Dinç: Kürt halkı tecride karşı sessiz kalmamalı

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın avukatı Mazlum Dinç, “AKP iktidarı tarafından Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin esas sebebinin siyasi irade olduğunu biliyoruz” dedi.

AKP/Saray’ın Kürt halkına karşı topyekün açtığı savaşla beraber daha önceki süreçlerdeki gibi ilk önce Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a hukuksuz bir şekilde tecrit uyguluyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin hiçbir yasal dayanağı olmamasına rağmen AKP iktidarı ve Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sırf Saray saltanatı uğruna Kürt halkı üzerinden ısrarla bu kirli politikasını sürdürüyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 27 Temmuz 2011’den bu yana ne avukatlarıyla ne de ailesiyle görüştürülmüyor. Hiçbir yasal dayanağı olmayan bu uygulamanın gerekçeleri ise hava şartları, gemi bozuk gibi trajik komik bahaneler oluyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın avukatı Mazlum Dinç, uygulanan tecride ilişkin ANF'ye konuştu.

'TECRİDİN ESAS SEBEBİ SİYASİ İRADE'

Türkiye yasalarında da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de ve Türkiye’nin taraf olduğu diğer insan hakları sözleşmelerinde de mahkumun avukatlarıyla görüşmesi güvence altında almış temel bir hak olduğunu vurgulayan Dinç, “Fakat Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’la olan avukat görüşmelerimiz engelleniyor. Aslında avukatlarıyla görüşmesi yıllardır hukuksuz bir şekilde sınırlandırılmıştır. 27 Temmuz 2011’den beri hiçbir şekilde görüşmüyoruz ama o tarihten öncesi de haftada sadece 1 gün ve 1 saate sınırlandırılmıştı. Yaptığımız görüşme zaten çoğu kez kesintiye uğruyordu. Kimi zaman 3 aylık kimi zaman 7 aylık kesintiler oluyordu. Aslında haftada 1 gün ve 1 saat bile kısıtlanması hukuksuzken 27 Temmuz 2011’den bu yana tamamen artık görüşmeler engellendi. Ve bunun hiçbir fiili dayanağı olmadığı için gemi bozuk, hava şartları gibi gerekçelerle reddediliyor. Bizler söyledikleri bahanelerinin hiç birinin esas gerekçe olmadığını biliyoruz. Çünkü AKP iktidarı ve hükümet yetkilileri bu görüşmelerin kendileri tarafından engellendiğini açık açık dile getiriyorlar. Avukat görüşmelerinin engellenmesi, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin esas sebebi siyasi irade olduğunu biliyoruz” dedi.

'AÇIK BİR ŞEKİLDE SUÇ İŞLİYORLAR'

Türkiye’de yasalara baktığımızda bu uygulanan tecrit konusunda Türk Cumhurbaşkanı ve Başbakanın söz sahibi olmaması gerektiğini söyleyen Dinç, sözlerine şöyle devam etti: “Maalesef ki Türkiye’de öyle bir durum söz konusu bile değil. Tamamen yargı alanına ilişkin bir konu, temel haklar konusu ve yasalarda güvence altına alınmasına rağmen açıkça bunu engellediklerini söylüyorlar. İşledikleri bir suç ve bu suçu kendileri de biliyorlar fakat bütün yargı, hukuk kendi ellerinde olduğu için açık bir şekilde bu suçu işliyorlar. Kendi yandaş basın alanlarına çıkıp sürekli Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'la görüşmeleri biz engelliyoruz diyorlar.”

'SÖZ KONUSU KÜRT HALKI OLUNCA SESSİZ KALIYORLAR'

Dinç, Cumhuriyet savcılıklarına sık sık suç duyurusunda bulunduklarını dile getirerek, “Hükümet yetkilileri hakkında da suç duyurusunda bulunduk ve Adalet Bakanlığı, Cezaevi idaresi de dahil. Ama o kadar keyfi davranıyorlar ki bunların hepsi sonuçsuz kaldı. Bizim bu yönlü girişimlerimiz sadece Türkiye ile sınırlı değil elbette. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İşkenceyi Önleme Komitesi'ne sürekli başvurularımız oluyor. Ancak her ne kadar başvuru yapsak da bunlar da çok bariz bir şekilde sessiz kalıyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar bariz bir hak ihlalleri yoktur ancak buna karşı sessiz kalıyorlar. Bunun da temel sebebi aslında siyasi dengeler olduğunu biliyoruz. Söz konusu Kürt halkı ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan olunca, onların siyasi dengeleri daha ön plana çıkıyor. İnsan hakları ve demokrasi konusunda kendisini örnek ülke olarak gösterenler bile bu konuda sessiz ve tavırsız kalıyor” diye konuştu.

'TECRİT, KÜRT HALKINI İLGİLENDİREN BİR DURUM'

Tecride karşı iç hukukta ve uluslararası hukukta mücadeleyi sürdüreceklerinin altını çizen Dinç, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Bu kadar ağır bir insanlık suçuna karşı egemenlerin hiçbir şey yapmadığı bu noktada tüm insanların sorumlu bir şekilde davranması gerekiyor. Çünkü temel hak ve özgürlükler, egemenlerin inisifiyatine bırakılmayacak kadar değerlidir. Bu noktada herkesin duyarlı olması ve sahip çıkması gerekiyor. Söz konusu olan tecrit Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın şahsıyla ilgili bir durum değil. Bir bütünen Kürt halkını ilgilendiren ve onun şahsında Kürt halkını cezalandıran bir durum. Bu yüzden özellikle Kürt halkının bu tecride karşı sessiz kalmaması gerekiyor. Aslında sadece Kürt halkı da değil uygulanan tecrit bugün gelinen noktada çok derin bir savaşa sürüklemenin ilk adımıydı.

Türkiye'de savaşın derinleşmesinin ilk adımı hep Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit ile başlıyor. Bugün geldiğimiz noktada bunun kanıtıdır. Kentlerin yıkılması, kuşatılması, insanların göç etmesi çok ağır travmaların yaşandığının göstergesidir. 90'lı yılların ağır hak ihlalleri ve can kayıpları hep bahsedilir fakat şuan 90'lı yılları kat kat aşan uygulamalar görüyoruz ve hala bu sürecin içindeyiz. Bu savaşın sonlandırmanın yolunda Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridi kaldırmaktan geçiyor. Bunun için tüm Türkiye halklarının bu savaşa karşı ilk olarak uygulanan tecride seslerini çıkarmaları gerekiyor.”