Demir: Gazetecilik yaptım, gittim, gördüm ve yazdım

Mahkeme kararıyla toplatılan "Dağın Kadın Hali" kitabı nedeniyle hakkında dava açılan ETHA ve ANF muhabiri Arzu Demir'in yargılanmasına başlandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya gazeteci Arzu Demir ve avukatları katıldı. Duruşmayı, TGS Genel Başkanı Uğur Güç, Basın-İş Sendikası Yöneticisi Ayşe Düzkan, Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Derya Okatan, SKM, ÖGK, SGDF temsilcileri ile feminist kadınlar, Cumartesi Annelerinden Hanife Yıldız, Ceylan Yayınları, ETHA, Atılım ve Özgür Gelecek gazetesi çalışanları, Ben Gazeteciyim İnisiyatifi'nden gazeteciler de izledi.

Gazeteci Demir, kitabının Kasım 2014'te yayınlandığını hatırlattı. Kitapla ilgili toplatılma kararının verildiği 15 Mart 2016 tarihine kadar 7 baskı yaptığını ifade eden Demir, söz konusu toplatma kararının aradan geçen 1,5 yıllık süre göz önüne alındığında siyasal bir karar olduğunu vurguladı.

"Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için İmralı'da başlatılan çözüm süreci devam ediyor olsaydı, -Dağın Kadın Hali- yasaklanmayacaktı" diyen Arzu Demir, "Kitabım ve ben, yasaklanan birçok kitap ve yargılanan birçok meslektaşım gibi yeniden başlayan savaşın ve çatışmanın mağdurlarıyız" diye konuştu.

‘GAZETECİLİK YAPTIM’

10 gün kadınlara dağa çıkma nedenlerini, kadın-erkek açısından geleneksel rollerin nasıl yaşandığını, aşk için cinsellik için neler hissettiklerini sorduğunu anlatan Demir, "Gerçeği yazdım. Özetle gazetecilik yaptım. Gittim, gördüm, konuştum ve yazdım" diyerek suçlamaları reddetti.

Demir savunmasında şunları söyledi: "Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın konuştuğu bu kadınların kim olduklarını, neler düşündüklerini, bir kadın gazeteci olarak görmek ve göstermek istedim. Yani gazetecilik yaptım. Olay yerine, yani bu kadınların bulunduğu kamplara gittim ve onlarla görüştüm ve röportaj tekniğini kullanarak yazdım. Çatışmalar durmuştu ancak üzerimde savaş uçakları geçiyordu, orada yaşadığım tedirginliği, korkuyu anlattım. Sadece tedirginliğim, merakım, yorgunluğum, dağlar karşısındaki çaresizliğim de değil, kapitalist kentlerin dışındaki bir mekanda, dağlarda, zaman algısını, özgürlük algısını da yazdım. Onları dinledim, sordum ve yazdım. Bu toplumun en azından çeyrek asrı aşan bir süredir gündeminde olan PKK'li kadınları, bu toplumun bilme hakkı olduğunu düşündüm ve yazdım. Demokrasi, bence her şeyden önce insanların bilme hakkıdır. Devletin “terörle mücadele” diyerek savaştığı bir örgüt olsa bile, bu memleketin insanlarının, benim, ailemin, sizin, herkesin, bu kadınların ya da erkeklerin kim olduğunu bilmesi bir haktır. Ben bu hakkın gereğini, bir gazeteci olarak yerine getirdim."

İddianamedeki "kamu yararı ve güncellik" ile ilgili savcının tanımlarına itiraz eden Demir, "Savcılık, kendisini bir gazeteci, meslek örgütü yerine koyuyor. Bir haberin ya da yazının niteliğini tartışacak olan yargı makamları değil, meslek örgütlerinin etik kurullarıdır. Ayrıca herkesin karşıtında ya da yanında durarak PKK'yi tartıştığı bir zamanda, benim bir gazeteci olarak gidip PKK'liler ile görüşerek onlarla ilgili yazmam da güncellik dışı değildir. Gazeteciliğin ta kendisidir. Kitabın okurdan gördüğü ilgiye bakılırsa, günceli yakalamış bir kitaptır" dedi.

"Dağın Kadın Hali'ndeki her şey gerçektir, sahicidir" diyen Demir, "Ben bugün ana akım medyanın her gün yaptığı sözlerden fantastik bir dünya kurmadım. Gerçeği yazdım. Kadınların dağlara çıkarken, çocukluktan beri yaşadıkları şiddete karşı taşıdıkları öfke, geride bıraktıkları karşısında duydukları hüzün, dağların kendilerine kattığı güç, erkekler karşısında gösterdikleri kadın dayanışması, kentlere ait olamama duygusu... Bunların hepsi gerçek" diye konuştu.

'BARIŞ DÜŞÜNÜ BÜYÜTMEYE KATKISI OLUR DİYE YAZDIM'

Kolombiya'da dün akşam imzalanan barış anlaşmasına dikkat çeken Demi şöyle konuştu: "Eğer Türkiye'de 7 Haziran sonrasında yeniden savaşa dönülmemiş olsaydı, gidip görmek, konuşmak ve yazmak istediğim yerlerden biriydi FARC'ın gerilla kampları. Kolombiya'daki bu barış umudu, kilometrelerce öten meseleye bakan beni bile heyecanlandırıyor. Çünkü barışa çok ihtiyacımız var. Benim gibi, kökeni batı Karadeniz yani Kastamonu olan, İstanbul'da doğan, Batı'da küçük bir adada ve İstanbul'da büyüyen Türk ve Sünni için bile barışa ihtiyaç var. İşte ben Dağın Kadın Hali'ni barış düşünü büyütmeye biraz katkısı olur diye de yazdım" dedi.

MÜTALAA İÇİN ERTELENDİ

Sanık Demir'in avukatı Gülizar Tuncer de aydınlar üzerinde baskılar oluşturulan bir dönem olduğunu ifade ederek "Siyasi politikalara aykırı görüşlerdeki insanlar yıldırılmaya çalışılmaktadır" diyerek müvekkilinin beraatini talep etti. Avukat Kader Tonç da, davanın açılması gereken süresinde açılmadığını, bu nedenle beraat kararı verilmesi gerektiğini belirtti.

Duruşma, savcının mütalaasını hazırlaması için 8 Kasım'a ertelendi.

İDDİANAME

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, gazeteci Arzu Demir'in "Dağın Kadın Hali" kitabında "PKK'nin eylemlerini meşrulaştırma, övme amacına yönelik olduğu, saldırıyı öven, teşvik eden nitelikte olduğu" öne sürülüyor. 

Kitap içeriğine göre basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kalmadığı savunularak, Demir'in "Terör örgütü propagandası yapmak", "Suç işlemeye alenen tahrik etmek", "Suçu ve suçluyu övme" suçlarından 2 yıldan 14 yıl 6 aya kadar hapsi isteniyor.

İKİNCİ DAVASINI DURUŞMA GÜNÜ ÖĞRENDİ

ETHA ve ANF muhabiri Arzu Demir, Devrimin Rojava Hali kitabı nedeniyle hakkında dava açıldığını da duruşma günü öğrendi. Kendisine ve avukatına herhangi bir tebligat yapılmadığını belirten Demir, bu nedenle savunma yapmayacağını belirtti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, savunma için duruşmayı 8 Kasım'a erteledi.