HDP'li Temel: Halkımız her yerde Yeşil Sol Parti logosuna mührü vurmalı

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, "Tek listeyle yurttaşlarımızın karşısına çıkmak en doğru yöntemdi. Yurttaşlarımızın tek yapması gereken, her yerde Yeşil Sol Parti logosunun altına 'evet' mührünü vurmak" dedi.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, seçim sürecine ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı.

Temel, "Sayın Kılıçdaroğlu’yla Kürt sorununun demokratik çözümü gibi temel ilkelerde anlaşmazlık yaşamadığımızı gördük. İlkelerimizde ısrarcıyız. Pratiğimizi de buna göre şekillendiriyoruz" derken, Kürt sorunuyla ilgili cesur çıkışların gerektiğini söyledi.

Temel, ayrı liste riskine dair şöyle dedi: "Doğrusu, tarihin en kritik seçimlerine giderken tek listeyle yurttaşlarımızın karşısına çıkmak tüm ezilenler için, işçiler için, emekçiler için en doğru yöntemdi. Halklarımız müsterih olsunlar. Büyük bir aşkla çalışıyor, her türlü riski değerlendiriyoruz. Her türlü önlemimizi alıyoruz. Yurttaşlarımızın tek yapması gereken, her yerde Yeşil Sol Parti logosunun altına 'evet' mührünü vurmak."

'11 İLKEMİZ HAYATİDİR, KİMSE KARŞI ÇIKAMAZ'

HDP, seçim sürecindeki tavrını başından beri demokratikleşme yolunda pek çok başlığı içeren tutum belgesine dayandırdı. Şimdi de süreç cumhurbaşkanlığı için aday çıkarmama kararıyla sürüyor. Bu ikisinin ilişkisi nedir? 

Partimiz yaptığıyla yapmadığıyla, destek verdiğiyle vermediğiyle ülke siyasetinin belirleyeni konumunda. Oyun kurucuyuz. Tüm gözler üzerimizde. Biz de bu bilinçle, halklarımıza olan sorumluluğumuz temelinde ülke siyasetine dair ilkelerimizi 27 Eylül 2021 tarihinde bir deklarasyonla açıkladık. “Ben demokrasiden ve özgürlüklerden yanayım” diyen hiç kimsenin itiraz edemeyeceği ve destekleyeceği ilkeleri ortaya koyduk. Bu ilkeleri 11 başlıkta ifade ettik. Bu aynı zamanda bir çağrıydı. Başta Kürt sorunu olmak üzere ülkenin devasa sorunları için tartışmayı ilkeler üzerinden yürütelim çağrısı yaptık. Adına da “Adalete, Demokrasiye, Barışa Çağrı Deklarasyonu” demiştik zaten. Seçim sürecindeki tavrımızı da bu ilkeler temelinde başından beri demokrasiye ve özgürlüklere dayandırdık. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de isimleri değil, gelin, bu ilkeleri tartışalım, dedik. Yaptığımız görüşmelerde Sayın Kılıçdaroğlu’yla deklarasyonumuzda yer alan güçlü demokrasi, tarafsız ve bağımsız yargı, kayyumlara son verme, Kürt sorununun demokratik çözümü gibi temel ilkelerde anlaşmazlık yaşamadığımızı gördük. Tekrar altını çizmem gerekirse zaten demokrasiden ve özgürlüklerden yanayım diyen hiç kimse bu ilkelere karşı çıkamaz. Bu ilkeler bir toplum için ekmek gibi su gibi hayati şeylerdir. Dolayısıyla ilkelerimizde ısrarcıyız. Pratiğimizi de buna göre şekillendiriyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu ile Meclis’te yaptığımız görüşme de bu temelde gerçekleşti.

İlk etapta isim düzeyinde bir adayı destekleme mesajı verilmemesinin anlamı nedir? Eşbaşkanların dediğine göre önümüzdeki günlerde isim de açıklanacak...

Açıkçası biz 27 Eylül 2021’de açıkladığımız deklarasyondan beri aynı yerdeyiz. Politikalarımız ve söylemlerimiz bu deklarasyonla son derece uyumlu. Demin de söylediğim gibi biz en başından beri Cumhurbaşkanlığı seçimleri için dedik ki bizim için isimler değil, ilkeler önemlidir. Deklarasyonda da bunu kamuoyuna ilan etmiştik zaten. Bugün de aynı noktadayız. Bizim amacımız ülkenin başına bela olan bu tek adam rejimini bitirmek. Bu amaca en uygun yol ve yöntemleri belirlemek için sıkı bir şekilde çalıştık. Partimizin yetkili kurullarında yoğun bir şekilde aday çıkarma meselesini tartıştık. Yurttaşlarımızdan, halklarımızdan görüş aldık. Önceleri aday çıkarma eğilimi daha çok öne çıktı. Ancak 6 Şubat Maraş depremleri değerlendirmelerimizi revize etmemize neden oldu. AKP-MHP iktidarının ranta ve talana dayalı politikalarının bir sonucu olarak 50 binden fazla canımızı kaybettik. Katı merkeziyetçi yönetim anlayışı nedeniyle deprem bölgelerine günlerce müdahale edilmediği için binlerce insanımız donarak yaşamını yitirdi. Erdoğan rejiminin depremde yurttaşlarımızı nasıl da kaderine terk ettiğine büyük bir öfkeyle şahit olduk. Yurttaşlarımız haklı olarak adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen sisteme ve AKP-MHP iktidarına karşı itirazlarını yükseltti. Şartlar değişti. Aday çıkarmama kararı aldık. Bunu da Emek ve Özgürlük İttifakı olarak bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurduk. Aday çıkarmıyor oluşumuz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmenimizi serbest bıraktığımız ya da seçimleri boykot ettiğimiz anlamına gelmiyor. Zamanı geldiğinde isim de açıklanabilir.

'HALKIMIZ HER YERDE YEŞİL SOL PARTİ LOGOSUNA MÜHRÜ VURMALI'

Ayrı listeyle seçimlere girmenin riskleri nedir?

Doğrusu, tarihin en kritik seçimlerine giderken tek listeyle yurttaşlarımızın karşısına çıkmak tüm ezilenler için, işçiler için, emekçiler için en doğru yöntemdi. Ancak Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan TİP ve EMEP, ittifak çatısı altında kendi parti logolarıyla seçime girmeyi uygun buldu. Gerçekleştirdiğimiz toplantılardaki uzun müzakerelere rağmen böylesi bir sonuç çıktı. Kuşkusuz bu tercihin zorlukları var. Çünkü yeni seçim yasası nedeniyle tabiri caizse ittifak içerisindeki her parti kendi bacağından asılıyor. İttifak olarak toplamda bir şehirde vekil çıkarmak için yeterli oya ulaşmış olsak bile, bu oylar üç parti arasında dağılacağı için ne yazık ki vekil çıkaramayabileceğiz. Dahası, bazı yerlerde tek listeyle girmediğimiz için vekil çıkaracakken çıkaramadığımız o vekilin başka partiye gitme riski var.

Bu risklere dair önlemler alındı mı? 

Halklarımız müsterih olsunlar. Büyük bir aşkla çalışıyor, her türlü riski değerlendiriyoruz. Her türlü önlemimizi alıyoruz. Endişeye mahal yok. Yapılması gereken çok basit. Yurttaşlarımızın tek yapması gereken, her yerde Yeşil Sol Parti logosunun altına 'evet' mührünü vurmak. Yeşil Sol Parti’nin mor gövdeli ağacını gördüğümüz yerde mührümüzü basarsak sorun kalmıyor. Bu hayati seçimlerde ezilenlerin, işçilerin, emekçilerin temsilcisi olarak Yeşil Sol Parti’yi en güçlü biçimde Meclis’e taşırsak tüm oyunlar boşa düşmüş, tüm riskler bertaraf edilmiş olacak.

'MOTİVE ETMEK İÇİN SÖYLEMİYORUZ; BU SEÇİMLER ÇOK KRİTİK'

Bu seçimlerin dönüm noktası olduğu vurguları yapılıyor. Somutlaştırırsak, bu seçimler diğerlerinden nasıl ayrılıyor?

Belki klişe gelecek ama gerçekten de bu seçimler çok ama çok kritik. 2023 seçimlerinin kırılma noktası olduğunu söylerken bunu, adet yerini bulsun mukabilinden yurttaşları motive etmek için söylemiyoruz. Gerçekten de 2023 seçimleri ülkenin kader seçimleri olacak. Önümüzde sadece iki seçenek var. Ya faşizme dur diyeceğiz, ya da faşizm daha da güçlenerek toplumu nefessiz bırakacak. Şaka değil, önümüzde başka yol yok. Bu nedenle 14 Mayıs 2023 seçimleri tarihin en kritik seçimleri olacak. Hani yollarda, mesela İstanbul Boğazı’ndan geçerken bazen bir tabela görürüz, “köprüden önce son çıkış” diye. 14 Mayıs seçimleri tam da budur işte. Köprüden önce son çıkıştır. Ya faşizm yoluna gireceğiz ya da faşizm yoluna girmeyeceğiz, bizler direksiyonu demokrasi ve özgürlükler lehine kıracağız. Mevzu bu kadar basit. O yüzden açıkçası biz 2023 seçimlerinin herkesin kendi gücünü ölçeceği ve performans gösterisi yapacağı bir seçim olduğunu asla düşünmüyoruz. Böyle bir lüksümüz yok. Faşizm kazanırsa iş işten geçmiş olacak.

100 VEKİLİN ÖNEMİ

Yeşil Sol Parti'nin 100 veya daha çok vekille parlamentoda olmasının, ülke yönetimindeki tesiri açısından nasıl etkileri olacak? 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve parlamenter sistemin her birinde parlamento, yasa yapma süreçleri açısından önemli bir konumda bulunuyor. Yeşil Sol Parti’nin 100 vekille parlamentoya gelmesi durumunda Türkiye siyasetinde ezilenler, dışarıda bırakılanlar, hakkı ve hukuku korunmayan kesimler parlamentoda hangi konuda, nasıl yasalar yapılacağında belirleyici olacak ve en önemlisi de yeni yönetimin belirlenmesinde söz sahibi olacak.

Her iki hegemonik blokun sermayeyi, rantı ve yıkımı önceleyen yasal düzenlemelerinin önüne geçilmiş olacak. Yani Yeşil Sol Parti’nin 100 ve üzeri milletvekili seçmesi sadece bir tarafa karşı değil, her iki tarafa karşı da toplumu savunmanın güvencesi olacak.

"Bu iktidarı göndereceğiz, bu düzeni değiştireceğiz." Partinizde bu perspektif öne çıkıyor son zamanlarda. Dolayısıyla iktidarı göndermekle yetinmeyen, sonrası için bir inşa sürecine atıfta bulunuluyor gibi. Sonrası için neler denilebilir?

Cumhuriyetin ikinci yüzyılının arefesinde, sistem içi blokların tarihsel bir hesaplaşma yaşayacakları seçim sürecine giriyoruz. Biz bu ülkede dışlananlar, ötekileştirilenler olarak Üçüncü Yol’da ısrarcıyız. Bunun için önümüzdeki seçimi sistem içi blokların hesaplaşması üzerinden dar bir okumaya tabi tutmuyoruz.

Üçüncü Yol’u örgütleyerek güçlendirmek ve yeni dönemde belirleyici olmasını sağlayacak amaçlar manzumesini öne çıkardık. Bu kapsamda, sadece iktidarı gönderip restorasyonla yetinmeyen, hem mevcudu değiştirip hem de düzenin değişimini sağlayan bir çizginin temsilcileri olarak politika üretiyoruz.

'MUHALEFET İKTİDARIN KORKU İKLİMİNE KAPILMAMALI'

AKP-MHP iktidarının yenileceğine dair muhalefette güven, iktidar yanlısı çevrelerde de endişe hakim...

Muhalefetin öncelikle Türkiye’nin tarihsel sorunlarının çözümüyle ilgili iktidarın yaratmak istediği kaygı ve korku iklimine kapılmaması gerekiyor. Kürt sorunu başta olmak üzere tarihsel sorunlarla ilgili cesur çıkışlar, hem iktidarın yaratmak istediği psikolojik iklimi dağıtacak hem de toplumsal kutuplaşmadan nemalanmaların önüne geçecek.

Bu kapsamda, toplumun sistem içi iki hegemonik bloka göre çok ileride olduğunu ifade etmek mümkün. Toplumun bu öncülüğünü siyasallaştırma ve Demokratik Cumhuriyet perspektifiyle buluşturma hedefi hem zaferin kapılarını aralayacak hem de rehavet gibi konformist engellerin önüne geçecek.

OLASI PROVOKASYONLARA KARŞI UYARI

Seçim süreçlerindeki olası provokasyonlara karşı mesajınız var mı?

AKP-MHP iktidarı açıkçası seçimi kazanmak için her türlü oyunu ve hileyi kullanacaktır. Ahlaki ilkelerden yoksun, kazanmak için her yolu mübah göreni hırsızlıkta deneyimli, suçlu bir iktidar var karşımızda. Bunu kabul etmekle birlikte pasif bir pozisyona düşmek de bizlere kaybettirecektir. Seçim sandıkta kazanılır diye bir söz var. Evet, sandık güvenliği bu seçimlerde çok önemli olacak. Bir tek oyun bile çalınmaması için bizim hazırlıklarımız var ancak muhalefetin iş birliği yapması, sandıkları korumada ortaklaşması gerekiyor. En son İstanbul seçimlerinde halk sandıklara sahip çıkmasaydı muhtemelen hileleri gizleyecek ve “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diyeceklerdi. Bunun önüne geçmenin yolu sandıklara gözümüz gibi bakmaktan geçiyor. En son sandık açılana kadar rehavete kapılmamak, oyları çaldırmamak gerekiyor. Biz bunun için tüm ortaklaşmalara hazırız.

'HALKIN GERÇEKTEN İRADESİNİ TEMSİL EDECEK ADAYLAR OLACAK'

Adaylık süreci nasıl işleyecek? Özellikle bu dönemin önemi de baz alınarak ne düzeyde planlamalar yapılıyor?

Her dönem yapıldığı gibi bu dönem de halkın ne istediğine, kimleri Meclis’te görmek istediğine önem verilecek elbette. Ancak bu seçimler hakikaten de önceki seçimlerden farklı bir seçim olduğu için adayların da gerçekten halkın iradesini Meclis’te temsil edecek, hakkını savunabilecek kişilerden oluşması gerekiyor. Adayların mümkün mertebe halkın içinden kişiler olmasını istiyoruz. Halklar ve inançlar ve kültürler kadar, işçi, memur, emekli, çiftçi, öğrenci de Meclis’e girebilmeli ve ait olduğu kesimin hakkını Meclis’te savunabilmeli. Adaylık sürecinde buna azami dikkat ve özen gösteriyor komisyonlar.

'BÜYÜK MEYDAN OKUYORUZ; BİZ DEĞİŞİMİN GÜCÜYÜZ'

Seçime iki ay kala Yeşil Sol Parti'nin tanıtılması önem taşıyor. Yeşil Sol Parti'nin daha çok tanıtılması açısından halka, seçmenlerinize çağrılarınız var mı?

Yeşil Sol Parti ile seçimlere giriyoruz. Yeşil Sol Parti ile HDP’nin logosu benzeşiyor. Bu bizim için büyük bir avantaj. Okuma yazma bilmeyen insanlarımız için logonun benzemesi önemli. Öte yandan iplikle pusulaların ölçüldüğü bir gelenekten geliyoruz. Her evi ziyaret edip Yeşil Sol Parti'yi tanıtacağız, anlatacağız.

Yeşil Sol Parti’nin logosu bir ağaç-insan görünümünde. Kökleriyle geçmişi, gövdesiyle şimdiyi, dallarıyla geleceği sembolize ediyor. Bu tam da bizim paradigmamıza uygun bir logo.

30 Mart’ta Seçim Beyannamesi açıklanacak, seçim sloganı ve seçim şarkısının tanıtımı yapılacak. Bunlara dair nasıl bilgiler verebilirsiniz?

Geçmişten geleceğe uzanan bir mücadele, inanç ve kurucu olma iddiasını taşıyan bir kampanya yürüteceğiz. Her türlü siyasi kumpasa karşı halklarımızı alternatifsiz bırakmayacağımızı, büyük bir meydan okumayla burada olduğumuzu ve değişim gücü olduğumuzun mesajını vereceğiz. Seçimin en heyecan verici, en umut verici kampanyası bizim olacak. Büyük bir heyecan ve coşku içindeyiz. Tüm baskılara rağmen burada olduğumuzu ve birlikte değiştireceğimizin mesajını vereceğiz. Ve bunu mutlaka başaracağız.