ANALİZ

Dışa yönelik saldırganlıkla amaçlananlar

AKP iktidarının dışa yönelik her saldırısı içerideki muhalif güçleri ezmek ve iktidarda kalmak içindir. İçeride Kürt düşmanlığı yaptığı gibi, dışarıda da Kürt düşmanlığı yaparak toplumda kışkırttığı şovenizmin desteğini alıp iktidarda kalmak istiyor.

AKP iktidarının Kürdistan ve Türkiye’de demokrasi güçlerine saldırısı Türkiye tarihinde görülmedik düzeye ulaşmıştır. 15 Temmuz darbe girişimini Allah’ın verdiği bir lütuf olarak görüp demokrasi güçlerine saldırı gerekçesi yapmıştır. Darbe, yakın zamana kadar müttefik olduğu Fethullahçılar ve kendisinin terfi ettirdiği komuta kademesi tarafından gerçekleştirilmiştir. Bunu bir iç mücadele olarak değerlendirmek gerekir. Bir iktidar çatışması yaşanmıştır. Ancak darbe başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra AKP iktidarı esas hedefi olan demokrasi güçlerine saldırmıştır. Özellikle Kürdistan’daki demokrasi güçlerini ezmeyi önüne koymuştur. Zaten 30 Ekim 2014 Milli Güvenlik Kurulu toplantısında aldıkları Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezme kararını 24 Temmuz’da kapsamlı savaş haline getirmişlerdir. Bunun için de Kürt halkının en bilinçli ve en fazla örgütlendiği alanlara saldırarak halkın iradesini kırmayı hedeflemişlerdir. Zaten bu saldırılardan bir yıl önce yaptıkları çökertme planı her şeyi gözler önüne sermiş bulunmaktadır. 

Kürt halkının yaşadığı şehirlerin tankla, topla yakılıp yıkılması Türk devletinin Kürt karşıtlığının ne düzeyde olduğunu bir daha gözler önüne sermiştir. Dolmabahçe Mutabakatının reddedilmesinden bu yana geçen süre AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımının ne olduğunu tartışmasız ortaya koymuştur. Artık Kürt sorununda AKP’nin zihniyeti ve tutumu netleşmiştir. Zaten her gün “çözüm mözüm yok; tek bir kişi kalmayana kadar ortadan kaldıracağız” diyerek nasıl bir zihniyet ve politikaya sahip olduklarını ortaya koyuyorlar. Kaldı ki her gün yapılan uygulamalar bu gerçekliği hiçbir izahata yer vermeyecek biçimde gözler önüne sermektedir. 

AKP iktidarı darbe girişiminden sonra demokrasi güçlerine ve Kürt halkına en ağır saldırıları yürüttüğü halde, bu durum üzerinde yeterince durulmuyor; ne içeride ne de dışarıda AKP iktidarına karşı ciddi bir tepki gösteriliyor. AKP iktidarı darbeyi bile dış bir işgal gerçekleşmiş gibi göstermiş, herkesi peşine takmıştır. Öyle ki, bazı demokratlar bile AKP’nin estirdiği bu rüzgara kapılarak bu faşist dalgalanmaya seslerini çıkarmamışlardır. Hatta Yenikapı ruhu denen faşist cephenin yanında yer alanlar da olmuştur. Zaten CHP’nin Yenikapı mitingine katılması, AKP’ye arzuladığı mahalle baskısını yaratmada şimdiye kadar görmediği desteği vermiştir. 

Darbe girişimi bir dış işgal ve saldırı gibi gösterilip milli duygular kışkırtılarak iç muhalefet susturulduğu gibi; Cerablus işgali ve Musul operasyonunun gündeme gelmesiyle birlikte AKP iktidarı içeride ağır baskı yapan tüm faşist iktidarlar gibi dikkatleri dışa yöneltmiştir. Artık içeride demokrasi güçlerine ve Kürt halkına yönelik ağır baskılar konuşulmuyor, gündem olmuyor; varsa yoksa Fırat Kalkanı’yla yürütülen saldırı harekatı ve Musul operasyonu! Türkiye’nin nasıl bir kabadayılık ve kahramanlıkla Suriye ve Irak’ta savaşın içinde yer aldığı anlatılıyor. AKP iktidarı Kürtlere karşı içeride yürüttüğü savaş yanında Irak’ta ve Suriye’de savaşın içine girmesini büyük bir başarı olarak gösteriyor. Düne kadar “yurtta sulh, cihanda sulh” diyen bir Türkiye, şimdi içte savaş, dışta savaş politikasına yönelmiş bulunuyor. Bu durumları yaratan da Kürt düşmanlığıdır. Bu gerçeklik, Kürt sorunu çözülmediği müddetçe Türkiye’nin içeride ve dışarıda sağlıklı bir politika izleyemeyeceğini bir daha gözler önüne sermiştir. 

AKP, iktidarının sürmesini esas olarak Türkiye ve Kürdistan’da demokrasi güçlerini ezmeye bağlamıştır. Saldırgan dış politikası da, gündemi dışa kilitlemesi de bunun içindir. Tayyip Erdoğan ve AKP, iktidarını sürdürmek için her türlü maceraya girecek ve oyunu yapacak bir karaktere sahiptir. Bu nedenle demokrasi güçlerini ezmek için başvurmayacağı hiçbir yol yoktur. Eğer AKP iktidarı içerideki baskı ve zulmünün üstünü örtmek; daha fazla baskı ve zulüm yapmak için dikkatleri dışa yöneltiyorsa, tüm demokrasi güçlerine ve Kürt demokratik güçlerine düşen görev, AKP’nin Türkiye halklarına karşı yürüttüğü bu komployu açığa çıkarmak ve teşhir etmek olmalıdır. 

AKP iktidarının dışa yönelik her saldırısı ve söylemi içerideki muhalif güçleri ezmek ve iktidarda kalmak içindir. İçeride Kürt düşmanlığı yaptığı gibi, dışarıda da Kürt düşmanlığı yaparak toplumda kışkırttığı şovenizmin desteğini alıp iktidarda kalmak istiyor. Tayyip Erdoğan’ın her konuşmasında içe ve dışa yönelik kabadayılık yapması bu amaçlıdır. Her sözünü, özellikle Kürt düşmanlığı üzerinden şovenizmi şahlandırmak için kullanıyor. Şovenizmin gözü karadır; şahlandırıldığında hiçbir gerçeği görmez ve iktidarın peşinden sürüklenir. Şu anda Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının yaptığı da budur. 

Türkiye’nin dış politikası yanlıştır; dışa yönelik hamleleri yanlıştır. Tabii ki bunlar da teşhir edilecektir. Ancak dış politikadaki yanlışlıklar iç politikadaki yanlışlıklar ve Kürt düşmanlığı nedeniyle ortaya çıkıyor. Demokrasi güçlerini ezerek, Kürt halkını sindirerek iktidarını sürdürmek ve bu temelde Türkiye’de yeni bir hegemonik otoriter sistem yaratmak istiyor. Başkanlığı da içeride ve dışarıda yürüttüğü bu saldırganlık ortamında gerçekleştirmek istiyor. 

AKP iktidarının tüm bu oyunlarını bozmak en başta da içeride tüm demokrasi güçlerinin bir araya gelip mücadelesiyle olur. Eğer demokrasi güçleri bir araya gelip ortak bir mücadele yürütmezlerse tarihi bir fırsatı kaçırmış olacaklardır. Demokrasi güçlerinin mücadele ederlerse en fazla kazanacakları bir dönemden geçilmektedir. Ya bu süreçte demokrasi güçleri ittifak kurarak demokrasi mücadelesini yükseltip dağılan eski sistemin yerine demokratik bir cumhuriyet yaratacaklardır, ya da AKP iktidarı içeride ve dışarıda kışkırttığı şovenizme dayanarak AKP’nin milliyetçi ve mezhepçi zihniyeti temelinde yeni bir hegemonik sistem kuracaktır.