‘Dağlar ve sularımız için ‘HAYIR’’

Muğla ekoloji çalışmalarının gönüllüsü Ali Rıza Özer, Muğla ve çevresinde yaşanan doğa katliamına dur demek için ‘Hayır’ çağrısında bulundu. Özer, kadınların seçim çalışmalarında daha aktif rol aldığını ifade etti.

Ali Rıza Özer, bir dönem KESK Merkez Kurulu Üyesi ve Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanlığı görevlerinde bulundu. Eğitim-Sen ve KESK’in mücadelesinde bir emektar olduğunu belirten Özer, “Kendim, çocuğum ve ülkedeki bütün yurttaşlar için mücadeleye katkıda bulundum. Birçok defa baskı, soruşturma ve cezalarla karşılaştım. Hatta birçok arkadaşımız Ankara’daki eylemlere giderken trafik kazalarında yaşamlarını yitirdi. Yüzbinlere varan soruşturma ve cezalar alınmıştır ama kamu emekçilerinin mücadelesi de bu aşamaya kadar gelmiştir’’ dedi.

‘DOĞA İÇİN HAYIR’

Muğla ve çevresinde referandumda ‘hayır’ demenin en önemli gerekçesinin doğa katliamı olduğuna dikkat çeken ekolojist Ali Rıza Özer, “Bu kadar doğal güzelliği olan bir yerin son dönemde 1. derece sit alanlarının, ikinci ve üçüncü dereceye çıkartılarak çeşitli çevrelere peşkeş çekilmek istendiğini görüyoruz. Bunlar anlatılmıyor. Birçok yurttaşın bundan haberi yok. Referandumda ‘evet’ çıkması halinde; Bodrum, Datça, Fethiye, Marmaris ve Akyaka’nın o güzelim dağları gidecektir. Suları kirlenecektir. Ormanlarımız kirlenecektir. Burada yaşayan bir yurttaş olarak bunlara karşı çıkmak için herkesi ‘hayır’ demeye çağırıyorum.

‘BASKILAR ARTTI’

90’lı yıllardan bugüne mücadeleler, bazen aşağı doğru inmiş bazen de tırmanmıştır. Bunun nedeni de ülkedeki demokrasi mücadelesinin güçlülüğü ve zayıflığıdır. Son beş yıl içerisinde KESK ve diğer demokratik kurumlara baskılar daha ağır biçimde devam etti. FETÖ adı altında darbe girişimi sonrası da baskılar ve ihraçlar muhalif güçlere doğru yönelmeye başladı. Hem kamu emekçileri cephesine hem de demokratik güçlere yöneldiler” diye konuştu.

‘12 EYLÜL ANAYASASI’NA DA HAYIR DEDİM’

16 Nisan’da yapılması planlanan anayasa değişikliğine ilişkin referandum sürecinin adil olmayan bir şekilde yürütüldüğüne dikkat çeken Özer şunları belirtti: “Bir taraf devletin bütün olanaklarını kullanıyor diğer muhalif güçler de kendi olanaklarıyla ‘bir arada yaşam için barış ve kardeşlik’ kampanyası yürütüyorlar. Bunu görmek gerekiyor.

“Evet” ve “hayır” arasındaki kampanyaya gelince bu bir seçim değildir. Biz, 12 Eylül Anayasası’na da karşıyız. 1983 yılında yapılan seçimlerde de ‘hayır’ oyu verenlerden biriyim. 35 yıldır bu anayasanın değiştirilmesi için mücadele ediyoruz. ‘Biz eskiyi ortadan kaldırıyoruz’ denilerek daha da kötüsü getiriliyor.”

‘KADINLAR ANAYASANIN NELER GETİRECEĞİNİ DAHA İYİ BİLİYOR’

Özgürlüklerin ortadan kaldırılmak istendiğine vurgu yapan Özer, “Çevre talan edilmek isteniyor, bütün yetkiler tek kişiye verilmek isteniyor, parlamento ortadan kaldırılmak isteniyor. 30 saatlik bir otobüs yolculuğunu düşünün, tek şoförle gittiğiniz de kaza yapma riskiniz çok fazla ama 3 şoförle değişmeli gidilirse bu risk azalıyor. Böyle okumak gerekiyor. Yoksa kişilerin iyiliğiyle ilgili olan bir durum değil. Yeni anayasanın hiçbir getirisi yoktur. Halkın ihtiyacını karşılayamamaktadır. Kadınlar daha aktif bir rol alıyorlar. Anayasanın neler getireceğini iyi biliyorlar. Ellerini vicdanlarına koyarak bu çalışmayı yürütüyorlar” ifadelerini kullandı.