Baluken: OHAL uygulamaları ile fiili rejim değişikliğine gidildi!

HDP'li Baluken, AKP'nin barış çağrılarına savaş ve darbeci uygulamalarla karşılık verdiğini belirtti.

CHP'ye de tepki gösteren Baluken, "CHP, Erdoğan’ın fiili rejiminin hayata geçmesi için üzerine düşen tüm görevleri layıkıyla yerine getirmiştir" dedi. Baluken, dün televizyon kanallarının kapatılmasına da sert tepki göstererek, çocuklara hitap eden Zarok TV'yi örnek göstererek, "Darbe girişimini Kürt çocuklar mı yaptı" ifadesini kullandı.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken,  OHAL'in uzatılması ve basın yayın organlarına dönük saldırılara ilişkin Mecliste basın toplantısı düzenledi.

Baluken'ın açıklamalarından satır başları şöyle: "AKP yapmış olduğumuz barış çağrılarına bir kez daha kararlı bir savaş ve darbe iradesiyle cevap vermiştir. Dün MGK’de OHAL’in uzatılması kararı alınmıştır. Bu tavsiye falan değildir. MGK’de Türkiye’nin temel politikaları belirleniyor. Bakanlar Kurulu sadece MGK’nin vermiş olduğu emirleri yerine getiren bir emir eri pozisyonuna haline getirilmiştir. 

Bundan sonraki süreç de, OHAL adı altında, bütün demokrasi, barış ve emek mücadelesi yürütenlere karşı büyük bir saldırı şeklinde gerçekleşecektir.  Erdoğan da bugün yaptığı açıklamada OHAL için 12 ayın bile yetmeyeceğini ifade etmiştir. 

AKP, iktidara gelirken kaldırma sözü verdiği darbe kurumlarının arkasına saklanarak OHAL rejimi üzerinden Türkiye’yi fiili olarak bir diktatörlük sistemine götürmek istemektedir. 

AKP dün OHAL’i kaldırmakla övünüyordu. Son seçimler öncesi Türkiye’nin dört bir yanındaki billboardlarda AKP’nin ‘OHAL kalktı baskılar bitti, köyümde özgürce yaşıyorum’ şeklinde hazırladığı afişler vardı. Bugün AKP sadece OHAL’i Türkiye’ye geri getirmekle kalmamıştır, aynı zamanda OHAL'i diktatörlük rejiminin aracı yapmaya çalışmaktadır. 

Türkiye'de yaşananları bu afiş üzerinde okuyacak olursak: OHAL'i geri getirdik, baskıları yeniden devreye koyduk, köylerde ve yaşam yerlerinde özgür yaşamı tamamen ortadan kaldırdık mesajını Erdoğan ve AKP’li yetkililer dün itibariyle bir kez daha Türkiye toplumuna vermiştir.. 

'OHAL KALDIRILSIN, KHK GERİ ÇEKİLSİN'

OHAL’in uzatılma sebebi de değiştirilen bu fiili rejimin Erdoğan tarafından sürdürülmek istenmesidir. Parlamento tamamen devre dışı bırakılmış, Parlamento iradesi KHK ile ayaklar altına alınmış, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkeleri tamamen kaldırılmış fiili bir Türk işi başkanlık sistemi OHAL maskesi altında Erdoğan ve AKP tarafından tüm topluma dayatılmaya çalışılıyor. 

Biz bu durumun kabul edilemez olduğunu bir kez daha belirtiyoruz. HDP olarak OHAL uygulamasının derhal kaldırılması, bu süreçte devreye girmiş tüm KHK’ların hızla geri çekilmesi gerektiğini açık bir şekilde bir kez daha ifade ediyoruz.  

Şu çok açıktır ki Erdoğan, AKP ya da MGK bu fiili rejim değişikliğinden sonra kendi iradeleriyle OHAL’i geri çekmeyecekleridir. Burada görev bütün demokrasi ve barış güçlerine, özgürlüklerden yana olan tüm toplumsal dinamiklere düşüyor. Güçlü bir mücadele hattı ortaya çıkmadan Türkiye’de var olan demokratik kırıntıların bir faşizm saldırısı altında elimizden alınmak istendiği bir karanlık dönemin içinde bulunuyoruz. Demokrasiden, özgürlüklerden, barıştan ve emekten yana olan tüm toplumsal kesimlerin, tüm STK’ların, DKÖ’lerin ve siyasi partilerin mevcut durumlarını gözden geçirmesi ve buna denk düşecek bir mücadele hattı, bir siyasi hat ortaya koyması son derece önemlidir.  Bu anlamıyla CHP’nin de kendi pozisyonunu hızla gözden geçirmesi gerekmektedir. Bugün OHAL üzerinden fiili bir rejim değişikliğinden bahsediyorsak, bir diktatöryel yeni yönetim anlayışından bahsediyorsak, bunun en büyük sorumlularından birisi CHP’dir. CHP gerek sarayın arka kapılarında yürütmüş olduğu gizli pazarlıklar gerekse de milliyetçi mesajların verildiği Yenikapı’daki mitingde olduğu gibi, Erdoğan’ın fiili rejiminin hayata geçmesi için üzerine düşen tüm görevleri layıkıyla yerine getirmiştir. CHP çıkıp açık bir şekilde Türkiye’yi bu fiili rejim değişikliğine götüren kirli ittifakın içerisinde yer alıp almayacağını mutlaka açıklamalıdır. Bütün toplum, CHP rejim değişikliğine karşı mücadele edecek mi etmeyecek mi sorusunun cevabını beklemektedir.  

'BASININ ÖZGÜR OLDUĞUNDAN BAHSEDİLEMEZ'

Dün MGK’nın OHAL’i uzatma kararını aldığı saatlerde Türkiye siyaset tarihindeki basın özgürlüğüne yönelik en büyük saldırılardan biri devreye sokulmuştur. 20’nin üzerinde televizyon ve radyo kanalı AKP eliyle susturuldu. 

AKP, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası devreye koyduğu karşı darbe uygulamalarıyla Türkiye’de basın özgürlüğünü tamamen yok etmiştir. Bu saatten sonra kimse çıkıp Türkiye’de basının özgür olduğundan falan bahsedemez. 

Dün demokrasinin, barışın ve emeğin sesine yönelik yapılan saldırı aslında Türkiye’deki demokratik geleceğe ve hukuk devleti ilkelerine yapılmış bir saldırıdır. 

Hayatın Sesi televizyonu, TV 10, Jiyan TV, Zarok TV ve ismini burada tek tek sayamadığımız 20’nin üzerindeki televizyon ve radyo kanalının yayınları tamamen hukuk ilkeleri ayaklar altına alınarak durdurulmuştur, ekranları karartılmıştır. 

668 NO’lu KHK atıf yapılarak Başbakanlık bünyesinde kurulan bir komisyonun RTÜK’e yazmış olduğu bir yazı ile bu darbe saldırısı ile gerçekleştirilmiştir. RTÜK kendisine gelen bu tebligatı RTÜK Kurulu’nda tartışmadan Başkan’ın yapmış olduğu bir emrivaki ile hayata geçirmiştir. Hiçbir hukuki prosedür işetilmeden bir korsanvari yöntemle karşı karşıyayız. 

Bunu kabul etmiyoruz. Bununla ilgili toplumsal, hukuki ve siyasi tüm mücadeleyi vereceğimizi HDP olarak buradan ilan ediyoruz. 

'TELEFONUMUZA ÇIKAMADILAR'

Dün bu korsanvari yöntemlerle basın kuruluşlarına yapılan bu saldırılardan sonra, bu saate kadar ilgili başbakan yardımcısı ve bakanlara ulaşmaya çalıştım. Ancak yaptıkları hukuksuzlukları anlatacak yüzleri olmayacak ki, bunlara bir açıklama bulamamış olacaklar ki telefonlarımıza çıkmaktan bile korkuyorlar. 

Bu kararla AKP bir kez daha Kürtler, Aleviler ve emekçiler başta olmak üzere bütün toplumsal dinamikleri bir düşman olarak değerlendirdiğini, saldırılarına da düşman hukuku çerçevesinde devam edeceğini ortaya koymuştur. 

'ERDOĞAN VE AKP KORKUYOR'

Türkiye’nin kritik bir süreçten geçtiği bir dönemde demokrasiyi dillendiren barışı dillendiren, emeğin hakkını dillendiren ya da ana dilde yayıncılıkla ilgili misyonunu yerine getiren yayın kuruluşlarının kapatılması tarihe büyük bir kara leke olarak geçmiştir. Jiyan TV BM’nin yok olmakta olan diller statüsüne dahil ettiği ve koruma altına alınması gereken bir kültürel miras olarak tanımladığı Kürtçenin Zazaca lehçesinde 24 saat yayın yapmaktaydı. BM’nin koruma listesine aldığı Zazacayı belli ki Erdoğan bir tehlike olarak değerlendirmektedir. Kürt çocuklarının kendi anadillerinde çizgi film izlemiş olduğu Zarok TV’nin de kapatılması Kürtçeye karşı Erdoğan’ın ve AKP’nin duymuş olduğu korkunun hangi boyutta olduğunu ortaya koymaktadır. Erdoğan ve AKP Kürt çocuklarının kendi ana dillerini öğrenmesinden korkuyor. Bundan sonra anadille ilgili Türkiye’de var olan bütün kazanımlara yönelik saldırılarda bulunacağını tüm topluma göstermektedir. 

AKP’nin uyguladığı fiziksel soykırım operasyonuna yeni bir kültürel soykırım halkası eklendiğini çok rahat ifade edebiliriz. 

'DARBE GİRİŞİMİNİ KÜRT ÇOCUKLARI MI YAPTI!'

Kayyum atanan belediyelerde Kürtçe tabelaların indirilmesi, Kürt diliyle ilgili çalışma yapan bütün kurumların kapatılması AKP’nin Kürt kimliğine ve diline yönelik, bir bütün olarak Kürtlerin varlığına yönelik bir kültürel soykırımın devrede olduğunu göstermektedir. 

İnkâr ve asimilasyon politikalarını Erdoğan ve AKP ayakları altında almamış, tersine baş tacı etmiştir. 

Zarok TV’yi kapatanlara sormak istiyoruz 15 Temmuz darbe girişimini Kürt çocukları mı yaptı? Kürtçe çizgi film izleyen çocukların darbe yaptığını mı iddia ediyorsunuz?"