ANALİZ

Erdoğan’ın sarayı Jitemci tuğgenerale emanet

Erdoğan’ın yeni yol arkadaşları içinde Levent Ersöz’de var. Bu isim kamuoyu için tanıdık. En çokta Silopililer bu adama tanıyor ve hatırlıyor. Unutmaları da zaten mümkün değil.

Recep Tayyip Erdoğan koca bir saray yaptırdı. Ne kadara mal olduğu bilinmiyor. Ancak sarayın 1160 odası var. 21. Yüzyılda görgüsüzlüğün son abidesi olarak ta adlandırılıyor. 

Erdoğan “seçilmiş’’ cumhurbaşkanı olarak saraya yerleşti. Ancak kendisine “başkan’’ denmekten çok, “padişah’’ diye anılmasını tercih ediyor. Bu nedenle protokol merdiveninden aşağı inerken sözüm ona 16 “son Türk devletlerini’’ temsil eden, kılıç-kalkan kuşanmış askerleri iki tarafa diziyor. Veya bu ihtişamı göstermek için konuklarını altın kaplamalı devasa koltuklarda ağırlıyor.

İLK ÖNCE ARKADAŞLARININ KELLESİNİ VURDU

Bütün bu ihtişamın-siz bunu görgüsüzlükte olarak okuyabilirsiniz-Erdoğan için bir bedeli var. Hem de ağır bir bedeli var. Erdoğan “milli şef’’ olmak için çıktığı yolda, önüne çıkan engelleri aşmak için Türkiye’nin en karanlık ve en kirli dehlizlerine uğradı. Bu karanlık dehlizlerde en kanlı katillerle iş tuttu. Onlarla yaptırdığı sarayında “rahat’’ oturmak için kirli pazarlıklar yaptı, anlaştı.

İşe ilk önce birlikte yola çıktığı arkadaşlarının kellesini almakla başladı. Öyle bir durma geldi ki, 2002 yılında Erdoğan ile birlikte AKP’yi kuran hiç kimse etrafında kalmadı. Kendisine rakip gördüğü herkesi, en son Ahmet Davutoğlu örneğinde olduğu gibi, medya üzerinden itibarsızlaştırarak tasfiye etti.

Erdoğan yol arkadaşlarını tasfiye ederken, kendisine yeni yol arkadaşları buldu. Daha doğrusu 'yeni Türkiye' sloganıyla sarayın merdivenlerini tırmanmaya başlayan Erdoğan, bunun ancak eski Türkiye’nin güç odaklarıyla mümkün olabileceğini gördü. Veya buna mahkûm oldu. Nede olsa rüşvet-yolsuzluk ve dolandırıcılıkta, Roboski başta olmak üzere battığı kan deryasında kendisine ancak onu kadar kire-pas batmış olanlar arkadaşlık edebilirdi. O da bunu yaptı.

ERDOĞAN’IN YENİ YOL ARKADAŞI: LEVENT ERSÖZ

Erdoğan’ın yeni yol arkadaşları içinde Levent Ersöz’de var.  Bu isim kamuoyu için tanıdık.  En çokta Silopililer bu adama tanıyor ve hatırlıyor. Unutmaları da zaten mümkün değil.  Nam salmış bir cinayet şebekesinin başındaki adama kim unutabilir ki!

O, 2000 yılında Şırnak Jandarma Alay Komutanı,  daha sonra Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı ve en son Jandarma İstihbarat Daire başkanlığını yaptı. O bir JİTEM’ci.  Ama sıradan bir JİTEM’ci değil. 2000-2004 yılları arası JİTEM’in birinci adamı olarak görev yaptı.

TANIŞ VE DENİZ’İ O KAYBETTİRDİ

Kürdistan’da ne kadar insanı infaz ettiği, asit kuyularına attığı bilinmiyor. HADEP Silopi eski ilçe yöneticileri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’i gözaltında kaybettirenin o olduğu çok net biliniyor. İki Kürt yurtseverinin ortadan kaldırılmasından dolayı ilk önce Cizre’de bir dönem görev yapan eski JİTEM komutanı Cemal Temizöz'ün ismi gündeme geldi. Ancak bunun bir çarpıtma ve hedef küçültme olduğu, Levent Ersöz’ü kurtarma girişimi olduğu gözden kaçmadı.

Keza konuya ilişkin 7 yıl önce Bianet’e bir demeç veren Deniz ve Tanış’ın aile avukatı İdris Tanış şöyle diyordu:

"Bizim ulaştığımız somut olgular, kısmen de olsa zıt. Bizim somut bilgilerimiz, Şırnak Alay Komutanı Levent Ersöz, Silopi İlçe komutanı Süleyman Can, Şırnak JİTEM'de çalışan Taşkın Akgün ve astsubay Selim Gül'ü işaret ediyor. Deniz ve Tanış'ı Silopi Jandarma Karakolu'nda Ersöz'ün ekibine teslim eden Selim Gül'ün bu olayın içinde bizzat yer aldığını dosyadan ve tanık ifadelerinden biliyoruz. O gün Serdar'ı karakoldan arayan da Taşkın Akgün."

Olay bu kadar net iken Levent Ersöz’e yargılandığı davada bu konuya ilişkin tek bir soru dahi sorulmadı ve sonunda Ergenekon davasından beraat etti. 

Levent Ersöz’un marifetleri sadece Kürdistan’da işlediği cinayetlerle alakalı değil elbet. O aynı zamanda Türkiye’nin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a suikastla da suçlandı. Hatta 13 Nisan 2013 tarihinde artık emekli bir tuğgeneral iken hakkında suikast dolayısıyla dava açıldı. 

DARBECİLERİ ERDOĞAN KURTARDI

Levent Ersöz yakın arkadaşı general Şener Eruygur’la birlikte darbe planlamaktan dolayı tutuklu iken, AKP ve Erdoğan’ın darbelerle hesaplaşma yerine, darbelerle uzlaşma ve hatta onlarla birlikte yaşamaya kara vermesinden sonra serbest bırakıldı.

Ersöz ve diğerleri aslında Kürdistan’daki insanlığa karşı işledikleri suçlar sumen altı edilmiş olsa da çok ağır suçlarla itham ediliyorlardı. ‘Sarıkız ve Ayışı darbe’’ teşebbüslerinde bulunmak ve hükümeti devirmekle suçlanıyorlardı. Ergenekon operasyonları başladığında dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan “ben bu davanın savcısıyım’’ diyordu. Ancak çok geçmeden Erdoğan bu tavrından vazgeçecek, bizzat darbeci, katil ve JİTEM’cilere kucak açacak, onları demir parmaklılar arasından çekip alacak ve “itibarlarını’’ iade edecekti.  Bu tam anlamıyla denize düşenin yılana sarılması gibi bir şeydi.

Keza bu ilişki çok geçmeden yeni biçimler aldı. Eski Türkiye’nin derin güçleri, Jitemciler, Erdoğan ve adamları zorunlu bir ittifak yaptılar.  Ergenekoncuların tekrardan sisteme dönme ve kaybettikleri pozisyonları geri alma derdi vardı, Erdoğan’ın ise gırtlağına kadar dayanmış savaş suçları, yolsuzluk, kara para ve rüşvet vardı... Birde buna Erdoğan’ın dizginleyemediği iktidar ve sultan olma hırsı eklenince ortaya öz itibariyle Kürt ve demokrasi düşmanı olan ittifak çıktı. Ancak bu ittifakta kimin kimi götüreceği, saray entrikalarından kimin kimin canını alacağı belli değil.

Bu konuda Ergenekoncuların, yani Jitemci Ersözlerin bir adım önde olduklarını söylemek lazım.

Konuyu fazla dağıtmadan devam edelim.

Levent Ersöz  5 Ağustos 2013'te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Ergenekon davasında 22 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak  Ersöz ve diğer darbeciler yeni “yol arkadaşları’’ Erdoğan tarafından kurtarıldılar. Ersöz ve Veli Küçük gibi JİTEM’in önde gelenleri  İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 11 Mart 2014 tarihinde tahliye edildiler. Daha doğrusu Erdoğan tarafından tahliye ettirildiler.

RUSYA’NIN SİLAH İHRACAT DANIŞMANI BİR JİTEMCİ

Levent Ersöz emekli bir tuğgeneral olarak köşesine çekilmedi. Veya ömrünün geri kalan kısmını bir sahil şehrinde geçerim niyetinde değildi. Bu tecrübeli katili çok geçmeden uluslararası alanda iş yapan bir danışman olarak kamuoyunun önüne çıkmaya başladı.

Garip olan ise Ersöz  Rusya Federasyonu’nda faaliyet gösteren silah şirketlerinin pazarlamacısı konumundaki Rosonboron Export adlı kuruluşun danışmanlığını yapıyordu. Adı geçen şirket Rusya’nın silah ihracatı yapan tek yetkili firmasıydı. Savaş uçağı, helikopter ve her türlü silah ihracatında bulunan bu şirkette Ersöz’un başka ne tür hizmetler verdiği, bu göreve devam edip etmediği halen bir sır olarak kendisini koruyor.

ERSÖZ’UN GÜVENLİK ŞİRKETİ ERDOĞAN’IN SARAYINI KORUYOR

Levent Ersöz 2014 yılında tahliye oldu olmasına ama sadece Rusya’nın tek yetkili silah şirketinde danışmanlık yapmadı. O aynı zamanda eski Jitemci arkadaşlarıyla birlikte bir güvenlik şirketi kurdu.  Şimdi bu güvenlik şirketi AKP’nin en çok rağbet ettiği bir şirket.  

Dahası bir duyuma göre Recep Tayyip Erdoğan’ın 1160 odalı sarayının korumasını Levent Ersöz’un bu yeni güvenlik şirketinin üstlendiği iddia ediliyor.   

Burada bir parantez açalım: Turgut Özal’ın 1993’te öldürüldüğü neredeyse kesinleşti. Ve Özal suikastının baş şüphelisinin de o dönemde Çankaya’da görevli olan Levent Ersöz olduğunu hatırlatalım.

Yani Erdoğan ve ailesinin güvenliği, Kürdistan’da onlarca faili meçhul cinayete imza atan, HADEP yöneticileri Ebubekir Deniz ve Serdar Tanış’ı aleni olarak gözaltına kaybettiren, Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a suikast yapmaktan suçlanan ve Rusya’nın ihracatta tek yetkili silah şirketine danışmanlık yapan Levent Ersöz’un yeni kurduğu güvenlik şirketinden soruluyor! Bu yeni “güvenlik’’ şirketinin ismi ise bir sır gibi saklanıyor. Giderleri ise zaten tümden Erdoğan’ın yetkisinde olan gizli ödenekten karşılandığı söyleniyor.

Gerçekten uyku kaçıran bir durum!

Son günlerde basına yansıyan bir iddiaya göre Erdoğan hiç olmadığı kadar tedirgin ve korku dolu yaşıyor. En yakınındaki insanlara dahi güvenmiyor. Gerçek olabilir mi?

OSMANLI SARAYINDA HİÇ KİMSE ECELİYLE ÖLMEDİ

Bu korku ve travmanın bir nedeni üzerinde şekillendiği ve kendisini onun devamı saydığı Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneğinden kaynaklanıyor olsa gerek. Hatırlatmakta yarar var ki, Osmanlı sarayında hiçbir padişah, şehzade, sadrazam, vezir kendi eceliyle ölmedi. Ya geceleyin boğazlanarak öldürüldüler, ya da zehirlenerek. Bazıları ise canlı canlı bir çuval içinde İstanbul boğazının soğuk sularına bırakıldılar.    

İkinci neden ise Cumhuriyet tarihi boyunca da cumhurbaşkanları, başbakanlar eceliyle ölmedi. En azından bir kısmı. Adnan Menderes ve arkadaşları uyduruk gerekçelerle ipte sallandılar. Nihat Erim 12 Eylül öncesi vuruldu.  Turgut Özal zehirlenerek öldürüldü. Bülent Ecevit zorla hastaneye yatırıldı. Zamana yayılarak öldürüldü. 

Şimdi yeni padişah olarak sarayın tahtına yerleşen Erdoğan’ın korkması için artık başka neden saymaya gerek var mı? Yok.

İnsan düşünmeden edemiyor: Acaba Sarayda oturan diğer “padişahlar’’ da Erdoğan gibi infazcı başını yanı başlarında mı bulunduruyorlardı?

Nede olsa Erdoğan beklide onu bu dünyadan eceliyle ayrılmasına müsaade etmeyecek olan Jitemci Levent Ersöz’u yanında taşıyor.