MAKALE

Demokrasi düşmanlığının Türkiye dışına taşırılması

Türkiye'nin Kürt düşmanlığı nedeniyle demokrasi düşmanı olma karakteri sadece Türkiye içinde değil, Ortadoğu'da da kendini gösteriyor...Ortadoğu'da olduğu gibi Avrupa ile de demokrasi karşıtlığı nedeniyle çatışıyor.

AKP-MHP iktidarı Türkiye'de, Ortadoğu'da ve dünyada demokrasi güçlerine karşı savaş açmış bulunmaktadır. Türkiye'deki soykırımcı sömürgeci siyasi anlayış demokrasi düşmanıdır. Demokrasi düşmanlığına neden olan ise Kürt düşmanlığıdır. Türkiye'de demokratikleşme gelişirse bundan Kürtlerin yararlanacağını bilmektedirler. Demokratikleşme geliştiği takdirde Kürtler üzerinde yürüttükleri soykırımcı sömürgeci politikayı sürdüremezler. Bu nedenle Kürtler yararlanır diyerek demokratikleşme doğrultusunda adım atmamaktadırlar. Sadece dünyayı ve halkları aldatmak için demokrasinin bazı biçimsel kurumlarıyla bir özel savaş demokrasisi yaratmışlardır. Demokrasi güçleri ve Kürtler mücadele ederek gerçek demokrasiyi dayatınca, özel savaş demokrasisinin cilaları dökülmüştür. Bunun sonucunda bugün Tayyip Erdoğan ve AKP şahsında demokrasi karşıtı olan gerçek yüzlerini açığa vurmuşlardır. 

Bugün AKP-MHP iktidarı Kürt düşmanlığı ekseninde demokrasi düşmanlığını çok açık biçimde yürütmektedir. Bu açıdan gerçek demokrasi güçlerine saldırmakta ve tasfiye etmektedir. Çünkü gerçek demokrasi güçleri Kürt sorununun çözümünü isterler. Bu nedenle Kürtlerle doğal ittifak halindedirler. Bu açıdan Kürtlere karşı bir tasfiye, ezme, irade kırma ve sindirme saldırısı yürüttüklerinden demokrasi güçlerinin varlığını bu saldırıları için engel görmektedirler. Bu nedenle Kürtlere yönelik yürüttükleri azgın saldırılara paralel olarak demokrasi güçlerine de saldırıyı arttırmışlardır. Kürt düşmanlığı sonlandırılıp Kürt sorunu çözülene kadar da bu demokrasi düşmanlığı sürdürülecektir. 

Kürtleri soykırıma uğratma amacı demokrasi düşmanlığı ve demokrasi güçlerine saldırıyı ortaya çıkardığı gibi, Kürt düşmanlığının yarattığı siyasi ortamda sosyal demokrat olduğunu söyleyenler de sosyal demokrat olamıyor. 1960’lı yılların sonundan itibaren sosyal demokratlığa soyunan CHP bir türlü gerçek sosyal demokrat olamıyor. Soykırımcı sömürgeciliğin dünyayı ve toplumu aldatmak için oynadığı özel savaş demokrasisi oyununun sosyal demokratı olma konumundan çıkamıyor. Devletin Kürt düşmanlığı ve yarattığı özel savaş demokrasisi ortamında şovenizmin yarattığı öyle bir baskı ortamı var ki, sol bile gerçek bir sol olamıyor. Bazı sol gruplar dışında bu cendereden çıkılmadığı görülüyor. Türkiye'deki Kürt düşmanlığı ve bunun yarattığı siyasi ortam her şeyi zehirliyor. Hiçbir ideolojik ve siyasi akım gerçek kimliğine kavuşamıyor. Ne solu sol, ne sosyal demokratı sosyal demokrat, ne liberali liberal, ne merkez sağı merkez sağ olabiliyor. Tek bir siyasi kimlik dayatılıyor, o da Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine karşı olmak oluyor. Böyle yaklaşanlara yaşama hakkı veriliyor. Yoksa Kürtlere gösterilen yaklaşım bu kesimlere de gösteriliyor. Şu anda Türkiye'deki siyasi ortam tamıtamına bu gerçekliğin ifadesi oluyor. 

Türkiye'nin Kürt düşmanlığı nedeniyle demokrasi düşmanı olma karakteri sadece Türkiye içinde değil, Ortadoğu'da da kendini gösteriyor. Suriye'de izlediği politika bunun açık kanıtıdır. Kürtler yararlanır, statü kazanır diye başından itibaren Suriye'de demokrasi düşmanlığı yapıyor. Demokrasi güçlerinden yana değil, otoriter baskıcı güçlerden yana tavır koymuş, bu çevrelerle ilişkilenmiş ve bunları desteklemiştir. Suriye'de siyasi kriz olduğunda demokratik olmayan İslami kesimleri destekleyerek rejimin hemen devrilmesini ve yerine otoriter hegemonik yeni bir devletin geçmesini hedeflemiştir. Suriye'nin içine balıklama dalması ve Suriye rejiminin bir an önce devrilmesi için her yol ve yöntemi denemesi bu nedenledir. Çünkü rejim erken devrilip yerine otoriter bir rejim geçmezse bundan Kürtlerin yararlanmasından korkmuştur. Bu nedenle her türlü insanlık dışı faşist çetelerle ilişki kurmuştur. Ancak istediğini yapamamış; Kürtler güçlenerek Suriye'nin tüm demokratik güçlerini etrafında toplamıştır. 

AKP-MHP iktidarı Suriye'nin demokratikleşmesinden çok korkuyor. Bu nedenle Minbic’e saldırıp Rakka operasyonunda yer almak istiyor. Kadın özgürlük çizgisindeki Rojava Devrimini boğmak istiyor. Minbic’te şu anda demokratik bir yönetim var. Bu demokratik yönetim içinde Araplar, Kürtler, Çerkezler, Türkmenler gibi halklar var, kadınlar var, gençler var. Minbic’i Minbicliler yönetiyor. Türkiye'nin derdi ise bu demokratik kesimleri tasfiye edip yerine işbirlikçi dinci fanatik zorba güçleri geçirmektir. Rakka’ya da bunun için girmek istiyor. Rakka’da Demokratik Rakka Güçlerinin toplumu yönetmesinden korkuyor. Bu nedenle orada da insanlık dışı fanatik dinci antidemokratik güçlerin etkin olmasını istiyor. IŞİD’in çıkarılıp yerine ismi ve kıyafetleri değişmiş IŞİD’le aynı zihniyetteki güçleri yerleştirmek istiyor. Bu güçler Suriye'nin demokratikleşmesine karşıdırlar;  otoriter bir Suriye hedefliyorlar. Bu güçler, Kürtlerin özyönetime kavuşmasına karşıdırlar. Ulus devletin farklı bir versiyonunu yaratmak istiyorlar. 

AKP-MHP iktidarının Suriye'deki esas amacı Kürtlerin hak kazanmamasıdır. Bunun için de Suriye'nin demokratikleşmesini engellemeye çalışmaktadır. Türkiye'nin içindeki demokrasi karşıtlığını bu nedenle Suriye'ye ve Ortadoğu'ya taşımıştır. Rojava Devrimini bu nedenle boğup oraya demokratik olmayan güçlerin hâkim olmasını sağlamaya çalışmıştır. Bu nedenle de ilk önce El Nusra’yı, sonradan IŞİD'i, şimdi de özel kuvvetler tarafından yönlendirilen besleme güçlerini Rojava Devrimine ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonuna saldırtmaktadır. Çünkü Rojava Devriminin ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonun Suriye'nin demokratikleşmesinin temel dinamiği olacağının görüyorlar. 

Kürtler yararlanır diye Suriye, Irak ve Ortadoğu'da demokratikleşmeye karşı çıktığından, kendisi gibi antidemokratik güçleri desteklediğinden Türkiye'nin Suriye ve Ortadoğu politikalarına kuşkuyla bakılmakta ve güvenilmemektedir. Yakın zamana kadar IŞİD ile iç içe olması, şimdi IŞİD zihniyetinin farklı versiyonu olan kesimlerle ilişkileri Türkiye'ye karşı bu güvensizliği yaratmıştır. Bu nedenle Rusya’sından ABD’sine kadar birçok güç Türkiye'nin Minbic’e girmesine karşı çıkmıştır. Türkiye'nin Minbic’e kendisine bağlı çete gruplarını yerleştireceğini görmüşlerdir. Minbic’in demokratik güçler tarafından yönetilmesine son verileceğini görmüşlerdir. Şu anda Minbic’i Minbicliler yönetmektedir. Türkiye'nin Rakka operasyonuna katılmasına da aynı gerekçeyle karşı çıkılmıştır. Çünkü Rakka kurtarıldığında Rakka’yı Rakka’nın demokratik güçleri yöneteceği halde Rakka halkı QSD güçlerini değil, IŞİD'i tercih eder diyerek niyetini ve gerçek karakterini ortaya koymuştur. Bu söylemin ne anlama geldiğini koalisyon güçleri çok iyi anlamışlardır. Türkiye Rakka’ya da IŞİD’in başka bir versiyonunu yerleştirmek istemektedir. 

Ortadoğu'da olduğu gibi Avrupa ile de demokrasi karşıtlığı nedeniyle çatışıyor. Kürt düşmanı olduğu için demokratik değerler hatırlatıldığında öfke duyuyor. Çünkü hatırlatılan demokratik değerlerden Kürtlerin yararlanması söz konusudur. Demokratik norm, değer ya da adımlardan doğal olarak en fazla da Kürtler yararlanacaktır. En fazla baskıya maruz kalan topluluk Kürtler olduğuna göre, demokratik gelişmelerden de Kürtler yararlanacaktır. Şu anda Kürtler ezilip sindirilmek istendiğinden demokratik her hatırlatma Türkiye'yi öfkelendirmektedir. Türkiye'nin Avrupa ile tek sorunu, Kürt soykırımında istediği düzeyde destek alamamasıdır. Hatta son zamanlarda Kürtlere yönelik uygulamaların eleştirilmesidir. Bu açıdan Avrupa’da da, dünyada da demokrasi düşmanlığı yapıyor. Gerçek ve tutarlı her demokratik yaklaşıma karşı savaş açıyor. “Bizim iç işlerimize, yani Kürt ve demokrasi düşmanlığımıza karışamazsınız” diyor. Kürt ve demokrasi düşmanı politikalarına sessiz kalınmasını istiyor. Yani düpedüz siz de benim gibi olacaksınız diyor. Demokratikleşme gibi söylemleri, istemleri, normları, değerleri bir tarafa bırakın diyor. 

AKP-MHP iktidarı Türkiye'nin özel savaş karakterini öyle çirkin bir hale getirmiştir ki, Avrupa’ya demokratik olmadıklarını, hatta faşist olduklarını söylüyor. Açıkça kendi özel savaş demokrasisini, yani Kürt’ü inkâr eden zihniyetini herkese dayatıyor. Avrupa’nın Türkiye'deki antidemokratik sistemi desteklemesini dayatıyor. Özcesi demokrasi düşmanlığını her yerde sürdürüyor. Çünkü demokratik her yaklaşımdan Kürtlerin yararlanmasından korkuyor. 

AKP-MHP faşist iktidarı her yerdeki demokrasi düşmanlığını çarpıtıyor. Türkiye'deki demokrasi mücadelesine yönelik yürüttüğü saldırıyı bölücülüğe, teröre karşı savaş olarak gösterirken, Suriye'deki saldırılarını Türkiye'nin güvenliğini sağlamak ve terörü etkisizleştirmek olarak yansıtıyor. Demokrasi düşmanlığını, Kürt düşmanlığını böylece örtmeye çalışıyor. Şimdi Avrupa’ya karşı yürüttüğü demokrasi düşmanlığı savaşını da ‘haçlı’- ‘hilal’ savaşı olarak gösteriyor. Böylece gerçek zihniyetini açığa vuruyor. Şoven Türk milliyetçiliğini, demokratik olan her şeye düşmanlığını ve bu çerçevede Avrupa’yla yaşadığı sorunları böyle göstermeye çalışıyor. Yine çok çirkin bir provokasyon yapıyor. Avrupa ile yaşadığı sorunda İslami toplumların desteğini almaya çalışıyor. Kendi kirli amaçlarına İslami kesimleri de, dini de alet etmeye çalışıyor. Bu politika ve tutumlarıyla da insanlık dışı fanatik çetelere gübrelik oluyor. Tayyip Erdoğan, AKP-MHP hükümeti şu anda fanatik insanlık dışı dinci güçlerin gübreliği haline gelmiştir. 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA