Brüksel-Ankara hattında ‘bombacı’ trafiği…-Amed Dicle

22 Mart günü Brüksel’in Zaventem havalimanı ve Maelbeek’teki metroya yönelik bombalı saldırılar, genelde Avrupa Birliği ve özellikle Belçika için, IŞİD ile mücadele konusunda yeni bir sürecin başlangıcı oldu...

22 Mart günü Brüksel’in Zaventem havalimanı ve Maelbeek’teki metroya yönelik bombalı saldırılar, genelde Avrupa Birliği ve özellikle Belçika için, IŞİD ile mücadele konusunda yeni bir sürecin başlangıcı oldu.

AB için, IŞİD ile mücadelenin kilit noktası Türkiye. Çünkü Avrupa’dan Suriye veya Irak’a giden IŞİD elemanlarının neredeyse tümü Türkiye üzerinden geçiyorlar. Avrupalılar meseleyi anladıklarında veya anlamak zorunda kaldıklarında bu trafiğin büyük bir kısmı tamamlanmış ve tersi yönden geri dönüşler başlamıştı bile. Avrupa Devletleri, IŞİD’e giden kişileri ilk yıllarda sorun yapmadılar, Türkiye’nin bu trafikte ana durak olmasına ses çıkarmadılar. Fakat bunların potansiyel tehlike olarak geri gelmeleri veya gönderilmeleri haklı olarak bir tedirginliğe yok açtı.

Zaten Paris ve son Brüksel saldırıları bu tedirginliği haklı çıkaracak nitelikte…

Avrupa devletleri, bu saldırılarından sonra içerden kendi tedbirlerini arttıracaklar.

Ancak asıl mesele tehlikenin AB sınırlarına girmeden bertaraf edilmesidir. Ve bu konuda esas doğru adres Ankara’dır.

Nitekim Belçika hükümeti bu durumu fark ederek Türkiye ile bir takım görüşmelerde bulundu. Bunların ayrıntılarını yazının sonunda okuyacaksınız.

Ama önce son bir yılda Belçika, Türkiye, Paris hattında yaşanan bazı gelişmelere bakarak bugünkü duruma göz atalım.

Şöyle:

15 Ocak 2015 tarihinde Belçika’nın Verviers kentinde bir IŞİD hücresine düzenlenen operasyonda 2 IŞİD elemanı öldürüldü. Aynı operasyon kapsamında Brüksel’de de bazı evler basıldı ve toplamda Belçika’da 13 IŞİD’çi tutuklandı.

Belçika medyası, çökertilen bu IŞİD hücresinin başında Abdulhamid Abaaud’un olduğunu ve bu kişinin ‘Türkiye topraklarında olduğunu’ yazdı. Dosyaya bakan Federal Savcılık bu iddiayı yalanlamadı.

Temmuz 2015’te, yani bu olaydan 6 ay sonra Belçika ve Türk heyetleri ‘IŞİD meselesini konuşmak üzere’ 4 kez toplandı. Bu toplantılarda Belçika’dan Türkiye üzerinden IŞİD’e gidenler için hiç bir bilgi verilmedi.
Peki sonra ne oldu?

Abdulhamid Abaaud, Türkiye’den Yunanistan üzeri Avrupa’ya geçti ve 13 Kasım 2015’te 132 kişinin katledildiği Paris katliamını organize etti.
 
Fas asıllı Belçika vatandaşı Abaaud 19 Kasım’da Paris’te öldürüldü.

Kasım 2015…

Paris katliamından birkaç gün önce… Belçika vatandaşı Halid Bakravi Türkiye’ye giderek 10 gün kaldı. Bu 10 gün içerisinde nerelere gittiği, kimlerle görüştüğü ve neler yaptığına dair Belçika makamlarına herhangi bir bilgi verilmedi. Bakravi, Türkiye’de rahat dolaştıktan sonra Belçika’ya geri geldi.

Bakravi’nin Türkiye’den dönmesinden hemen sonra Paris katliamı oldu.

Kendisi ve abisi İbrahim Bakravi’nin Paris saldırganlarından Salam Abdulsalam ile aynı hücrenin elemanları oldukları Brüksel katliamından sonra anlaşıldı.

Ve Halid Bakravi 22 Mart günü Brüksel’deki metroda üzerindeki bombaları patlattı.

Halid Bakravi’nin ağabeyi İbrahim Bakravi ise kardeşinden takriben bir saat önce Brüksel’deki Zaventem havalimanına intihar saldırısı gerçekleştirdi.
Tekrar 2015’e dönelim.

Zaventem havalimanı saldırganı İbrahim Bakravi, 11 Haziran 2015’te Antep’te Türk polisleri tarafından yakalandı.

Türkler, bunu 26 Haziran’da Belçikalı mutahaplarına aktardı. 

Yukarıda belirttiğimiz gibi, Temmuz 2015’te Türkiye ile Belçika yetkililer 4 toplantı yaptı.

Belçika İçişleri Bakanı Jan Jambon 25 Mart’ta Meclis’te yaptığı konuşmada, bu toplantıların, İbrahim Bakravi’nin iade edilmesine dair yapıldığını ve ondan da bir şey çıkmadığını açıkladı.

Ancak Bakravi, 14 Temmuz’da Belçika yerine Hollanda’ya gönderildi.

ürk makamları Bakravi hakkında Hollanda’ya bir e-mail göndererek durumu bildirdiler. Türkçesi ve İngilizcesini aşağıdaki fotoğraflarda göreceğiniz gibi, Türkiye’nin gönderdiği mailde ‘terör’ veya ‘IŞİD’ olayından bahsedilmedi.

Ayrıca; aynı gün, aynı sebeple Almanya vatandaşı olan bir kişi de sınır dışı ediliyor ve bu durum Alman makamlarına bir gün önceden bildiriliyor.

Ama Bakravi, 14 Temmuz 2015 saat 10:40 uçağına bindiriliyor. Ve Türk makamları Hollanda’yı saat 10:14’te yani sınırdışı olayından 26 dakika önce haberdar ediyorlar.

Belçika’nin Ankara’daki görevli polisi yaptığı tüm görüşmelerde Bakravi hakkında Türk tarafından bir bilgi elde edemiyor.

11 Ocak 2016 tarihinde Türkiye bir yazı ile bu kişinin ‘terör bağlantısından şüphelenildi’ deniyor.

Şimdi akla gelen ilk soru şu:

Türkiye, Mayıs 2013’ten şimdiye kadar Bakravi ile beraber 5 Belçikalı IŞİD’çiyi ‘sınırdışı’ etti.

Gönderdikleri her kişi hakkında Türk yetkililer doğrudan Belçika makamları ile irtibata geçerek durumu aktardılar. Neden sadece Bakravi olayında Belçika veya Hollandalılar ile doğrudan görüşme yapılmadı ve 26 dakika önce teknik bir e posta gönderilmekle yetinildi?
 
Yani;

Erdoğan’ın dediği “Bombacılardan birini Belçika’ya iade ettik ve durumu bildirdik” açıklaması doğru değildir. Zaten Belçika ve Hollanda makamları bunu belgeleriyle yalanladılar. Aksine herkese işlenen prosedür sadece Bakravi’ye işlenmediği ortaya çıktı…

Şimdi tekrar 22 Mart’ta Brüksel’deki bombalı saldırılara dönelim.

İbrahim Bakravi Zaventem havalimanında, kardeşi Halid Bakravi ise metro saldırısında öldü.

Havaalanı saldırısında yer alan üç kişinin fotoğrafı basına dağıtıldı. Aşağıda göreceğiz fotoğrafın sol tarafında yer alan kişinin ismi Najim Laachraoui.
Bu kişinin de saldırıda öldüğü 25 Mart’ta Belçika savcılığı tarafından doğrulandı.

Najim Laachraoui 2013’te Belçika’dan Suriye’ye ilk giden IŞİD elemanlarından. Elektro-makina lisede okumuş. Najim Laachraoui, Eylül 2015’te, Türkiye üzerinden Macaristan’a geçiyor. Paris saldırganlarından Abdulselam ile Muhammed Belkaid Macaristan’a giderek Najim Laachraoui’yi Belçika’ya getiriyorlar. Najim Laachraoui’nin Paris saldırısını organize eden ve daha önce Türkiye’de bulunan Abdulhamed Aboud ile bağlantısı var. Çünkü Paris’te kullanılan bombalarda bu kişinin parmak izleri olduğu söyleniyor. Bomba düzeneklerinin bu kişi tarafından kurulduğu belirtiliyor.

Peki, bu şebekeye ne oldu?

Paris saldırganı Abdulhamed Aboud Paris’te öldürüldü, Abdulselam Brüksel’de yakalandı, Abdulselam ile Macaristan’a giden ve Najim Laachraoui’yi getiren Muhammed Belkaid geçtiğimiz hafta Abdulselam’ın yakalandığı operasyonda öldürüldü, İbrahim ve Halid Bakravi kardeşler ile Najim Laachraoui 22 Mart’taki Brüksel saldırılarında öldü.

Hepsinin ortak özelliği; Türkiye’ye gitmek, Türkiye’de kalmak, Brüksel ve Paris’te aynı ağın içinde yer almak. 

Şimdi tekrar başa dönelim.

8 Mart 2016. Dört bakandan oluşan Belçika heyeti, temel olarak IŞİD meselesini konuşmak üzere Ankara’ya gitti. Belçika Dışişleri Bakanı Didier Reynders başkanlığındaki heyette İçişleri Bakanı Jan Jambon, Adalet Bakanı Koen Geens ve Göç ve İltica Bakanı Theo Francken yer alıyordu.

Belçika’dan IŞİD ile bağlantısı tespit edilen 1224 kişi var. Bunlardan 300 kişinin Suriye’de IŞİD içerisinde yer aldıkları söyleniyor. Bu kişilerin çoğu Türkiye üzerinden gitmiş ve bir daha kendilerinden haber alınmamış. Bunlardan bazılarının ‘yasal olmayan’ yollardan geri gelmiş olabileceği söyleniyor.

Belçikalı Bakanlar, muhatapları Efkan Ala, Mevlüt Çavuşoğlu ve Bekir Bozdağ ile görüştü. Bu toplantı 9 Mart’ta Ankara’da yapıldı. Türk tarafı, Belçika’nın Kürt kurumlarına ve siyasetçilerine yönelik somut adım atmadan IŞİD’e karşı işbirliği konusunda ayak diretti. Türk tarafı somut olarak Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’ın iade edilmesini istedi. Bu dayatmadan dolayı görüşme sonuçsuz kaldı ve Belçikalı Bakanlar geri döndü. Belçika Dışişleri Bakanı, Ankara’daki görüşmeden birkaç gün sonra Rojava bağlamında görüştüğü bazı Kürt yetkililere, Ankara’ya ne kadar 'ihtiyaçları olduğunu' bizzat anlattı.

Sonra ne oldu?

Erdoğan, 18 Mart’ta, ‘Bombaların Brüksel veya Avrupa’nın herhangi bir şehrinde patlamaması için hiç bir sebep yoktur’ dedi. Bu konuşmada Brüksel’deki ‘Kürt çadırını’ örnek gösterdi ancak Belçikalı makamlar mesajı almışlardı. Bu açıklama, 9 Mart toplantısında dayatılan Kürt karşıtı planın kabul edilmesi için yapılan bir tehditti.

Belçikalılar bu mesajı aldı ancak gereğini yapmada geç davrandı ve ne yazık ki, 22 Mart günü Avrupa’nın Başkenti’nde en çok korunması gereken iki merkezde bombalar patladı.

Özetle; AKP ve Erdoğan’ın AB’ye karşı göçmen meselesini pazarlık haline getirmeleri işin göstermelik kısmı. Asıl olarak Avrupa’dan giden binlerce kişinin geri gelmesi durumunda ne olacağıdır? İşte Erdoğan Avrupalıların bu zayıf noktasını kendince yakalayarak Kürt karşıtı bir hamle geliştirmek istiyor. 

Avruplıların Cizre ve Sur’daki vahşete sessiz kalmasını yetersiz buluyor. ‘Ya benimle birlikte Kürtlere karşı savaşacaksınız ya da ben sizden gelen IŞİD’çileri yollarım’ tehdidinde bulunuyor.

Onun için Avrupa’daki IŞİD tehlikesi bitmedi, daha yeni başlıyor.

Ve AKP bitmeden IŞİD’in bitmeyeceği de yavaş yavaş anlaşılıyor. 

...