için mi gidiyor? Defalarca Şengal’i tehdit eden Türkiye ve KDP Şengal’e bir işgal saldırısına mı hazırlanıyorlar? Rojava Devrimini boğmak için Efrin ve Kobanê arasına yerleşerek birlikte saldırmak için ortak planlar mı yapıyorlar? Yoksa AKP-MHP ittifakının 12 Eylül rejimini soykırımcı bir yönetim sistemine kavuşturmak için hazırladığı referandumda kaybetme tehlikesi ortaya çıkınca ittifak içinde olduğu AKP'ye yardım etmek için mi gidiyor? Hatırlanırsa AKP iktidarı Kürt Özgürlük Hareketi karşısında 2012 yılı sonunda çok zorlanınca Mesut Barzani, Muhammed Mursi ile birlikte AKP kongresine giderek AKP'ye destek vermişlerdi. Mesut Barzani Türkiye'ye giderek referandumda sıkışmış AKP-MHP iktidarına destek mi verecek? Zaten Mesut Barzani’ye yakın olan siyasi çevreler ve kişilikler HDP'nin hayır kampanyasını zayıflatmak için uğraşıyorlar. Kürdistan'da halkın sandığa gitmesini engelleyerek evet oylarının yükselmesini sağlamaya çalışıyorlar. Mesut Barzani Türkiye'ye giderek AKP-MHP’nin soykırımcı sömürgeciliğin yönetim biçimini oluşturmak için hazırladığı referanduma destek sunmuş olacaktır. Kuşkusuz Barzani böyle bir anayasa değişikliğine açıktan evet diyemez; ama boykot eğilimini güçlendirerek Kürdistan'da evet oyunun yüksek çıkmasını sağlamaya çalışacaktır. Bu yaklaşım Kürt’ün tutumu olabilir mi?

BARZANİ, AKP-MHP’YE DESTEK OLMAKTADIR

Mesut Barzani’nin bu tür konular üzerinde AKP ile görüşme yapmak için gittiği genel bir kanıdır. Kürt halkı ve siyasi çevreler Ankara’ya gidişi bu çerçevede ele almaktadır. Tabii ki bu gidiş AKP-MHP ittifakının Kürdistan'da yaptığı zulüm politikasına destek vermek anlamına gelmektedir. AKP-MHP’nin biz Kürtlere değil teröristlere karşı savaşıyoruz söylemine destek vermek için Ankara’ya gitmektedir. Bu gidişin başka türlü yorumu olamaz. İstedikleri kadar biz bu tür amaçlar için gitmiyoruz desinler, gerçek budur. Zaten bir hafta kadar önce Avrupa’da gerçekleşen görüşme AKP’liler tarafından, teröre karşı ortak mücadele görüşüldü biçiminde yansıtılarak PKK karşıtı görüşme yapıldığı itiraf edilmiştir.

KDP'nin bu tür siyasi ilişkileri içinden geçtiğimiz süreç dikkate alındığında normal görülemez. Artık bu ilişkinin fazlasıyla sorgulanması gerekir. Yeni dengelerin ve statükonun kurulacağı bir dönemde tüm politikalarını Kürt karşıtı ve Kürtlerin kazanım elde etmemesi üzerine kuran AKP iktidarı ile kurulan ilişkilerin tüm Kürtler ve siyasi güçler tarafından sorgulanması gerekir. KDP'nin Türkiye ilişkileri Kürt düşmanlığına güç vermektedir. Kim AKP iktidarının Bakur’da Kürt düşmanlığı yapmadığını söyleyebilir? Kim Rojava’da Kürt düşmanlığı yapmadığını söyleyebilir? Kaldı ki AKP iktidarı Kürt düşmanlığını gizlemiyor, açık yapıyor.

KDP'nin bu politikası Kürt halkı ve siyasi güçleri tarafından sorgulanmalıdır. KDP'nin politika ve ilişkilerini başka bir Kürt örgütü yapsaydı çoktan hainlikle suçlanırdı. Başurê Kurdîstan’da yönetim olması hain ilan edilmesini engelliyor. Ancak Kürdistan sadece Başurê Kurdîstan ile sınırlı değildir. Artık Kürt halkının da siyasi güçlerinin de KDP politikalarına karşı sabrı kalmamıştır. Şu anda Kürtlere karşı Ortadoğu'da savaşan Türkiye'ye en büyük siyasi desteği, hatta ekonomik desteği KDP vermektedir. Öyle ki, AKP iktidarının Ortadoğu ve dünyada tek dostu ve müttefiki KDP kalmıştır. Bu, Kürtler açısından anlaşılmaz bir paradokstur. Artık KDP'nin Türkiye ilişkileri normal bir ekonomik ve siyasi ilişkiyi aşmıştır. Soykırımcı sömürgeci güçlerin Kürtleri birbirine karşı kullanma politikasına dönmüştür.

Türk devleti KDP'yi Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı kullanmaktadır. Bunun artık gizli saklı yanı kalmamıştır. KDP'nin PKK karşıtlığı Türk devletiyle birlikte Kürt Özgürlük Hareketi düşmanlığına dönüşmüştür. AKP iktidarı tüm dünyayı PKK ve Kürtler üzerine sürmek istiyor. Tüm ekonomik, siyasi ve diplomatik ilişkilerini PKK ve Kürt karşıtlığı üzerine yürütüyor. Ancak bunu 20. yüzyıldaki gibi,  2010 yılları öncesindeki gibi başaramıyor. Öyle ki, AKP iktidarının PKK düşmanlığı üzerinde yürüttüğü politika neredeyse sadece KDP şahsında pratikleşme imkanı buluyor. Başka dış güçlerin ve ülkelerin AKP'nin PKK ve Kürt karşıtlığına vermediği desteği KDP veriyor. Bunlar bir Kürt siyaseti ve siyasetçiliği olabilir mi?

Bu açıdan sadece Kürt siyasi partilerinin ve Kürt halkının bu politikayı sorgulaması yetmiyor, en başta da KDP bu ilişkilerini gözden geçirmesi gerekiyor. PKK karşıtlığı ortak paydası üzerinden AKP-MHP ittifakının PKK ve Kürt halkına yönelik yürüttüğü savaşın destekçisi olunmamalıdır. Türkiye'ye gidiş, AKP-MHP ittifakının iki yıla yakındır Kürtlere görülmemiş düzeyde yaptığı zulmü onaylamak anlamına gelmektedir. Şimdiye kadar tepki verilmeyerek bu katliamlara sessiz kalınıyordu; şimdi ise Ankara’ya gidilerek destek verilmiş oluyor.

KÜRTLER KDP’YE ÖFKELİ

Şu anda başta Êzidîler ve Rojava halkı olmak üzere tüm Kürtler KDP'ye tepkili ve öfkelidirler. Şengal’de Êzidîleri ambargo ve Türk devleti sopası ile tehditle sindirmek isteyen KDP, AKP-MHP ittifakının Bakurê Kurdîstan’da şehirlerde ve köylerde Kürt halkını sindirmek ve iradesini kırmak için yaptığı saldırılara destek vermektedir. AKP-MHP’nin Xerabê Baba ve Talatê köyleri başta olmak üzere şu anda Kürtler üzerinde uyguladığı zulme suç ortaklığı yapılmaktadır.

16 Nisan’daki referandum Kürtlerin içinde olduğu demokrasi güçleri ile demokrasi düşmanı AKP-MHP ittifakı arasındaki mücadele olarak geçmektedir. KDP'nin demokrasi karşıtı faşist ittifaka referandumda güç vermesi, Kürt düşmanlığına, Kürt soykırımına, yönetimine destek vermesi kabul edilemez. KDP bu politikalarını bırakmadığı takdirde kendi bitişini kendisi hazırlayacaktır. Kürtlere yapılan zulmün suç ortaklığı ve mazlumun ahı KDP'nin Kürt halkı ve tarih karşısında suçlu duruma düşmesini sağlayacaktır.