Bab bilmecesi ve gerçekleri!

Bab bilmecesi sürüyor. Son günlerde yapılan açıklamalarla Bab merkezli Rusya ile Türkiye arasında bir anlaşmanın olduğu ortaya çıktı.

Türk Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları ve Türk ordusu ile ona bağlı çetelerin son günlerde Efrîn, Şehba köylerine yönelik gerçekleştirdiği saldırılar bu anlaşmanın farklı boyutları olduğuna dair bazı kuşkular yaratıyor. Öte yandan Erdoğan, başını ABD’nin çektiği koalisyon ile Rakka ve Minbic'e ilişkin bazı operasyonlar yapacaklarını da açıklıyor. Ayrıca Bahreyn’de Türkmen ve Arapların yerleştirileceği bir tampon bölge oluşturacaklarını söylüyor. 

ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARININ ARKA PLANI

Türk ordusu ve bağlı çetelerinin Bab ve çevresine yönelik saldırıları sürüyor. Saldırılara ilişkin çok sayıda birbirini boşa çıkaran açıklamalar da yapılıyor. Erdoğan başta olmak üzere Türkiye yetkililerinin yaptığı açıklamalar Bab’ın tamamen ellerine geçmek üzerine olduğu şeklinde. Ardından Bab ile durmak da yok. Rakka ve Mimbic'e kadar gitme gibi bir planlarının olduğunu da söylüyor. Erdoğan Bahreyn’deki açıklamalarında, bölgeyi Kürtlerden arındırmaktan, yerine Arap ve Türkmen dediği, gerçekte ise Arap ve Türkmenlerle alakası olmayan kesimleri yerleştirmekten söz ediyor.

Erdoğan'ın bu açıklamalarının bir bölümü tükettiği iç ve dış siyaset kredisine dönük propagandadif bir söylem olurken, Rusya ile ilişkili bölümünde ise bazı şeylerin olduğunu gösteriyor. 

Bugünlerde Rusya'nın hem uyarı, tehdit ve hem de bir anlaşma olduğunu deklere eden açıklamaları oldu. Hatta yapılan anlaşmada sınırların Bab’da eski Halep yolunun dahil olduğu Bzaah, Qıbbesin, Şeyh Akil Tepesi, hastane, Twis ve çevredeki diğer köyler olduğunu da Rusya itiraf etti. 

Rusya’nın belirlediği ve Türkiye ile üzerinde anlaşma yaptığı sınıra Suriye ordusu ve diğer bazı grupları ile Türkiye ordusu ve bağlı ÖSO grupları dayandı. Rejim ordusu ve Türkiye tarafından kurulan Semerkant grubunun başını çektiği bazı gruplarla Ebul Zindeyn köyünde çatıştılar. Bu çatışmadan sonra Rusya "belirlediğimiz sınırlara ulaşıldı" gibi bir uyarı açıklaması daha yaptı. Aslında bu bir açıklamadan öte talimatı içeriyordu. O günden sonra bu gruplar ve güçler karşı karşıya gelmedi. Ancak karşı karşıya gelmeyeceklerinin garantisini hiçbir güç veremez. 

Rejim ve kendisi ile birlikte hareket eden Hizbullah ve diğer bazı gruplar Türkiye ile hareket eden grupları vurmak için fırsat arıyorlar. Aynı zamanda Türkiye ile hareket eden gruplar Halep’te yaşadıkları ezilme ve yine beş yıldan beridir sözde savaştıkları Suriye rejimi ile ona bağlı grupları vurmak için fırsat arıyor. Bu durum bir halk deyimiyle ifade etmek gerekirse, ateş ile barutun bir araya getirilmesidir. Nasıl ki ateş ile barut birbirini etkilemeden olmayacaksa bu her iki güç ve gruplarının da uzun süre bir arada kalmaları büyük bir mucize olur.

Diğer yandan Türk ordusu son bir haftadır günaşırı akşam üzerleri Efrîn ve Şehba köylerini tank, top, havanlarla bombalamaya başladı. Bu bombardımana Efrîn, Şehba’daki YPG, YPJ, Devrimciler Ordusu ve QSD bileşenleri cevap veriyor. 

Bu saldırılardan sonra Türk ordusu ve çeteleri Rusya ile Türkiye arasında yapılan anlaşmadan sonra Bab Türkiye tarafından alınırsa, Türkiye’nin Efrîn ve Şehba’ya saldıracağının işaretlerini veriyor. Ancak bu, Türkiye ve Şehba da Türkiye ile Rusya arasında yapılan anlaşmada var mı, gibi bir soruyu da beraberinde getiriyor. 

Devrimciler Ordusu yaptığı bir açıklama ile "Baas rejiminin Bab’ı aldıktan sonra Suriye rejimine teslim edeceğini" duyurdu. Bu da Rusya ile Türkiye arasında Bab’a yönelik yapılan anlaşmanın içeriğinin ne olduğuna dair ipuçlarını veriyor. 

EFRÎN'DE KÜRTLERLE ÇATIŞTIRMA PLANI MI VAR?

Rusya Baas Suriye rejimi adına verdiği bir kararla Türkiye ile Bab üzerine bir anlaşma yaptı. Rusya kendisi ve rejim güçlerinin yerine Bab’da Türkiye’yi DAİŞ ile çatıştırma taktiğini uyguladı. Zira uluslararası politik askeri güçler aralarında işbirliği olmasına rağmen diplomasilerinde kartların güçlü olması için birbirlerini yıpratma taktiklerini de her zaman uygularlar. Kaldı ki Rusya’nın savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi ve ardından büyük elçilerinin öldürülmesi böyle bir taktiği uygulaması için gayet mantıklı.

Türk ordusunun son günlerde Efrîn ve Şehba köylerine yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, Rusya’nın Bab’dan sonra rejimi daha da güçlendirmek için Türkiye’yi Kürtlerle çatıştırabileceğinin ihtimalleri olduğunu gösteriyor. Zira Rusya açısından hedef güçlü bir Suriye Baas rejimidir. 

TÜRK ORDUSU TUTUNAMADI; KAYIPLAR VERDİ

Rusya ve Türkiye arasında Bab üzerine yapılan ve sınırları belirlenen anlaşmadan sonra Türkiye tüm gücüyle Bab ve özellikle Bzaah ve Qibbesin köyleri ve Şeyh Akil Tepesi ve tepedeki hastaneye yüklendi. Suriye Baas rejimi alttan Tedef kasabasına gelerek DAİŞ’in ikmal yollarının bir kısmını kesti. O yüzden Türkiye Şeyh Akil Tepesi ve tepedeki hastaneyi almayı başardı. Tepeden aşağıya kendisini bırakarak Bab’ın batıdan girişinde olan Sekin Şebap denilen alana kadar girdi. Ancak gece olunca yine geri çekilerek Şeyh Akil Tepesi'ne askerleri ile bağlı çetelerini çekti. Üç günden beridir tepeden aşağıya kendini bırakıp Sekin Şebab’a kadar gidiyor ancak daha fazla ilerleyemiyor. İlerleyemeyince de akşamla birlikte Şeyh Akil Tepesi'ne çıkıyor. Çünkü hâlâ Bzaah ve Qıbbesin DAİŞ’in elinde. O yüzden Türk ordusu ve bağlı çeteleri Bab’ın Sekin Şebab Mahallesi'nde kalamıyor. Bundan dolayı son üç gündür Bzaah ve Qıbbesin’e yönelik sayısız saldırı gerçekleştirdi. Ancak şu ana kadar saldırılarından hiçbir sonuç alamadı. Bzaah ve Qıbbesin’i DAİŞ’in elinden alamadığı için Bab’da istediği sonucu alamıyor. Türk ordusu ve bağlı çeteleri son iki ayda iki kere Şeyh Akil Tepesi ile tepedeki hastaneyi aldı. Ancak tepe ve tepedeki hastanede sadece birkaç saat kalabildi. DAİŞ yaptığı saldırılarla tepe ve tepedeki hastaneyi her seferinde geri aldı. Bzaah şu ana kadar bir kere, Qıbbesin ise iki kere Türk ordusu ve bağlı çeteleri tarafından alındı. Ancak tıpkı tepede olduğu gibi bu yerlerde de tutunamadı; DAİŞ gerçekleştirdiği saldırılarla her iki yeri de geri alabildi. Şu ana kadar Türk ordusunun verdiği kayıpların büyük çoğunluğu bu her iki köy ve tepede oldu. Askerlerin yanında yüzün üzerinde kendisine bağlı ÖSO gruplarından kişi de her iki köy ve tepede DAİŞ tarafından öldürüldü. 

HEM ABD, HEM DE RUSYA İLE ÇALIŞMAK...

Recep Tayyip Erdoğan gerek Bahreyn’e giderken gerekse Bahreyn’de yaptığı açıklamalarda, "Bab olmak üzere ABD ve Koalisyon ile görüşerek Rakka ve Minbic için anlaşacağız" açıklamalarını yaptı. 

Suriye gerçekliğinde şu ana kadar ABD ile Rusya arasında yaşanan çelişkilerin keskinliğine bakılırsa bu her iki güç ile birlikte Suriye’de siyaset yapmanın koşullarının hemen hemen olmadığını anlamak zor değil. Zira her iki ülkenin öngördüğü Suriye ayrı ayrı Suriye’lerdir. Türkiye her iki ülkeden daha ayrı bir Suriye düşünüyor. Bu durum her iki güç tarafından da biliniyor. Türkiye’nin istediği Suriye Müslüman Kardeşler'in yönetiminde olan Sünni bir Suriye’dir. Türkiye’nin bu Suriye’si her iki güç tarafından da kabul görmüyor. Rusya’nın oluşturmak istediği Suriye ise tamamen kendisine bağlı, içinde yaşayan hakları kırıntı haklarla susturabildiği bir Suriye’dir. ABD’nin istediği Suriye ise Irak ile tamamlanmış bölge projesini hayata geçireceği bir Suriye’dir. 

Suriye’de hak iddia eden bir diğer güç ise İran’dır. İran’ı da bir biçimde razı etmeden Suriye’de herhangi bir çözümün gelişemeyeceği ABD ve Rusya tarafından da biliniyor. Zira her iki güç de İran’ı bir biçimde Suriye sorununun sözde çözümü için yapılan platformlara bu yüzden kattı. 

Bab bilmecesi çok fazla bilinmeyen bu gerçekleri ile devam ediyor. Türkiye yükleniyor. Yüklenirken durmadan Kürtleri ve ittifak halinde halkları tehdit ediyor. ABD kendi cephesinden, Rusya ise piyon haline getirdiği ve istediği biçimde kullandığı Türkiye ile şimdilik daha çok yükleniyor. 

Bu gelişmeler Kürtleri her durumda etkiliyor. Kürtler ve Rojava ile Kuzey Suriye halkları da buna göre hesaplarını ve hazırlıklarını yapıyor. Gelişmelerin hangi yöne evrileceğini şimdiden kestirmek zor; önümüzdeki günlerde netleşeceğe benziyor.