Bilici: Toplumsal patlama ve iç savaş yaşanır!

İHD Amed Şubesi Başkanı Bilici, "dokunulmazlıkların kaldırılması" üzerinden demokratik siyasetin engellenmesinin, toplumsal patlama ve iç savaşa yol açacağı uyarısında bulundu.

Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  Saray saltanatına karşı tek engel gördüğü Halkların Demokratik Partisi'ni (HDP) açık bir şekilde hedef alırken, 'dokunulmazlıkların kaldırılması' üzerinden yürütülen darbe ve tasfiye girişimi sürüyor.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi Başkanı Raci Bilici, konuya ilişkin görüşlerini ANF'ye anlattı.

'ERDOĞAN'A KARŞI TEK ENGEL HDP'

Erdoğan'ın öteden beri tek adam olma arayışı içinde olduğunu belirten ve Türkiye'yi istediği gibi dizayn etmesine tek engel olarak HDP'yi işaret eden Bilici, şunları kaydetti: "HDP'nin programına, ilkelerine baktığımızda, Türkiye'nin ileri bir demokrasiye sahip olması, evrensel hukuk kurallarına egemen olması ve merkezci yapıyı reddedip yerel yapıyı sahiplenmesi var. Bu temelde idari yapının değişimini istiyordu ama bu Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın izlediği siyasete ve yapmak istediği projelere tersti. Bu konuda tek engel HDP çünkü diğer siyasi partilerin yani CHP ve MHP'nin Türkiye'nin yapısıyla ilgili pek bir dertleri yok, onlar için anayasada sadece Türk ve Sünni olsun, yeterdir. Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan tek engelin HDP olduğunu bildiği için ilk önce Kürtlerle diyaloğa geçirdi ve 'isteğim şeyleri Kürtlere yaptırayım, daha sonra tekrar görüşmeler olursa, canım isterse yaparım' mantığı içerisindeydi. Onun tek istediği başkanlık sistemini getirmek, tek adam olma projesini gerçekleştirmektir."

'TEK PROJESİ DİKTATÖRLÜĞE DOĞRU GİTMEKTİR'

Kürtlerin, diyalog geliştirdikleri zaman projelerinden asla taviz vermediklerini söyleyen Bilici, şöyle devam etti: "Halkların Demokratik Partisi, Kürt meselesinin çözümünden tutun Türkiye'nin idari yapısının değişimine kadar demokratikleşme, insan hakları, hukuk, adalet, örgütlenme özgürlüğü; bütün bunlardan taviz vermediği için Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan rahatsız oldu. 'Kürtler benim istediğim başkanlığa destek vermeyecekler, artık bu süreci sürdürmenin bir anlamı yok' diyerek süreci o dönemde de bozdu ve şiddete başvurdu. Çünkü, Cumhurbaşkanı'nın zihniyetinde Kürt meselesinin çözümüne dair bir mesele yoktu. Pratiğinde Rojava'ya uyguladığı yaklaşım, Kürt siyasetine bakışı, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'a karşı tutumu ve HDP'ye karşı tutumu çok netti.

Dolayısıyla bütün bunlar onu rahatsız etti ve HDP'yi açıktan hedef aldı. HDP ise senin 'bütün derdin başkanlıksa, Türkiye'nin hiçbir sorununa çözüm getirmeyeceksen, inkar ve imha politikaların devam edeceksen, tek adam olma ısrarın sürecekse bizler de böyle bir başkanlığı kabul etmeyeceğiz' dedi. Ve 'seni başkan yaptırmayacağız' sloganı ile en baştan ortaya çıktılar. Erdoğan'ın tek projesi diktatörlüğe doğru gitmektir. Bu da Kürtler yüzünden suya düştüğü için Kürtleri hedef alarak, gerek savaşı başlatma olsun gerek HDP vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırması noktasında bütün gücünü kullanıyor. Yasayı, anayasayı, uluslararası sözleşmeleri hepsini hiçe sayarak HDP'yi Meclis'ten atmayı önüne koymuş durumda."

'KÜRTLERİN ÖNÜNE HEP HENDEK KAZDILAR'

Her şeye rağmen Kürtlerin demokratik siyasette ısrar ettiğini vurgulayan Bilici, başta Kürt meselesi olmak üzere tüm meselelerin demokratik yöntemlerle çözülmesine uğraştıklarını ifade etti.

Bilici, şu değerlendirmelerde de bulundu:

''Kürt meselesinin çözümünde devletin mantığında inkar, imha ve yok etme şeklinde şekillenmiş bir politika var. Kürtler demokratik zeminde, diyalog ve müzakere noktasında ısrarlı oldular sürekli. 1994 yılında Kürtleri Meclis dışına attılar ve yine şiddet tırmandı. O günden bugüne binlerce insan yaşamını yitirdi. Türkiye'nin maddi ve manevi kaybı inanılmaz derecede oldu ve neredeyse bir arada yaşayabilme koşulları kalmadı. Bütün bunlara rağmen Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın sürekli müzakere ısrarıyla Türkiye'yi bu zemine çekme mücadelesi oldu. Kürtlerin gündeminde de demokratik siyaset sürekli var.

1994 yılından sonra tekrar barajı yükselttiler, sırf Kürtler girmesin, diye. Kürtler bağımsız olarak girdi ve 'siz önümüze her türlü engelleri çıkarsanız da biz gelip o Meclis'te sorunumuzu çözmek istiyoruz' dediler. Aslında Kürtlerin önüne her yerde hendek kazdılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün demokratik siyasetin önü açılmasın, diye sürekli legal siyasetin önüne hendek kazdı. Kürtler ise hendekleri aşa aşa gittiler. Dışlandılar, yuhalandılar, hakarete uğradılar, darp edildiler, alanda çalışamaz noktasına getirilmelerine rağmen yine gittiler. Ve en sonunda gördüğümüz gibi, yine Kürtlere aynı şekilde davrandılar."

'İÇ SAVAŞA DOĞRU GİDİLİR!'

Bilici, "Kürtler halk olmaktan ötürü haklarına sahip çıkacaklar ve diline, kültürüne, geçmişine, örgütlülüğüne sahip çıkıp örgütlenecekler" vurgusunu yaparak, şu ifadeleri kullandı: ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok tehlikeli mecraya kaymış durumdadır. Israrla halkların illegal durumdan legal duruma geçme ve demokratik zeminde siyaset yapma arayışını sürekli engelliyor. Bu toplumsal bir patlamaya neden olur. İç savaşa doğru gider. Siz bütün demokratik siyaset kanallarını kapatırsanız, sivil toplum örgütlerini çalışamaz hale getirirseniz, kadın, çevre, insan hakları kurumları engellerseniz, düşüncelerinden dolayı insanları cezaevlerine attırırsanız Türkiye'de inanılmaz bir tehlikeye yol açmış olacaksınız. Bütün nefes borularını tıkatıyorlar ve bu da patlak verir. Türkiye şu an bu aşamaya yavaş yavaş gidiyor."

'TASFİYE REDDEDİLMELİ, ÖCALAN İLE GÖRÜŞÜLMELİ'

İHD Amed Şubesi Başkanı Raci Bilici, son olarak şunları dile getirdi: "Bu ülkede barışı isteyen, insan hakları özgürlüklerini, adaleti ve bir arada olmayı isteyen her parlamenter bu zihniyete 'hayır' oyunu kullanmalıdır. Demokratik siyaset kanallarının önünü açmalıdırlar. Ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ile diyaloğu başlatmalıdırlar. Ben şuna inanıyorum; Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan ile görüşmeler Türkiye'nin önünü açacak ve nefes aldıracaktır."