‘Avukat görüş yasağı, eşi benzeri olmayan bir hukuksuzluktur’

Öcalan’ın Avukatı Ebru Günay, Öcalan’ın üzerinde tam 18 yıllık bir hukuksuz tecridin uygulandığını belirterek, 5 yıllık fiili avukat görüş yasağında AKP’nin İmralı tecrit politikasının yeni bir aşaması olduğunu söyledi.

AKP/Saray tarafından İmralı Adasında tutuklu bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit, yürütülen savaş odaklı politikalarla beraber sürdürülmeye devam ediyor.

Öcalan’ın üzerindeki tecridi kırmak ve kendisinden haber almak için son süreçte Türkiye, Kürdistan ve Avrupa’da birçok eylem ve etkinlik yapılmasının tüm dünya kamuoyunun ayaklanmasından ardından, bayram arifesinde Öcalan ile kardeşi Mehmet Öcalan bir görüşme yaptı. Her ne kadar önemli olsa da gerçekleşen görüşmenin yeterli olmadığını belirten Öcalan’ın Avukatı Ebru Günay, tecridin hukuki boyutlarına değinerek ANF’ye açıklamada bulundu.

‘İMRALI, KORSANLIK VE HUKUKSUZLUKTUR’

Günay, öncelikle Öcalan’ın 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı adasında ağır tecrit koşulları altında tutulmakta olduğunu hatırlatarak, 18 yıl boyunca devletin kendi yasalarını bile uygulamaktan imtina ettiği İmralı tecrit koşullarının dayanağını ve mantığını uluslararası komplonun oluşturduğunu söyledi. Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi ile sonuçlanan uluslararası komplonun, korsanlık-hukuksuzluk hikâyesi olduğunun altını çizen Günay, İmralı hapishane uygulamaların da bu hikâyenin devamı olduğunu kaydetti.

‘AMAÇ ÖCALAN’IN MÜCADELESİNİ TASFİYE ETMEK’

“Özcesi komplocularla İmralı hapishanesindeki tecrit politikasının uygulayıcılarının hedefi aynıdır:  o da Sayın Öcalan’ın politik kimliğini baskı altında tutarak mücadelesini tasfiye etmek, edemiyorsa da özellikle küresel kapitalist hegemonyanın politikalarının hizmetine koşturulacağı bir yedek güç durumuna düşürmektir” diyen Günay,  ikinci seçeneğinde tasfiyenin bir başka hali olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti. “Sayın Öcalan da komploda rol oynayan uluslararası güçlerin aynı zamanda İmralı tecridinin de mimarı olduklarını vurgulayarak ‘İmralı adasındaki sistemin NATO’nun sistemi olduğunu’ sıkça dile getirir. Başını ABD’nin çektiği kapitalist hegemonyanın her türden soykırımcı, toplum-kırımı politikalarına karşı koymakla yetinmeyen, alternatif olarak kendi sisteminin de inşacılığına soyunan Öcalan bu yönüyle sürekli hedef halindedir. Komployla hedeflenmesini de “Ben Ortadoğu’da oyunu bozan adam olduğum için esir alındım” şeklinde açıklar.”

Devletin tüm bu teslim alma, tasfiye etme girişimlerine karşı her defasında direnişi ve toplumsal özgürlük mücadelesini büyüterek cevap verdiklerini dile getiren Günay, Kısacası Öcalan’ın İmralı’daki mutlak tecridinin altındaki 18 yıllık hikâyesinin, mücadele ve soluk soluğa bir direnişin hikâyesi olduğunu söyledi.

‘TECRİT HALA DEVAM EDİYOR’

5 Eylül 2016 tarihinde aralarında Kürt siyasetçilerinde bulunduğu 50 kişinin Öcalan için başlattıkları açlık grevinde de yer alan Günay, açlık grevinin tek talebi Öcalan’ın can güvenliği ve sağlığına dair duyulan kaygıların giderilmesi için ailesi, avukatları veya bağımsız heyetin İmralı adasında kendisini ziyaret etmesi olduğunu belirtti. Günay, “Zira darbe sonrasında kendisinden hiçbir şekilde bir haber alamamıştık. Bu yönüyle kardeşinin gerçekleştirdiği ziyaret önemliydi. Ancak hep ifade ettiğimiz üzere İmralı adasında uygulanan tecrit bir sistem halindedir. Sayın Öcalan ile kurulan fiziki temaslar bu tecrit sisteminin dağılması, tecridin kırılması için tek başına yeterli değildir. Nitekim İmralı adasında tecrit hala devam etmektedir” diye konuştu.

‘AVUKAT GÖRÜŞ YASAĞI AKP’NİN TECRİT POLİTİKASININ YENİ AŞAMASIDIR’

Öcalan’ın avukatları ile görüştürülmemesini nedeni devletin tecrit politikasının bir boyutu olduğunu söyleyen Günay, üstüne basa basa “ Hep söyledik, söylüyoruz: İmralı, kapitalist hegemonya güçlerin de icazetiyle devletin politik emelleri doğrultusunda dizayn edilen politik bir sahadır. Beş yıllık fiili avukat görüş yasağı AKP’nin İmralı tecrit politikasının yeni bir aşamasıdır” diyerek bu yeni durumun, bir bütün olarak Öcalan’ı dış dünyadan izole etmek ve politik rolünü oynamasını engelleme çabalarının sonucu olduğunu kaydetti.

‘BAŞVURULAR TRAJİKOMİK SEBEPLERLE REDDEDİLİYOR’

Günay, 15 Temmuz darbe girişiminden önce yaptıkları avukat görüş başvurularının komik gerekçeler üzerinden reddedilmesine değinerek, darbe girişiminin sonrasında İnfaz Hâkimliği kararı ile reddedilmesinin de bu politik tercihe göre şekillenen hukuk gerçeğini de gözler önüne serdiğini ifade etti. Tam da bu durumun hukuksuzluğun kendisi olduğunu dile getiren Günay, “Hali hazırda ülke de yaşananlar da bu hukuksuzluk ortamıyla birebir alakalıdır. Demokratik kurumlaşma düzeyinin yakalandığı ülkelerde demokratik işleyiş de bir kültür haline gelir. İmralı sahasında çarpıcı bir şekilde görüldüğü üzere kendi belirlediği hukuku, bu kadar kolayca ihlal eden, politikanın aracı haline getiren bir anlayış istikrar yerine istikrarsızlığın; düzen yerine düzensizliğin sürdürücüsü olur en fazla. İmralı adasında devam eden avukat görüş yasağı dünyada eşi benzeri olmayan bir hukuksuzluktur” ifadelerini kullandı.

‘SÖZ KONUSU ÖCALAN İSE GÖZLE KÖR, KULAKLAR SAĞIR’

Söz konusu Öcalan ve İmralı adasında uygulanan tecrit olunca maalesef ki gözler kör kulaklar sağır olduğunun altını çizen Günay, bu durumun 18 yıl boyunca İmralı tecridinde çok net gördüklerini söyledi. Günay, Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Şam’dan çıkarıldığına ve daha sonra 15 Şubat 1999 yılında kaçırılarak Türkiye’ye getirilinceye kadar Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde bulunduğunu belirtti. Ancak tüm bu ülkeler kendi hukuklarını ve en önemlisi de insan hak ve özgürlüklerini askıya alan, uygulamayan bir tutum takındıklarına değinen Günay, gelinen aşamada yaşananlara verilen tepki ve tutumun devam ettiğinin pratik sonucu olduğunu söyledi.

‘HUKUK MÜCADELESİ VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Son olarak tecride ilişkin Günay şunları kaydetti. “Bizler hukuksuz inşa edilen ve her aşaması hukuksuzlukla örülen bir sisteme karşı hukuk mücadelesi veriyoruz. Haliyle bu hukuk mücadelemizde de yol almak bir hayli zor. Akıllara ziyan kararlar ve uygulamalar İmralı’da ki korsan hukukun, düşman hukukunun bir dişlisi olmaktan öteye gitmiyor” dedi. Ancak Günay,  her şeye rağmen tecride karşı yürüttükleri mücadelenin devam edeceğinin altını çizdi.