ANALİZ

Besle, büyüt ve sat!

Cemil Bayık: Türk devleti IŞİD’i içeride ve dışarıda muhaliflerine karşı kullanırken, bir hesabı da zamanı geldiğinde IŞİD’i başkalarına pazarlayıp satarak amacına ulaşmayı düşünmesidir.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerine yazdığı Kürtçe makalede şunları ifade etti:

“AKP iktidarı içeride ve dışarıda herkesi aptal, kendisini de çok akıllı görüyor. Herkes yanlış, kendisi doğru; herkes suçlu, kendisi mağdur! Herhalde dünyada bu düzeyde pişkin bir zihniyete rastlanmamıştır. İç ve dış politikasını IŞİD üzerine kuran; IŞİD'i besleyip büyüten AKP iktidarı şimdi dünyanın gözünün içine baka baka IŞİD’e karşı en büyük savaşı ben veriyorum diyor. Bu kadarına da pes doğrusu!

Tüm dünyaya IŞİD’i en fazla destekleyen ülke hangisi diye sorulsa; cevap kesinlikle Türkiye ve AKP iktidarı olur.  IŞİD daha Irak’ta El Kaide’nin bir kolu olarak örgütlenip büyürken Türk istihbaratıyla iç içedir. IŞİD, eski Irak Baas ilişkileri üzerinden kendini örgütlemişti. Türkiye de mezhepçi zihniyet nedeniyle bunlarla ilişki kurmuştur. Irak, dönemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’ye Irak El Kaide’si (şimdi IŞİD) ile ilişki nedeniyle idam vermiş; Tarık Haşimi de kendisini Türkiye'ye atmıştır. Musul’un Sünni aşiretler ve eski Baasçılar üzerinden IŞİD'e teslim edilmesinde de Türkiye'nin rolü vardır. Bu açıdan bırakalım IŞİD’le savaşmasını, IŞİD’in ilk ortaya çıkmasında Türkiye'nin rolü büyüktür.

Türkiye “büyük devletler birçok yerde politikalarını yürütmek için maşalar kullanıyor, ben neden kullanmayayım” demiş, IŞİD’i bir maşa olarak kullanmak için besleyip büyütmüştür. Suriye’de hem Esad’ın bir an önce devrilmesi, hem de Rojava Devrimini boğmak için El Nusra, IŞİD, Ahrar El Şam gibi çetelere destek vermiştir. Diğer yandan da ABD ve Avrupa ile ilişkilerini sürdürmek için ılımlı muhalifler denen çetelerle ilişki içinde olmuş; bu ılımlı muhalifler üzerinden IŞİD ve El Nusra’ya bolca eleman ve silah transfer etmiştir.

Türkiye IŞİD'e karşı uluslararası koalisyon kurulunca IŞİD’le ilişkisinin anlaşılmaması için ben de bu koalisyonun parçasıyım demiştir. Ancak hiçbir zaman IŞİD karşıtı koalisyonun içinde olmamıştır. Aksine IŞİD karşıtı koalisyonu boşa çıkartmak için uğraşmış; IŞİD’in Rojava Devrimini boğması için en büyük desteği vermiştir. Tüm bunlara dünya şahit olmuştur. Türkiye'nin IŞİD’le ilişkisini en iyi bilen ABD ve Avrupa’dır. ABD ve Avrupa’nın tüm istihbarat raporlarında Türkiye'nin IŞİD’i desteklediği söylenmektedir. Kamuoyuna açık ifade etmeseler de gizli görüşmelerde “AKP iktidarının IŞİD’i desteklediğini biliyoruz” demektedirler.

Rusya, İran, Suriye, Mısır, Çin ve diğer ülkeler de Türkiye'nin IŞİD'e verdiği desteği çok iyi bilmektedirler. Rojava devrimcileri defalarca Türkiye IŞİD ilişkisine dair belgeler ortaya koydular. Her şeyi bir tarafa bırakalım Türkiye'nin IŞİD’in otobanı olması tüm bu gerçekliği gözler önüne sermektedir. AKP sadece dışarıda IŞİD'e binlerce savaşçı ulaştırmamış; Türkiye'den de binlerce savaşçı IŞİD'e devşirilmiştir. Bunları MİT örgütleyip göndermiş; bunların yüzlercesi de doğrudan MİT elemanı olarak IŞİD içinde yer almışlardır. Türkiye bu MİT elemanları üzerinden de IŞİD’i yönlendirmiştir. Türkiye’de demokrasi güçlerine ve HDP'ye yönelik saldırıları da IŞİD’in MİT içindeki elemanları yönlendirmiştir, yönlendirmektedir.

AKP IŞİD'i hem bölge politikalarında bir enstrüman olarak kullanmak, hem de Rojava Devrimini bastırmak için özellikle beslemiştir. Kuşkusuz Türkiye içinde de Kürt halkına ve demokrasi güçlerine karşı kullanmıştır. Turistlere yönelik saldırıları da yönlendirenler IŞİD içindeki MİT elemanlarıdır. Hatta IŞİD içine özel kuvvetlerden elemanlar da daha başından itibaren yerleştirilmiştir. Şu anda Cerablus üzerinden Kuzey Suriye’ye giren ılımlı muhalif denen kesimleri yöneten ve yönlendirenlerin bir kısmı Türk ordusu ve polisinin özel kuvvetleridir.

Türk devleti IŞİD’i içeride ve dışarıda muhaliflerine karşı kullanırken, bir hesabı da zamanı geldiğinde IŞİD’i başkalarına pazarlayıp satarak amacına ulaşmayı düşünmesidir. Özellikle IŞİD’in saldırdığı Avrupa ve ABD’lilere satmak için de beslemiştir. Nitekim uzun süredir “siz Rojava Devrimine karşı olursanız, benim Suriye politikamı kabul ederseniz sizinle IŞİD’i tasfiye etmede ortaklık yaparız” mesajı vermekteydiler. Daha baştan IŞİD’i besleyip büyüterek pahalıya satmayı da bir seçenek olarak planlamasına almıştır. ABD ve Avrupa IŞİD karşısında çok zorlandıktan sonra bize muhtaç olurlar; biz de başta PKK ve Rojava Devrimini boğmak üzere bize destek verirseniz bu konuda size yardım ederiz diyerek bunları yanımıza alırız politikası yürütmüşlerdir. IŞİD’i baştan beri böyle bir pazarlık kozu yapma ve satma amaçlı olarak da beslemişlerdir. Şimdi Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı’nın ABD ve Avrupa’ya “biz birlikte olursak IŞİD’i alt ederiz” demeleri bu politikanın sonucudur.

IŞİD’i kullanacakları kadar kullanmışlardır; artık eskisi gibi kullanamayacaklarını görmüşlerdir. Bu defa da IŞİD’ten başka türlü yararlanmaya çalışıyorlar. Sözde IŞİD'e karşı savaştıklarını söyleyerek Rojava Devrimini boğmayı hedefliyorlar. Yine Musul’da da Suriye’deki çeteler gibi eğittiği Heşti Vatani denen güçler ve ilişkilendiği Kürtler üzerinden Musul’da ektili olmak, sonra da Şengal halkının özyönetim ve öz savunma talebini tasfiye etmeyi hesaplıyorlar. Besledikleri IŞİD'e karşı şimdiye kadar kendileri savaşıyorlarmış, karşıymışlar gibi göstererek IŞİD'e karşı savaşmış tüm güçleri tasfiye etmeyi hedefliyorlar. Doğrudur, Türk devleti bir savaş yürütüyor; bu da tamamen IŞİD'e karşı savaşan ve Ortadoğu'da demokratikleşmeyi gerçekleştirmek isteyen güçlere karşıdır.

Türkiye şimdiye kadar beslediği, büyüttüğü IŞİD'i başta Kürtler ve demokrasi güçleri olmak üzere tüm muhaliflerini ezip tasfiye etmek için pazarlama ve satma işine soyunmuştur.