Katliam günü halkın yakaladığı Arslan hakkında takipsizlik

Suruç'ta gerçekleşen katliamın ardından şüpheli hareketleri nedeniyle halk tarafından alıkonulan ve polise teslim edilen Abdullah Ömer Arslan ile ilgili soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.

20 Temmuz 2015 tarihinde 33 devrimcinin katledildiği Suruç'ta, şüpheli hareketleri nedeniyle halk tarafından alıkonulan ve üzerinden çıkan kimlik, dergi ve bayraklar kayıt altına alındıktan sonra polise teslim edilen Abdullah Ömer Arslan ile ilgili soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Soruşturma savcısı Selman Eskiler, Arslan hakkında dava açılmasına gerek olmadığına karar verdi.

Patlamadan sonra Amara Kültür Merkezi'nin önüne motosikleti ile gelen bir kişi, şüpheli davranışları nedeniyle halk tarafından fark edilip, alıkonuldu. Üzerindeki tüm eşyalar kayıt altına kişi, daha sonra polise teslim edildi. Polis, söz konusu şüpheliyi Amara Kültür Merkezi'ne soktu. Görgü tanıklarına göre, sakalları kesilerek tipi değiştirilen kişi, polis tarafından hızla alandan uzaklaştırıldı. 

Şahsın üzerinden "Abdullah Ömer Arslan" adına bir kimlik ile bir sürücü belgesi çıktı. "12563669198" TC kimlik nolu Arslan, 19 Haziran 1994 doğumlu ve Konya Meram nüfusuna kayıtlı. Nüfus Müdürlüğü kayıtlarına göre, ailesinin ve kendisinin adresi Ankara'nın Gölbaşı ilçesi.

Arslan'ın sırt çantasında çıkan diğer belgeler arasında "Türkiye Büyük Millet Meclisi" logolu bir zarf ile Urfa Halfeti'deki Ziraat Bankası'nda 16 Haziran 2015 tarihinde açılan banka hesap cüzdanı da yer alıyor. Arslan'ın Halfeti'nin Gürkuyu köyünde imam olarak görevli olduğunu belirten bir kimlik de var.

"Furkan Genç" adlı dergi de çantada çıkanlar arasında. "Aralık 2014" tarihli derginin kapağında "Engeller inanları yıldıramaz" manşeti dikkat çekiyor.

"El Nusra bayrağı" olarak bilinen siyah bayrak ile "Kur'an-ı Kerim başlama duası" ve "Halil İbrahim Al Ansari" yazılı esans kesesi Arslan'ın üzerinden çıkanlar arasında.

Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre, Abdullah Ömer Arslan, "imamlık" yaptığı köye bir daha dönmedi. 

Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre, Abdullah Ömer Arslan "imamlık" yaptığı köye, olaydan sonra bir daha gitmedi. Nerede olduğu bilinmezken, adı basında çıkmasına rağmen bugüne kadar ne kendisinin ne de ailesinin konuya dair herhangi bir açıklaması olmadı.

CANLI BOMBA ALAGÖZ'Ü MOTOSİKLETLİ KİŞİ YA DA KİŞİLER SURUÇ'A GETİRDİ

İddianamede sanık olarak yer alan Yakup Şahin, hem Ankara katliamı soruşturmasında hem de Suruç soruşturmasında verdiği ifadede, canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün motosiklet ile Antep'ten Suruç'a gönderildiğini söylemişti. Şahin, Antep'teki polis operasyonunda öldürülen DAİŞ'li Halil İbrahim Durgun ile Suruç katliamı üzerine konuştuğunu söylemiş ve ifadesinde şunları söylemişti: "O da bana Suriye sınırında IŞİD/DEAŞ terör örgütü adına faaliyet gösteren Deniz Büyükçelebi isimli şahsın Türkiye'de eylemler yapmak üzere şahıs ve malzeme gönderdiğini, Suruç'taki bu canlı bomba eylemini gerçekleştiren şahsı Deniz Büyükçelebi, üzerinde yelek ile bana gönderdi, ben de bir gün evimde misafir ettim, ertesi günü gelmiş olduğu canlı bomba yeleğine patlayıcı madde koyarak bir motosikletli şahıs ile akşam vakitlerinde Suruç'a gönderdiğini patlamanın bu şekilde olduğunu bana söyledi. Ancak motosikletin ve üzerindeki şahıslar hakkında bana herhangi bir şey söylemedi. Ben de sorma ihtiyacı duymadım."