‘Gezi'den Suruç'a adalet mücadelesini büyütelim’

Gezi ve Suruç gazisi Çağdaş Küçükbattal, yeni yaşam arayışı ve inşasının Gezi'den Rojava'ya halkların kaderlerini birbirine bağladığını söyledi.

Gezi'de katledilenler ve sakat bırakılanlar için adaletin hala yerini bulmadığını belirten Küçükbattal, Saray karşısında Gezi'den Suruç'a adalet mücadelesinin ortaklaştırılması durumunda mücadelenin kazanımla sonuçlanabileceğini söyledi.

Gezi direnişinin ilk gününde polisin attığı gaz bombasıyla gözünü kaybeden Çağdaş Küçükbattal, Suruç vahşetinden de yaralı olarak çıktı. Küçükbattal, 20 Temmuz günü yoldaşlarının yanı sıra 4 yıldırdır birlikte olduğu sevgilisi ve yoldaşı Büşra Mete'yi kaybetti. Tedavisi tamamlandıktan sonra yeniden kaldığı yerden mücadelesine devam eden Küçükbattal, Haziran ayaklanmasıyla Rojava devriminin halkların yeni yaşam arayışı ve umudunun ifadesi olduğu görüşünde. Küçükbattal, Gezi'den Suruç'a adaletin sağlanması için SGDF'nin başlattığı "Suruç için adalet, herkes için adalet" kampanyasının başarısı için "Bu kampanya milyonların kampanyası olmalı" dedi.

Çağdaş Küçükbattal, Gezi direnişinin ilk günü Taksim Meydanı'nda polisin saldırısı sırasında gözünden yaralandı. Haziran ayaklanmasına katılan onlarca genç gibi gözünü kaybetti. Ayaklanmanın sona ermesiyle birlikte 2013 yılının Haziran ayında ESP üye ve yöneticilerine yapılan siyasi soykırım operasyonu kapsamında gözaltına alındı. Daha tedavisi tamamlanmadan tutuklanmak istendi. Ancak kamuoyunun baskısı ile mahkeme ev hapsinde tutulması kararı aldı. Aylarca ev hapsinde kaldı. Tüm bu günlerinde sevgilisi ve yoldaşı Büşra Mete yanındaydı. Ev hapsi sona erince mücadeleye kaldığı yerden devam etti. Kadıköy'de ESP çalışmasında yer aldı. SGDF'nin "Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz" sloganıyla çağrısını yaptığı kampanyanın çalışmalarına destek verdi. Ardından da İstanbul'dan yola çıktı.

GEZİ DİRENİŞİ VE ROJAVA DEVRİMİ HALKLARIN YENİ YAŞAM UMUDU

Kobanê'nin inşasına katılarak Rojava devrimi ile temas etme eyleminde Haziran ayaklanmasının motivasyonu da olduğunu söylüyor. Gezi direnişini, "halkların onur ve özgürlük ayaklanması" olarak tanımlıyor. Rojava devriminin geleceği bakımından tarihsel önemde olan Kobanê savunmasını da “onur savunması” olarak görüyor.

Gezi direnişi ile Rojava devriminin halkların yeni yaşam umudu olarak gören Küçükbattal, "Haziran ayaklanması halkların yeni yaşam arayışıydı. Rojava devrimi de yeni yaşamın inşa edildiği bir yer. Gezi direnişinin merkezinde kadınlar ve gençler vardı. Tıpkı Rojava devrimi gibi. Rojava kadın devrimi sonuçta. Ben de Türkiyeli bir devrimci olarak, kendi kuşağımın ilk kez tanık olduğu Gezi direnişine katıldım. Ardından da devrimle temas edebilmek için Kobanê'nin inşasına katılmaya karar verdim" diyor.

SON YOLCULUĞUMUZ OLACAK GİBİYDİ

İstanbul'dan yola çıkan Küçükbattal, o günkü yolculuğu, "Yaptığım bütün benzer yolculuklardan çok farklıydı" diye tanımlıyor. "Herkes çok coşkuluydu" diyor ve ekliyor: "Ama, sanki bir şey olacaktı, gibi bir hissiyat vardı içimde. Son yolculuğumuz olacak gibiydi."

 

Suruç'a ulaştıklarında Amara Kültür Merkezi'ne gidiyorlar. Hep birlikte kahvaltı yaptıktan sonra Kobanê'ye geçiş izninin verilmesi için bekliyorlar. Bu sırada açıklama yapılacağı söylenince bahçede bir araya gelmeye başlıyorlar.

Açıklamanın sona ermesinin ardından "Arîn'den Sibel'e yürüyoruz zafere" sloganıyla patlama meydana geliyor.

'YERDE YATAN YOLDAŞLARIN AYAKKABILARINA BAKIYORDUM'

Çağdaş Küçükbattal sonrasını şöyle anlatıyor: "Açıklama sırasında fotoğraf çekip tweet atmak istedim. Arkadaşların karşısına geçtim, fotoğraf çektim. Fotoğrafı tweet atarken patlama oldu. Önce ses bombası sandım. Bir saniyelik düşünceydi bu. Sonra kafamı kaldırdım, yerde yoldaşlarımın olduğunu görünce büyük bir şey olduğunu fark ettim. Yerde sürünerek daha güvenli bir yere gitmeye çalıştım, ikinci bir patlama olabilir diye. Sonra döndüm kafamı kaldırdım, baktım. O kötü tablo ile karşılaştım. Yerde yatan yoldaşların ayakkabılarına bakıyordum. Ayakkabısını bildiğim yoldaşları tanımaya çalışıyordum."

Patlama ile Küçükbattal'ın ayağı kırıldı. Ayakta kalan yoldaşları tarafından polisin gaz bombalı saldırısı altında hastaneye kaldırıldı. Ardından İstanbul'a sevk edildi. Tedavisi uzunca bir süre devam etti.

Tedavi süreci tamamlanıp yeniden ayağa kalktığında, yeniden sokakları arşınlamaya başladı. Şimdi mücadelesine Gezi için adalet talebini yanı sıra Suruç için de adalet talebi eklenmiş durumdu.

Gezi'de gözünün kaybetmesine neden olan polisler hakkında, direnişin üzerinden 3 yıl geçmesine karşın henüz bir dava bile açılmış değil. Suruç katliamının üzerinden geçen 10 aya rağmen ise dosyadaki gizlilik kararı bile kaldırılmadı.

Devletin geçmiş tarihinin katliamlarla dolu olduğunun altını çizen Küçükbattal, katliamların faillerinin ancak toplumsallaşan bir adalet mücadelesi ile cezalandırılacağına dikkat çekiyor.

SGDF'nin 20 Temmuz'da başlattığı kampanyaya dikkat çeken Küçükbattal şöyle diyor: "Suruç katliamının sorumlusunun Saray olduğu ortaya çıkan belgelerde görüldü. Emniyet teşkilatının ve jandarmanın canlı bomba saldırısı olacağını bildiklerini gördük. Adalet mücadelesi çok çeşitli biçim ve taleplerle yürütülebilir. Suruç dosyasındaki gizlilik kararının kaldırılması için verilen mücadele adalet mücadelesinin bir parçasıdır. Ya da belgelerin açığa çıkması da bu mücadelenin bir parçası ve kazanımıdır. Ayrıca adalet mücadelenin nihai zaferi, bu katliamların planlayıcı olan Saray rejiminin yenilgisiyle olacaktır. Kobanê'yi inşa kampanyası, milyonların kampanyası haline gelmişti. SGDF'nin başlattığı adalet mücadelesi de milyonların katıldığı bir çalışmaya dönüşürse, adalet mücadelesini amacına ulaşmış olur."

...