GÖRÜNTÜLÜ

Karasu: Kürtlere karşı savaş ekonomik kriz demektir

KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, Türkiye’deki ekonomik krizin nedenlerini Erdoğan’ın politikaları ve Kürt düşmanlığı olarak sıralayarak şiddetli savaşın ekonomik kriz olarak yansımasını bulacağını belirtti.

KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu ajansımıza verdiği özel röportajın ikinci bölümünde, Türkiye’de yaşanan ekonomi kriz, anayasa değişikliği ve Bağdat’la Ankara arasında gelişen görüşme trafiğinin yaratabileceği sonuçları değerlendirdi.

12 EYLÜL ANAYASASINI RESTORE EDİP YENİ BİR 12 EYLÜL ANAYASASI ÇIKARMAK İSTİYORLAR

AKP ve MHP’nin, birlikte çıkardıkları bir anayasa taslağı var. Bu taslak, komisyondan geçti ve meclise gidecek. Siz, genel hareket olarak bu anayasaya nasıl bakıyorsunuz?

Şimdi Türkiye’de bir anayasa çalışması var. Aslında, yirmi maddede değişiklik diyorlar ama yirmi madde de değişiklik değil,  yeni bir anayasa yapmadır. Nasıl yeni bir anayasa?  12 Eylül anayasasını restore edip, yeni bir 12 Eylül anayasası çıkartmak istiyorlar. Kesinlikle öyle belirtmek lazım. Önderlik de, zaten savunmalarda AKP’nin yeni bir 12 Eylül anayasası yapmak istediğini, vurgulamıştı. Şimdi bu, MHP ile birlikte yapılıyor. Böyle anayasa yapılır mı? Yapılmaz. Kendileri eleştiriyordu. Bu AKP’liler eskiden eleştiriyorlardı, sıkıyönetim ortamında, darbe ortamında anayasa mı yapılır, diye, Türkiye’de anayasalar hep darbe döneminde yapılmış, diye eleştiriyorlardı. Şimdi olağanüstü hal döneminde, bir anayasa yapılacak. Olağanüstü hal döneminde, anayasa yapılmaz. Daha baştan sakattır ve meşru değildir. OHAL’de yapılan bir anayasa, meşru değildir. İsterse seksen doksan beş alsın. Kenan Evren’in de anayasası, yüzde doksan almıştı. Bu, toplum tarafından desteklediği anlamına gelmez. Bir anayasanın, gerçek anayasa olup olmadığı, toplumun tartışarak karar almasıyla olur. Mahallede, sokakta, günümüz dünyasındaki sivil toplum örgütleri ve dernekler, sendikalar tartışırsa anayasa oluşur. Öyle mi oluşuyor? Mecliste gördük komisyon başkanı, CHP’lileri bile konuşturmuyor. Böyle bir anayasa olur mu? Olmaz.

KHK DEMEK CUMHURBAŞKANININ PADİŞAH GİBİ FERMAN ÇIKARMASIDIR

Şimdi bizim için, bütün demokratlar için ölçü şudur; Bu anayasa içeriği demokratik mi, değil mi? Buna bakılır. Evet, başkanlara, parlamentoya bakılabilinir fakat esas önemli olan, anayasanın demokratik olup olmamasıdır.  İşte, kategorik olarak başkanlığa, parlamentarizme, şu ve yahut bu modele karşı çıkmak bir sapmayı ifade edebilir. Peşinen, içeriğini, ne olduğunu görmeden, reddetmek anlamına gelir. Bu bakımdan, asıl demokratik olup olmadığına bakmak lazım. Bu anayasa demokratik midir, değil midir? Demokratik değildir. Yetkiler tamamen bir kişide toplanıyor ve meclisin yetkisi olmuyor. Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılıyor. Olabilir mi? KHK demek, Cumhurbaşkanının, padişahın ferman çıkarması gibidir. Bu açıdan, bizim için şudur; Özüne bakarız. Demokratik midir değil midir? Demokratik değildir. Kürt halkının buna karşı çıkması lazım. Zaten, Kürt sorununu çözmeyen hiç kimse, Türkiye’de demokrat olamaz. Kürt sorununu çözmek yerine, daha da ağırlaştırılıyor. Bu bakımdan, bizim yaklaşımımız, bu anayasayı aslında tartışmanın bile anlamsız olduğudur. Fakat toplum bunu tabi ki kabul etmeyip, reddetmelidir. Ama bizim reddedişimizle, başkalarının reddedişi ayrıdır. Biz demokratik karakterde olmadığı için reddediyoruz.

Kürtler için talep şudur; Yepyeni bir anayasa yapılmasıdır. Yepyeni bir anayasa olmadan ve birinci maddeden sonuncu maddeye, ruhu değişmeden, yapılan anayasa, anti demokratiktir. Zaten, en temel maddeleri, 1, 2, 3 değişmiyor. Kürtleri ilgilendiren maddeleri, değişmiyor. Bu yönüyle demokratik bir anayasa değildir, anti demokratiktir. Yapılışı, anti demokratiktir. Zaten ilk önce anayasalarda, anayasa mahkemesine gidilir. Anayasa mahkemesi, ilk önce, biçimine bakar. Şekli olarak bakar. Şekle uyulmuş mu diye? Şimdi bu anayasa yapım tekniğine, biçimine, şekline uyulmamıştır. Anti-demokratiktir. Bu bakımdan, bu anayasayı Kürtlerin hiç tartışmasız reddetmesi ve tutumlarını ortaya koyması lazım.

Sorun, anayasa değildir. Kürtler sadece, on beş maddeye oy verdi, vermediler, değil yani. Bu rejime tutum koyacaklar. Kürtleri reddetmesi, bu rejime tutum koymaktır. Biz bu soykırımcı, sömürgeci rejimi, kabul etmiyoruz, soykırımcı sistemi ve anayasayı kabul etmiyoruz, deyip, hayır, demeleri gerekiyor. Çünkü sistemi oluşturan nedir? Anayasadır. Anayasayla devlet şekillenmiştir.

1924’ten bu yana, hep bir faşist şekillenme olmuştur. Şimdi de, faşist bir şekillenme vardır. Bu, Kürtler için bir fırsattır. Anayasa, onlara gittiği zaman reddedecekler. Biz, bu sistemi reddediyoruz, diyecekler. Kürtler, hayır dediği zaman, sadece bu maddelere hayır, demeyecekler. Biz soykırımcı sömürgeciliğe, bu merkeziyetçi, bütün farklılıkları yok sayan devlete, hayır diyoruz, diyecekler. Kürt’ten, hayır, başka olacak. Bu bakımdan CHP’nin bir başkasının, “hayır”ı böyle olabilir ama Kürtlerin “hayır”ı, farklı bir anlama gelecektir. Bu bakımdan, şimdiden Kürtler bunu bir fırsat olarak bilip, tutum ve tavır koymalılar. Nasıl ki, 1980 anayasasına karşı, Bingöllüler yüzde altmışla, yetmişle hayır demişlerse, Kürtler de örnek olarak yüzde yetmiş seksenlere, bu anayasaya, hayır diyebilirler.

KÜRTLERE KARŞI ŞİDDETLİ SAVAŞ EKONOMİK KRİZ DEMEKTİR

Türkiye’de son dönemde siyasi ve sosyal anlamda, bir kriz var. Somut olarak bu da ekonomik krizle öne çıkıyor. Genel olarak baktığımızda Hükümet de Erdoğan da bu krizi normal ve toplumu etkilemeyen bir durummuş gibi değerlendirip, böyle bir algı yaratıyorlar. Siz genel olarak, bu ekonomik krizi geldiği boyutla nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’deki, ekonomik kriz kaynağını nereden alıyor?

Ekonomik krizin kaynağı, kesinlikle siyasidir. Bu durum, Türkiye için, yüzde yüz geçerlidir. Türkiye’de son yıllarda biraz ekonomik gelişme oldu. Niye? Biz çatışmaları durdurup, ateşkes ilan ettik. Bu rahat ortamda Türkiye, ekonomik gelişme sağladı. Bizim çatışmasızlık ortamımız, ekonomik gelişme sağladı. Eğer biz, doksanlı yıllardaki gibi, çatışmaları sürdürseydik, Türkiye çoktan ekonomik olarak çökmüştü. Önder Apo, esaret altına alındıktan sonra, en azından bunu bir fırsat bilerek, hadi beni esaret altına aldınız, hep beni sorun yapıyordunuz, gelin o zaman sorunu çözelim, dedi. Bir ateşkes ilan etti. Bu Türkiye’ye nefes aldırdı. Ondan sonra, ekonomik gelişme oldu. Şimdi ne oldu? Kürtlerle yeniden şiddetli çatışma içine girdi. Doksanlı yıllardaki çatışma, 2000 ekonomik krizini ortaya çıkardı. 2000’de Türkiye’nin ekonomisi çökmüştü. Hatta uluslararası komplo nasıl gerçekleşti, biliyor musunuz? Türkiye NATO’ya başvurdu. Ben ekonomik, siyasi olarak çöküyorum, dedi. Gelip beni kurtarın, dedi. Ne zaman? İşte Önderlik esaret altına alınınca ekonomi çökmüştü. Ekonomik çöküşün faturasını halka yıktılar. 2001’de Kemal Derviş’le, devalüasyonla. Öyle kurtardılar.

Erdoğan OHAL’e nereden geldi? On yıllık Kürtlere karşı yürütülen savaşla, geldi. Şimdi, tekrar Kürtlere karşı savaşa girişti. Kürtlere karşı şiddetli savaş, kesinlikle ekonomik kriz, demektir. Öte yandan, Suriye ile ilişkileri iyiydi. İran’la, Rusya’yla ilişkileri iyiydi. Erdoğan biraz yumuşak politika izlediği zaman herkesle ilişkileri iyiydi, ekonomik gelişme, o zamandı. Şimdi Suriye’de yıkım oldu, o tarafa gitmiyor. Mısır’la ilişkileri bozuldu. Irak’la  daha düne kadar kavgalıydı. Kürtlere karşı savaş açtı ve ekonomik çöküntüye uğradı. Şimdi arkasından bombalar patlıyor, şehirlerde. Reina’da da patladı. Artık turist gelir mi? Turist de gelmeyecek, gelmiyor da zaten. Çökecek.

SOYKIRIM SUÇ DEĞİL Mİ?

Ekonomik çöküntüyü yaratan Erdoğan’ın politikalarıdır. Kürt düşmanlığıdır. Kürtleri ezme politikasıdır, son fert kalana kadar yok edeceğimdir. Türkiye’de ekonomik kriz yaratan tek kişi kalmayana kadar ezeceğiz, genelkurmay başkanı, Binali Yıldırım, diyor, tek kişi kalmayana kadar ezeceğiz. Ekonomik krizi yaratan, budur. Sen ne eziyorsun sinek mi eziyorsun? Senden önce kaç tane hükümet geldi? Yüz yıllık bir sorun. Kaldı ki kırk yıldır Kürtler bilinçlenip, örgütlü hale gelerek, Ortadoğu’da güçlendi. Sen nasıl ezeceksin yani? Evet, zarar verebilirsin, yıkabilirsin ama Kürtleri ezemezsin. Ya kırk milyonu soykırıma uğratacaksın. Ben Kürtleri ezeceğim, demek, ben kırk milyonu soykırıma uğratacağım, demektir. Uğratacak mısın? Zaten dünyayla kavgası da budur. Dünyaya diyor ki, ben Kürtleri soykırıma uğratacağım bana izin ver. Sana nasıl soykırım izni versin? Soykırım suç değil mi? Ermeni soykırımı, Yahudi soykırımı, başka soykırımlar suç değil mi? Şimdi sen, Kürt soykırımı yapmak istiyorsun, bu da suçtur. Şimdi soykırım suçuna Avrupa’yı ABD’yi, herkesi ortak yapmak istiyor. Ben de uyarıyorum, Avrupa’yı da ABD’yi de, herkesi, kimse Türk devletinin soykırımına ortak olmasın. Evet, Avrupa soykırıma ortak olmak ister mi? ABD ortak olmak ister mi?  Suriye, İran, Irak bu soykırıma ortak olmak ister mi?

BAHARA KADAR EKONOMİK KRİZ PATLAYACAK

Türk devletinin politikası soykırımdır. Bunun için hepinize baskı yapıyor ya da herkese kendisini pazarlıyor. Şimdi, ekonomik çöküntü bununla bağlantılıdır. Kesinlikle siyasi nedenlerdendir. Bunun dünyadaki ekonomik gelişmelerle bağlantısı yoktur. Bazen dünyadaki ekonomik dalgalanmalar Türkiye’yi de etkileyebilir. Çünkü günümüz dünyasında ekonomiler birbirine bağlı. Fakat şimdi durum öyle değil. Şimdi, Kürt düşmanlığı yapıyor. Kürt düşmanlığı yaptığı için çatışma ortamı, savaş ortamıdır.  Kürt düşmanlığı yaptığı için artık şöyle diyor; Ben, Kürt’ü ezmek için Türkiye içinde de kalmam, dışarıya da giderim. Suriye’ye de, Irak’a da giderim, dünyaya da giderim. Savaşı her tarafa da taşıyor. Bunun sonucu ne olacaktır? Siyasi krizleri, her yere taşımak olacaktır. Bu da, ekonomik krizdir. Bu açıdan şunu söyleyebilirim; bu bahara kadar ekonomik kriz patlayacak. Turizm gelişmeyip, turist gelmeyecek. Artık Türkiye öyle turist geliriyle, kendisini ayakta tutamaz. Şimdiye kadar, biraz turizm geliriyleydi.

GÜNEY’İN PARASINI TÜRKİYE YİYOR

Şimdi tek gelir nedir biliyor musunuz rahatlatan? Güney Kürdistan’dan gelen petroldür. Şunu da söyleyebilirim; Güney Kürdistan’dan çıkan petrolün yüzde yetmişini Türkiye yiyor. Yüzde otuzu, Kürtlere kalıyor, belki de kalmıyor.  Türkiye’nin bütün bozuk malları da, Güney Kürdistan’a geliyor. Güney’in parasını, Türkiye yiyor. Siyasi destek olarak da, ortak PKK karşıtlığı yapıyorlar. Siyasi olarak da, böyle ayakta kalmaya çalışıyor. Bunun dışında, Türk devletinin şuanda nefes alacak yeri yok. Bunu zaten gördü ve hemen Suriye’ye sarılmaya, Ebadi’ye sarılmaya çalışıyor. Ebadi’ye daha bir ay önce, sen kaç kalibredesin, benim seviyemde değilsin, dedi. Şimdi telefonda yalvarıyor. Demek ki senin de kalibren o kadarmış. Eğer senin söylediğin doğruysa, Ebadi öyleyse, sen de şimdi öylesin. Türkiye’de gerçekten şuanda siyasi kriz bu hale gelmiş. Bunun çözümü, Kürt sorununun çözümüdür, demokratikleşmedir. Kürt sorununu çözüp, demokratikleşmezse, ekonomik olarak batacaktır. Sadece siyasi olarak değil, ekonomik olarak da batacaktır. İlk önce siyasi olarak mı tümden batar, yoksa ekonomik olarak mı tümden batar, belli değildir. Ancak birinden biri mutlaka batacaktır.

Sayın Karasu, son olarak siz de aslında ekonomik krizi değerlendirirken   Bağdat ve Ankara arasında son dönemde bazı gelişmelerin olduğunu vurguladınız.  Ne diyorsunuz bir anlaşma mı oldu Bağdat ve Ankara arasında?

Herhalde Suriye’de ne oluyorsa, şimdi Bağdat’ta ve Irak’ta da o oluyor. Suriye’yi, Esad’ı yıkacaktı. Böyle güya, Suriye’nin kurucu aktörü olacaktı. Şimdi ne oldu? Öyle Suriye’nin kurucu aktörü falan değil yani. Öyle, şuanda Türkiye, Suriye’de, Irak’ta, Ortadoğu’da rol almak isteyen, bir aktör değil. Şimdi tek derdi, Kürtleri nasıl ezerim, kantonları nasıl tasfiye ederim, olmuş. Nasıl ki, Suriye’de, Esad’la kavga etti, şöyle böyle oldu. Sonra gitti İran’a, Rusya’ya, Esad’a sarılmadı mı? İran ve Rusya’ya sarılmak, kime sarılmaktır? Esad’a sarılmaktır. Nasıl ki oradan izlediği politika çökünce çark etti. Tam tersinden bir politika, o güne kadar kavga edip, küfretti, uçağını düşürdü. Her gün, İran’ın aleyhine politika yaptı. Gitti, İran’a yanaştı. Şimdiyse Kürt düşmanlığı nedeniyle yine, baktı öyle Irak içinde kurucu olacak, Musul’da rolü olacak. Musul”a, Irak’a şekil verecekti, kendisi demedi mi? Lozan’ı tanımıyoruz. Bu ne Lozan’dır? Ortadoğu’ya şekil verecekti. Öyle havalara girdi. Bir baktı ki derler ya, pirince giderken evdeki bulgurdan olacaktı. Birden ürktü, korktu. Kurucu rolde olmaktan vazgeçti.

GERİLLA YBŞ’NİN ÖZ SAVUNMASINA YARDIMCI OLUYOR

Şimdi sadece, PKK’yi nasıl sınırlarımdır. Ebadi’nin yanına gidiyor, PKK’yi nasıl sınırlarız diye. PKK karşıtlığı nasıl yaparız? Dün, Başika’da Musul’a tehditti. Şimdi Musul olmadı, Şengal’den PKK’yi nasıl çıkarırız? Orada PKK falan yok. Orada gerilla gitti, Ezidilere yardım etti. Ezidiler, meclisini kurdular. Ezidilerin, öz savunmasına yardım etti, YBŞ’yi kurdular. Orada YBŞ var. Sınırlı bir gerilla var. Gerilla orada YBŞ’nin öz savunmasına yardımcı oluyor. Aslında sorun gerilla ve PKK değil. Önderlik çizgisidir. Çünkü Önderlik çizgisi, Ezidileri fermandan kurtardı. Gerilla onları fermandan kurtardı. Ezidiler, Kürtler, Önderliğe bağlı bir öz yönetim kuruyorlar. Orada bir öz yönetim sistemi kuracaklar. Onu dağıtmak istiyorlar. Ezidilerin öz yönetimini ve öz savunmasını dağıtmak istiyorlar. Şengal’e girmek istemeleri, onun içindir. Şimdi, Ebadi’ye gidiyor.

KİMSE PKK ÜZERİNDEN PAZARLIK YAPMASIN

Irak ve Ebadi’nin yaklaşımı doğru değildir. Düne kadar kavgalı olup şimdi hemen PKK üzerinden pazarlık yapmak, ayıptır. ABD’yi de, herkesi de, uyarıyoruz. PKK üzerinden kimse pazarlık yapmasın. Yeter artık, ayıptır. İnsanlık dışılıktır ve utanmazlıktır. PKK üzerinden pazarlık yapan hiçbir devlet, hayrını göremez. Kürt soykırımı üzerinden pazarlık yapan hiçbir devlet bunun hayrını göremeyecektir. Kürt soykırımı üzerinden pazarlık yapan hiçbir devlet iflah olmayacak ve hayır görmeyecektir. Eğer, PKK ve Kürtler üzerinden pazarlık yapıp, şunu alıp şunu vereceğiz diyorsalar hiçbiri hayır görmeyecek. Ortadoğu topraklarında hiç göremezler. Ortadoğu toprakları, bunu kabul etmez. Ortadoğu’nun bir vicdanı, ahlakı, adaleti, tarihi ve kültürü vardır. Bir halkın sırtından bu kadar ahlaksızca pazarlık yapmak hiç kimseyi iflah etmez. Ayıptır. Saddam o yanlışı yaptı. Kürtlerle kavga etmeseydi bu duruma düşmezdi. Evet, Kürtlerle anlaşsaydı bu duruma düşmezdi. Ne oldu? Halepçe’ye gitti bomba attı iflah mı oldu yani. Şimdi yanlıştır. Öyle Ebadi, düşük profilli Binali Yıldırım’la oturacak, PKK karşıtlığı yapacak, PKK düşmanlığı yapacak, Irak’ta bundan hayır görecek. Irak buna inanıyor mu yani? Ebadi buna inanıyor mu? Dün şunu söyleyen yarın ne yapmaz? Hangi sözüne inanıyorsun? Artık şuandaki Türk devletinin, AKP iktidarının hiçbir sözüne kimse inanmamalı. Hiçbir ilişkisine, dostluğuna hiçbir şeyine inanmamalı. Evet, devletler taktik olarak birbirleriyle ilişkilenebilirler. Bu devlet, AKP iktidarı o hale gelmiştir ki bununla taktik ilişki bile kurulamaz. Bırak stratejik ilişkiyi, bu AKP iktidarıyla kurulacak her ilişki tehlikelidir. Bu AKP ile ilişki kuran, dost olan, iş yapan hiçbir devlet, hiçbir toplum iflah olmaz. Çünkü kirlidir. Kürt düşmanıdır. Herkese gidip bunun için ilişki kurmuyor mu? Kürt düşmanlığı için. Suriye ile ilişkilerini, Irak’la, başkalarıyla ilişkilerini niye düzeltmek istiyor? Kürt düşmanlığı için.

BİR HALKIN SOYKIRIMI ÜZERİNE İLİŞKİ KURUYORLAR

Biz şunu demiyoruz; Türkiye herkesle kavgalı olsun. Biz de, Türkiye’nin kimseyle kavgalı olmasını istemiyoruz. Ama doğru anlayışla, doğru yaklaşım ve politikayla, dünyayla, herkesle, dost olsun. Herkesle ilişki kursun. Ama bu insanlık dışıdır. Bir halkın soykırımı üzerine, Kürt halkının yok edilmesi üzerine, ilişki kurulacak. Bundan ne Ebadi’ye, ne KDP’ye hayır gelir. Hiç kimseye gelmez. Şimdi KDP öyle ki her yerde, PKK karşıtlığı yapıyor. Irak’a bile bunu yaptırtıyor. Irak’a baskı yapıyor. Bak, PKK karşıtlığı yap, yoksa ben ayrılıp bağımsız devlet kurarım, diyor. PKK karşıtı olmazsan, bilmem nasıl olur. Irak’a bile bunu dayatıyor. Türkiye bunu yapıyor. Herkese bunu yapıyor. Bir Kürt Hareketi, Kürt partisi için yapılacak şeyler değildir. Yani biz yapsak KDP ile ilgili böyle bir şeyi kim kabul eder? Ama KDP yapıyor, herkes bütün Kürt partileri, Kürt insanları, güya söz vermiş gibi, sessiz kalıyor. Evet, Türkiye’yle Ebadi görüşmesini sağlayan, belki de KDP’dir. Niye? O da, PKK düşmanlığında birleşti ya. PKK düşmanlığında birleşmek için. Şimdi, Türkiye, KDP, ABD, hepsi PKK karşıtı olacak. Kolay değil öyle, Irak ve Türkiye’nin dost olması. Irak’ı bu hale getiren kim? Musul’u DAİŞ’e teslim eden kim? Suriye’yi bu hale getiren kim? Suriye’yi de, Irak’ı da bu hale getiren, Türkiye’dir. Şimdi bunlar unutulacak mı? Onlar unutuyorlarsa, onlarda ne din kalmıştır, ne iman kalmıştır, ne vicdan, ne ahlak kalmıştır. Olabilir mi bu? Sanmıyoruz ama şuanda çıkarlar gereği, ilişkileniyorlar. Artık daha sonra ne olur, nasıl kavga ederler, hangi kavga içine girerler, bilinmez. Ama şuanda kurulan ilişkiler gerçekten, siyasi, vicdani ve ahlaki olarak da kabul edilecek, bir ilişki biçimi değil. Gerçekten ahlaksızca ilişkiler var. Kimsenin böyle ahlaksız ilişkilerin içine girmemesi gerekiyor.