HDP’yi hedef göstermek yüzde 13’lük iradeye saygısızlıktır

Erdoğan’ın HDP'yi hedef gösterip tehdit etmesini değerlendiren sendikalar, hukukçular, meslek örgütleri ve siyasi parti yöneticileri, Erdoğan geçmişten hiç bir ders çıkartmadığını, 90 yıllık devlet refleksine sığındığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP milletvekillerini ve yöneticilerini hedef gösterip , “bedel ödemeliler” diye tehdit etmesini ANF’ye değerlendiren sendikalar, hukukçular, meslek örgütleri ve siyasi parti yöneticileri, Erdoğan geçmişten hiç bir ders çıkartmadığını, 90 yıllık devlet refleksine sığındığını vurguladı. HDP’nin seçimlerde yüzde 13 oy aldığını hatırlatan demokratik kitle örgütler, HDP’yi kapatmaktan söz etmek veya HDP yöneticilerini hedef göstermenin, 6 milyonluk millet iradeye saygısızlık olduğunu altını çizdiler.

KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, TMMOB Sözcüsü Süleyman Solmaz, TTB Sözcüsü Samet Mengüç, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Hukukçu Turgut Kazan, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, milli iradeyi ve sandığı ağızından düşürmeyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 6 milyon oy alan HDP’yi “Bedel ödemeliler” diye tehdit etmesine tepki gösterdi. AKP yönelik kapatılma davası açıldığında Erdoğan’ın, “Eğer ki yöneticiye kısıtlanma getiriyorsanız, partiye getiriyorsunuz demek. Böyle bir şey olur mu?” sözlerini hatırlatan örgütler, Erdoğan’a bu ayrıştırıcı ve savaş dilini derhal terk etme çağrısında bulundular.

KESK EŞ Genel Başkanı Lami Özgen: Eğer ortada hukuk varsa, cumhurbaşkanı da olsa, başka biri de biri de olsa bir partiye dönük böyle bir talimat da veremez, suçlama yapamaz. HDP bir siyasi partidir ve seçimlerde de 6 milyon üzerinde yurttaşın millet iradesini teşkil eden bir partidir. Programı ve birleşenleri itibariyle de Türkiye’de bütün ezilenlerin, ötekilerin özgürlük, eşitliği ve ortak geleceği inşa etmek için mücadele eden bir partidir. Biz biliyoruz ki uzun süredir bu ülkede ötekiler için hukuk askıya alınmış durumda ve başta cumhurbaşkanı olmak üzere mevcut geçici hükümet yeni buyruklar, yeni fetvalar, yeni emirler veriyor. Buna hakkı yoktur. Kendi hukuklarına, kendi anayasalarına saygılı olmaları gerekiyor. Bu ülkede eğer anayasa, hukuk varsa, herkes için vardır ve yarın onlara da lazım olacak. Mevcut süreçte HDP’yi hedef tahtasına koymak, kriminalize etmek hiçbir getirisi olmaz. Bu durum aslında AKP’nin ne kadar da çıkmaz da olduğunu da göstergesidir.

‘ERDOĞAN 12 EYLÜL GENERALLERİN İZİNDE’

TMMOB Sözcüsü Süleyman Solmaz: Bir partinin tüzel kişiliğini kim oluşturur? O siyasi partinin yöneticileri oluşturur. Eğer siz onun tüzel kişiliğine saygı gösteriyorsanız o zaman partisine de saygı göstereceksiniz. Nitekim AKP’ye ilişkin kapatma davası açıldığında, Erdoğan’ın kendisi , ‘Yöneticilere yasak getiriliyor böyle bir şey mi olur? Yönetici partisinden bağımsız düşünülemez. Eğer ki yöneticiye kısıtlanma getiriyorsanız, partiye getiriyorsunuz demek’ diye tepki göstermişti. Şimdi ne değişti? 21. yüzyıldaki siyaset yapma durumuna da aykırı bir söylem. Dünyada siyasettin geliştiği seviye, böyle bir şeyi reddeder. Bir siyasi partinin milletvekillerini, yöneticilerini düşüncelerini ifade ettikleri için yargılamak, onları mahkum etmek kabul edilebilir bir husus değil, dolayısıyla uygulanabilir bir şey de değil. Sadece algı yaratıyorlar. Ben 12 Eylül 1980 darbesini de yaşadım. O dönemde generaller gazete manşetlere, ‘Kardeşkanını durduracağız, terörü durduracağız’ diye demeçler vererek sağdan da soldan da gençleri asmışlardı. Ama 12 Eylül’ün ülkeyi nereye getirdikleri belli. Sonuç olarak bir programları vardı, o da neoliberal politikalarını uygulanması, sendikal hakların kısıtlanması, toplumsal mücadelesinin boğulmasıydı. Erdoğan da şimdi aynen bunu yapıyor. ‘Ben IŞİD’de de karşıyım, terör işlerine de karışanlara karşıyım’ diyerek muhalefeti kontrol altında tutma ve tek başına iktidara gelmek için toplumda algı yaratıyor.

‘AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE’

TTB Sözcüsü Samet Mengüç: İç Güvenlik Paketi’nden tutun, seçim öncesi HDP’yi tamamen reddetmesiyle Erdoğan, Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Kürt sorununa bakış açısını çok net ortaya koymuştur. 90 yıllık devlet bakış açısını yansıtıyor. Erdoğan’ın konuşması ile 90’lı yıllardaki Çiller, Ağar’ın bakışı arasında zerre kadar bir fark yok, sadece ertelenmiş bir 25 yıl var arada. Aynı ötekileştirme, milliyetçi ve faşizan yaklaşımlar. Bu kabul edilebilecek bir gidişat değil. Hem meslek örgütü olarak hem barış yanlısı insanlar olarak bu dilin bir an önce terkedilmesi ve ne pahasına olursa olsun, barış dilini kullanarak halkların bir arada yaşayabilmesi için HDP’nin yanında olup elimizden geldiğini yapmayı sürdüreceğiz.

‘İŞTE AKP DEMOKRASİSİ’

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: Türkiye, legal Kürt siyasal Hareketini örgütlendiği parti yöneticileri hedef göstererek hiçbir zaman Kürt sorununu çözemez. Siyasi parti kapatmak veya partinin yöneticilerini hedef göstermek ifade ve örgütlenme özgürlüğüne aykırıdır.

Hukukçu Turgut Kazan: Bu olacak bir şey değil. Ne dokunulmazlık konusu ne de kapatma konusu Cumhurbaşkanı’nın veya başka bir muhalefet partinin başkanının tartışacağı bir husus değil. Bir siyasi partinin kapatılması zaten 2015 yılında düşünülecek bir şey değildir. Aynı şekilde cumhurbaşkanının HDP milletvekillerine dokunulmazlıkla tehdit etmesi demokrasiyle ve hukuk devletiyle bağdaşmıyor. Biz 90’lı yıllarda böyle büyük acılar yaşadık. Milletvekillerinin meclisten adeta tartaklanarak cezaevlerine gönderildiğine tanık olduk. Peki, bundan Türkiye ne kazandı, ne kaybetti? O günleri yaşamış bir insan ve hukukçu olarak hiçbir şey kazanmadığını gibi çok şey kaybetti. Cumhurbaşkanın bu söyleminin, AKP’nin ‘İleri demokrasisinin’ nasıl bir demokrasi olduğunu da açıkça gözler önüne seriyor.

BİR DOKUNULMAZLIK KALDIRILACAKSA O DA ERDOĞAN’INKİDİR

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş: HDP’yi kapatmak, Kürt sorununu tümden çözümsüzlüğü demek, savaşın şiddetlenmesi demek, demokratik siyaset alanının hapsedilmesi demek. O açıdan HDP kapatılması kabul edilebilir bir durum olmadığı gibi, yapılabilecek de bir şey değildir. Ama Erdoğan fiili başkanlık rejimini sürdürmektedir ve kendisini yargı yerine koymaktadır. Bu anayasal bir suçtur. Her hangi bir partinin yöneticilerini mahkemelere hedef gösteremez. HDP yüzde 13 oy almış bir partidir. Bu söylem 6 milyonluk millet iradesine saygısızlıktır, hakarettir ve tanımamaktır. Erdoğan, Türkiye’yi kaosa sürükleyecek yönelimlerden vazgeçilmelidir. Bunlar daha önce denenmiştir ve çözüm olmadığı ortadadır. Dokunulmazlık konusuna gelince, eğer bir dokunulmazlık kaldırılması gerekiyorsa oda o da cumhurbaşkanı Erdoğan’ındır. Cumhurbaşkanı olmasının zaten nedeni sorumsuzluk, yetkisizlik zırhına kavuşarak hakkında ortaya atılan yolsuzluk iddialarından kurtulmaktır. Kendisi ve oğlu hakkında iddialar konusunda gerekli tutumu gösterememiş birisinin, siyaset yaptıkları için HDP’lilerin dokunulmazlığını önermesi başlı başına bir ayıptır.