Cumartesi Anneleri: Savaş ve çatışma değil, barış istiyoruz

Cumartesi Anneleri, adalet eylemlerinde AKP'nin savaş politikasına tepki gösterdi. AKP ve Erdoğan'ın kendi iktidarları için ülkeyi ateşe verdiğini belirten Cumartesi Anneleri, "Evlatlarımızı yaşatmayan bir vatan istemiyoruz" dedi.

Cumartesi Anneleri, adalet eylemlerinde AKP'nin savaş politikasına tepki gösterdi. AKP ve Erdoğan'ın kendi iktidarları için ülkeyi ateşe verdiğini belirten Cumartesi Anneleri, "Evlatlarımızı yaşatmayan bir vatan istemiyoruz" diyerek, askeri ve siyasi operasyonların durdurulmasını istedi. Eyleme katılan HDP'li Buldan ise cenazelerin sınırdan geçirilmesine izin verilmemesine tepki gösterdi.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarına devam etti. 540'ıncı haftada Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen ailelere, aynı zamanda kayıp yakını olan HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, HDP milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu ve Yurdusev Özsökmenler, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da destek verdi. 
1995 yılında gözaltında kaybedilen Abdurrahim Demir'in akıbetinin sorulduğu eylemde ilk sözü geçen hafta geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Cumartesi Anneleri'nden Rabia Sağdıç'ın kızı Nermin Sağdıç Avşar aldı. Sağdıç, annesinin 1970'lerden beri cezaevi önlerinde babasıyla birlikte çocuklarını beklediğini belirtti.

'AKP VE ERDOĞAN ÜLKEYİ ATEŞE VERDİ'

Gözaltında kaybedilen Fehim Tosun'un eşi Hanım Tosun ise AKP'nin devreye soktuğu savaşa tepki gösterdi. Yıllardır gençler ölmesin, "faili meçhul" cinayetlere kurban gitmesinler diye mücadelelerini sürdürdüklerini belirten Tosun, "Maalesef bu iki haftadır yine her gün gençlerin ölmesiyle sabah gözlerimizi açıyoruz. Yine Kürdistan coğrafyasını her gün savaş uçaklarıyla bombalıyorlar" sözleriyle Medya Savunma Alanları'na dönük bombardımanlara tepki gösterdi. AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidarları için ülkeyi ateşe verdiğini belirten Tosun, "Hala kurban ediyorlar insanları, hala saraylara kurban ediliyor insanlar. Ben Türk halkına da sesleniyorum, yeter artık niye kurban ediyorsunuz çocuklarınızı saraylara. Ben ne askerin ne polisin, ne gerillanın ölmesini istiyorum. O dağları niye bombalıyorlar, neden kimse çıkıp sormuyor. Ben artık yeter diyorum" dedi. Kayıp Nezir Çakar'ın annesi Şekernaz Çakar da, Rabia Sağdıç'ı anarak sözlerine başladı ve Medya Savunma Alanları'na dönük bombardımanlara tepki gösterdi. Çakar, "Neden bu savaş. Barış olsun, gençlerimiz ölmesin, her gün güzellik düğün olsun, savaş bitsin artık, yeter diyoruz. İçim yanıyor ve bu acı hiçbir anneye yaşatılmamalı" sözleriyle savaşa karşı barış temennisini dile getirdi.

BULDAN'DAN CENAZELERİN BEKLETİLMESİNE TEPKİ

Eylemde konuşan Pervin Buldan ise, Rabia Sağdıç'ın barışı göremeden öldüğünü söyleyerek, "O ölürken bu ülkede hala kan akıyordu, hala insanlar operasyon sonucunda öldürülüyordu. O bunu görerek ve bilerek gitti. Barışı görmedi, tanık olamadı ama biz ona söz veriyoruz; bu ülkeye barış gelene kadar, bu ülkede akan kardeş kanı durana kadar, bu ülkede operasyonlar bitene kadar mücadele devam edecek. Rabia ananın gözü arkada kalmasın. O yok ama arkadaşları, çocukları yoldaşları bu mücadeleyi devam ettirecek" dedi.
Savaşın annelerin mücadeleleriyle biteceğini vurgulayan Buldan, "Bugün yine insanlar öldürülüyor, gencecik yürekler toprağın altına gömülüyor ama bu savaşı anneler bitirecek. Bugün Silopi'de 13 cenaze kapıda bekletiliyor bu bir insanlık dramdır. Bu cenazelerin bu ülkenin topraklarına gelmesini engelleyen zihniyeti kınıyoruz. Anneler var, çocuklar var, eşler var. Cenazelerini bu ülkenin topraklarına gömmek isteyen insanlar var. Bu ülkenin müstevi hükümeti bakanlar kurulunda aldığı kararla bu cenazelerin ülkeye girmesin izin vermiyor. Anneler olarak isyanımızı ifade ediyoruz; 13 insanımızın cenazesi mutlaka bu ülkenin topraklarına girmelidir ve gömülmelidir diyoruz" dedi. 
Eylemde söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise "Evlatlarımızı feda ederiz" diyen Başbakan Davutoğlu'na "İnsanlık suçu işliyorsunuz. Bu dünyada da diğer dünyada da, inandığınız hiçbir yerde yatacak yeriniz yok. Mutlaka ama mutlaka yargı önüne çıkacaksınız" diyerek seslendi. 
17 Ağustos 1995 yılında Mardin Ömerli'de gözaltına alınarak kaybedilen Abdurrahim Demir'in yeğeni Beritan Demir duygularına hakim olamayarak yaptığı konuşmasında, "Başbakan nasıl bu kadar rahat ve vicdansız olabiliyor. Ben bile akşam başımı yastığa koyarken acaba birinin kalbini kırdım mı düşünürken bu ne rahatlık. Ölen Suruç'taki ağabeylerim, ablalarım, babalarımız herkesin yerine okuyup mesleğim elime alıp bizim sözümüzü dinleyen herkese adaleti, sevgiyi, öğreteceğim yaşamımla. Çünkü artık sözün bir anlamı yok" dedi. 

'AKP BARIŞI VE SEÇİM SONUCUNU YOK SAYIP SAVAŞ BAŞLATTI'

Cumartesi Anneleri adına haftanın basın açıklamasını yapan Nimet Tanrıkulu ise "Halkın barış talebini yok sayarak, seçim sonuçlarını yok sayarak, sanki geçici bir hükümet işbaşında değil de AKP iktidarı devam ediyormuş gibi davranıp, ülkeyi kaosa, savaşa sürükleyenleri kınıyoruz" dedi. Tanrıkulu, adil bir biçimde yürütülecek müzakere süreci sonucunda yalnız Kürt sorununun değil, tüm toplumsal sorunların demokratik yöntemlerle çözülmesi mümkünken çatışmayı, ölümü dayatan geçici hükümeti kınadıklarını söyledi. Tanrıkulu, "Ölü bedenlere basarak siyaset yapmak isteyenlere bir kez daha söylüyoruz: Evlatlarımızı yaşatmayan bir vatan istemiyoruz. Evlatlarımızın ölümünü doğallaştıran söylemleri istemiyoruz. Katliamlarla, infazlarla, rehin alınan ölülerle, baskı ve şiddetle bizi içine çekmek istediğiniz cehennemi kabul etmiyoruz. Çatışan taraflardan talep ediyoruz; devlet askeri ve siyasi operasyonlarını derhal durdurmalıdır. PKK ateşkesi muhafaza etmeli, silahlı eylemlerini sona erdirmeli, misilleme eylemleri yapmamalıdır. Barış ve çözüm süreci devam etmelidir. Bu topraklarda insanlık karşıtı savaş politikaları yüzünden insanların katledilmesi, kaybedilmesi son bulmalıdır" dedi.

'GÖZALTINDA KAYBEDİLDİ'

Abdurrahim Demir'in gözaltında kaybedilişini anlatarak akıbetini soran Tanrıkulu, 17 Ağustos 1995 tarihinde Mardin Ömerli'deki evinden Adana'daki akrabalarının yanına gitmek için yola çıkan Demir'in Mardin Kızıltepe Şavalet noktasında yapılan aramada bindiği otobüsten indirilerek gözaltına alındığını fakat Şavalet Karakolu'nun durumu inkar ederek, aileye "Biz böyle birini almadık" yanıtını verdiğini aktardı. Yapılan tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını belirten Tanrıkulu, "Abdurrahim Demir'den bir daha haber alınamadı. Kesriye Demir'in 'Oğluma ne oldu?' sorusu 20 yıldır cevapsız kaldı. Abdurrahim Demir dosyasında cezasızlığa son, adalet istiyoruz. Savaş ve çatışma değil, barış istiyoruz" diye konuştu.