AKP-DAİŞ suç ortaklığı

Türk ordusunun Cerablus’u işgali, AKP-DAİŞ suç ortaklığının yeni bir kanıtı olmuştur. Evet Türk ordusu Cerablus’a girmiş ve buraları işgal etmiştir, ancak gerçekleşen “Pirüs zaferine” benzemektedir.

24 Ağustos günü gerçekleşen Türk ordusunun Cerablus’u işgali, AKP-DAİŞ suç ortaklığının yeni bir kanıtı olmuştur. Türk özel savaş medyasının överek bitiremediği sözde Cerablus operasyonu, nasıl bir askeri operasyonsa, boş Cerablus sokaklarına bir kurşun bile sıkılmadan gerçekleşmiştir. Evet Türk ordusu Cerablus’a girmiş ve buraları işgal etmiştir, ancak gerçekleşen “Pirüs zaferine” benzemektedir. Belli ki girmek kolay olmuştur, fakat kalmak da çıkmak da çok zor olacak gibidir. Türk ordusunun Suriye topraklarına girmiş olması, Suriye savaşında yeni bir aşamayı başlatmıştır.

Önce yaşananları kısaca ifade edelim: Zaten uzun süredir Türk ordusunun Suriye’ye girişi için hazırlık yapıldığı ve bunun için fırsat yaratılmaya çalışıldığı bilinmektedir. Hatta Antep katliamını bile bu doğrultuda bir fırsat yaratma olayı olarak değerlendirenler olmuştur. Belli ki AKP hükümeti ABD, Rusya, İran gibi devletler nezdinde girişimlerde bulunmuş ve onların da olurunu almıştır. Cerablus’un işgali karşısında takınılan tavır, bu durumu açıkça göstermektedir. ABD yönetimi açıkça destek verirken, Rusya yönetimi sadece “Esad Yönetimiyle birlikte hareket edilmesini” istemekle yetinmiştir.

Diğer yandan, AKP hükümetinin bir süredir kendine bağlı çete guruplarının adlarını değiştirerek ve onları birleştirerek Karkamış alanında toplaması dikkat çekmiş ve bu durum Cerablus işgali için hazırlık yapma olarak değerlendirilmiştir. Nihayetinde Türk askeri, tankların ve savaş uçaklarının desteğinde 24 Ağustos günü sınırı geçip Suriye topraklarına girerek Cerablus’u işgal etmiş ve bizzat Tayyip Erdoğan “Artık Cerablus’un ÖSO kuvvetlerinin elinde olduğunu” kamuoyuna duyurmuştur.

Önemli siyasi ve askeri sonuçları olacak ciddi bir işgal hareketi olsa da, buraya kadar yaşananlara yine de normal denebilir. Esas komedi bundan sonra başlamaktadır. Cerablus’u ele geçirdi denen sözde ÖSO kuvvetlerinin neredeyse yüz kişi bile olmadığı dikkat çekmektedir. Özel savaş TV’lerinin “Cerablus’ta ÖSO’nun gövde gösterisi” diye boy boy ekranlara getirdikleri görüntü içinde sadece şaşkın şaşkın boş Cirablus sokaklarında sağa-sola bakan beş-on asker elbiseli kişi görünmektedir. Sadece ara sıra “Tekbir, Allahu ekber” diye bağıran bu insanların gösteri yapmak istedikleri, ancak bunu bile becerecek durumda olmadıkları gözükmektedir.

Diğer önemli husus, Cerablus sokaklarında değil DAİŞ, bir tek insanın bile bulunmamasıdır. Yıllardır Karkamış-Cerablus kapısını binlerce militanın, silah ve cephanenin getirilip götürülmesinde kullanmış olan ve Cerablus’u bir kalesi gibi tutan DAİŞ birden yok oluvermiştir. Küçük bir çatışma bile olmamış, bir kurşun bile sıkılmamıştır. Hatta Türk ordusu ve ÖSO kuvvetleri bir DAİŞ’linin yüzünü bile görmemiştir. Övüle övüle bitirilemeyen Cerablus operasyonu belli ki boş sokaklara yapılmıştır.

Peki ne olmuş, DAİŞ militanları nereye gitmiştir? Acaba çekilip başka bir tarafa mı gittiler? Yoksa sakal kesip saç tıraşı yapıp, elbiselerini değiştirerek mi ÖSO’lu oldular? Ne kadarı başka yere gitti, ne kadarı elbise değiştirip ÖSO’lu oldu? Tüm bunlar olasılıktır ve belirgin bir sonuç yoktur. Dahası bütün bunların nasıl yapıldığı üzerine de Türk basınında hiçbir şey yer almamaktadır. Sadece sözde Cerablus zaferi ve bir ay önce İstanbul ve Ankara’da başları kesilip sokaklarda sürünmüş olan Mehmetçiğin kahramanlıkları övülerek bitirilememektedir. Bütün bunların ne kadar sahte olduğu adeta sırıtmaktadır. 

Buradan artık bazı önemli tespitler yapıp, sonuçlar çıkartabiliriz. Birincisi, aslında Cerablus’a yönelik gerçekte bir askeri operasyon olmamış, AKP ile DAİŞ’in anlaşması sonucunda DAİŞ çeteleri Cerablus’u boşaltarak Türk ordusuna devretmiştir. Yani Cerablus’un DAİŞ’ten alınması değil, bir el değiştirme söz konusudur. Bu da DAİŞ-ÖSO arasında değil, DAİŞ-Türk ordusu arasında olmuştur. Ele geçirdiği hiçbir yeri sonuna kadar direnmeden asla terk etmeyen DAİŞ, Cerablus’u bir kurşun bile sıkmadan Türk ordusuna terk etmiştir.

Peki bu nasıl olmuştur? DAİŞ ile Türk ordusu veya AKP hükümeti nasıl anlaşabilmiştir? Bunu sağlayan görüşmeler nerede ve nasıl, kimler arasında yapılmıştır? DAİŞ ile Türk ordusu, devleti ve hükümeti her zaman böyle anlaşmalar içinde mi olmaktadır? Bunlar ve benzeri sorular ortadadır ve cevabını beklemektedir. “Cerablus zaferini” övmekle bitiremeyenler, Türk yetkilileri her nedense bu sorular kapsamında tek söz bile söylememektedir. 

Eğer bir ve aynı değillerse, çok açık ki DAİŞ ile AKP hükümeti ve TC devleti arasında çok sıkı bir ilişki ve anlaşma vardır. Cerablus’tan DAİŞ’in çekilmesini ve Cerablus’u kendilerine bırakmasını sağlayacak kadar iç içedirler. Peki AKP-DAİŞ birliğine ve ittifakına dair bundan daha açık bir kanıt olabilir mi? Şimdiye kadar bizler bunu hep ifade ettik ve kanıtlar gösterdik, fakat bazı çevreleri inandıramadık. Ancak artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Takke düşmüş, kel görünmüştür. Cerablus anlaşması DAİŞ-AKP bütünlüğünü gözler önüne sermiştir. 

Peki gerçek böyleyken, DAİŞ-AKP birliği bu düzeydeyken, hiç AKP hükümeti DAİŞ’e karşı savaşabilir mi? Böyle olamayacağı açıktır. AKP hükümetinin ve TC devletinin “DAİŞ’e karşı savaşıyorum” sözlerinin hepsi yalandır. Şimdiye kadar ne AKP hükümeti bir DAİŞ’li vurmuş, ne de DAİŞ çeteleri AKP’ye yönelik bir tek eylem yapmıştır. Sadece AKP yönetimi dil ucuyla “IŞİD terör örgütü” demektedir, o kadar. Gerçek böyleyken, AKP hükümetinden DAİŞ’e karşı savaş yürüteceğini bekleyip umut edenlerin tüm beklentileri boşunadır.

İkincisi, ortada DAİŞ’le bir savaş veya DAİŞ’e karşı bir operasyon yoktur, tersine Minbic’ın Demokratik Suriye Kuvvetleri tarafından kurtarılmasına karşı bir hamle, DAİŞ’i koruma ve kurtarma çabası vardır. Türk ordusu ve AKP hükümetinin Cerablus işgali, Demokratik Suriye ve Rojava Kürdistan’ın özgürleştirilmesine karşı bir saldırıdır. Esas hedef Kürtlerdir, Kürt Özgürlük Hareketidir. Suriye Kürtlerinin özgür bir statü elde etmesini engellemektir. Kobanê ile Efrin Kantonlarının birleştirilmesini engellemek ve böylece Rojava Kürdistan’ın parçalı kalmasını sağlamaktır.

Bunu gerçeği Tayyip Erdoğan ile AKP yöneticileri zaten açıkça söylemektedir. Artık Kürt karşıtı ve Kürt düşmanı olduklarını gizlememekte ve açıkça ifade etmektedirler. AKP hükümetinin Kürt düşmanı zihniyet ve siyasetten vazgeçmeyeceğinin kanıtı olmaktadır. Dolayısıyla Cerablus işgali, Antep katliamının, Amed, Suruç ve Ankara katliamlarının, Roboskî ve Paris katliamlarının bir devamı ve son halkası olmaktadır. Söz konusu katliamların DAİŞ veya Fethullahçılar tarafından yapılmış olduğu iddiası bir hikayedir. Gerçek, tüm bunların AKP tarafından yapılmış veya yaptırılmış olduğudur.

Diğer yandan, Cerablus işgali, AKP hükümeti tarafından KCK’nin ilan ettiği “Çözüm Deklarasyonuna” verilmiş bir cevap olmaktadır. Yani açıkça görülmektedir ki, AKP hükümetinin ve TC devletinin başta Kürt sorunu olmak üzere diğer temel sorunları demokratik siyaset yöntemiyle çözüme götürme gibi bir zihniyeti ve siyaseti yoktur. AKP hükümeti hala Kürdü ezme ve yok etme çabasındadır. Bu gerçekleri herkes görmeli ve buna göre davranmalıdır. Özellikle Kürt halkı ve demokratik güçler, bu gerçeği görerek AKP faşizminden kurtulmak için devrimci-demokratik mücadeleyi daha da geliştirmelidir.

Üçüncü olarak, Türk ordusunun Cerablus’u işgali, Suriye savaşında yeni bir aşama başlatmıştır. Şimdiye kadar yaşanan, biraz hileli olsa da, yine de bir iç savaştı. Dış güçler ya hava saldırılarıyla ya da yerel güçleri destekleyerek savaşa dahil oluyorlardı. Şimdi artık Suriye sınırı aşılmış, Türk ordusu Cerablus’a girerek tüm dış güçlerin Suriye’ye girişinin önünü açmıştır. Böylece Suriye savaşı dış askeri güçlerin de doğrudan dahil olduğu bir savaş haline gelmiştir. Zaten Tayyip Erdoğan, “Suriye’de yaşananlar artık bizim için bir dış olay değildir” diyerek sınırı kaldırdıklarını ve Türkiye ile Suriye’yi birleştirdiklerini ilan etmiş bulunmaktadır.

Kuşkusuz bu durumun Ortadoğu’da yaşanan Üçüncü Dünya Savaşı üzerinde çok ciddi bir etkisi olacaktır. Savaşı daha çok bölgeselleştirecek ve iç içe geçirecektir. Türk ordusu girdiyse, elbette isteyen başka ordular da Suriye’ye girebilecektir. Bu da önümüzdeki süreçte çatışmaların daha da yoğunlaşacağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla tüm Suriye halkları ve Ortadoğu’nun demokratik güçleri bu gerçeği görüp buna karşı ortak tutum ve mücadele geliştirmelidir. Cerablus işgaline ve TC Devletinin DAİŞ desteğinde geliştirdiği saldırılara karşı tüm demokratik güçler birlikte durmalı ve mücadele etmelidir.   

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA