Akademisyenler tehditlere karşı barışta ısrarlı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve mafya lideri olarak bilinen Sedat Peker’in hedef gösterip tehdit ettiği akademisyenler, hiçbir tehdidin barış konusunda kendilerine geri adım attıramayacağını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve mafya lideri olarak bilinen Sedat Peker’in hedef gösterip tehdit ettiği akademisyenler, hiçbir tehdidin barış konusunda kendilerine geri adım attıramayacağını vurguladı. ANF’ye konuşan Barış İçin Akademisyenler Girişimi’nin bildirisine imza atan akademisyenler Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Doç. Dr. Esra Arsan, Prof. Dr. Işıl Ünal, Prof. Dr. Ahmet İnsel, akademisyen olarak yapılması gerekeni yaptıklarını söyledi. Akademisyenlerden Esra Arsan, “Barış konusunda akademisyenler konuşmasa kim konuşacak?” derken, İbrahim Kaboğlu, “Erdoğan ve onun aydını Sedat Peker’e bakarak Türkiye’yi okuyabilirsiniz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın barış için bildiri yayınlayan akademisyenleri hedef göstermesine karşı tepkiler çığ gibi büyürken, akademisyenler barıştaki ısrarlarından geri adım atmayacaklarını vurguladı. Konuştuğumuz barış bildirisi imzacısı akademisyenlerden İbrahim Kaboğlu, Esra Arsan, Işıl Ünal, Ahmet İnsel bir savaş karşısında her akademisyenin yapması gerekeni yaptıklarını kaydetti.

‘PİŞMAN DEĞİLİZ MÜCADELE DEVAM’

Doç. Dr. Esra Arsan, Türkiye’de barış için gösterilen her çabanın terörle özdeşleştirildiği bir dönemden geçildiğini söyledi. Bir akademisyenin tüm demokratik ülkelerde çok olağan sayılabilecek tepkisinin Türkiye’de kriminalize edilmeye çalışıldığını hatırlatan Arsan, “Bölgede bir savaş devam ediyor ve bu savaşın sonuçları var. Savaşın sonuçlarını görüp, bundan kendi adlarına üzülen, bundan dolayı vicdani sorumluluk hisseden insanların rahatlıkla ortaya koyabilecekleri bir eylem Türkiye’de terör ve terörizm olarak yaftalanıyor. İnsanlar isim isim hedef gösterilerek nefret söylemine kurban ediliyor” dedi. Türkiye’de aydınların hedef gösterilmesinin yeni bir olgu olmadığını hatırlatan Arsan, ancak bu tehditlerin kendilerine barış konusunda geri adım attıramayacağını vurguladı. “Yaptığımızdan pişman değiliz” diyen Arsan, bu metne imza veren tüm meslektaşlarını kutladığını ve onlarla gurur duyduğunu söyledi. Arsan, “İlerde çocuklarımız bize ‘O zaman siz ne yaptınız anne, baba?’ diye sorduklarında ben kendi adıma, başım öne eğilmeden dik bir şekilde ne yaptığımı söyleyebilecek bir durumda olduğumu düşünüyorum” dedi.

‘AKADEMİSYENLER KONUŞMAZSA KİM KONUŞACAK?’

Akademisyenler olarak Türkiye’de ablukaların bitmesini, insan hayatının saygınlığının sağlanmasını, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne uygun bir pratiğin izlenmesini ve savaşta dahi insan haklarına uygun bir biçimde hareket edilmesini savunduklarının altını çizen Arsan, “Akademisyenlerin tüm çalışmalarının hümanizm üzerine kurulu olması gerektiğini düşünüyorum ve bundan ötürü bizim çabamızın insanı, acıyı, ölümü çok direkt olarak etkileyecek bir aksiyon alanına denk gelmesini çok doğru ve normal buluyorum. Esas bunu normal ve doğru bulmayanların kendi düşüncelerini tekrar gözden geçirmesi gerekir” diye konuştu. Akademisyenleri hedef gösterenlerin bir algı yaratmaya ve bu şekilde Türkiye kamuoyunu kandırmaya çalıştığına işaret eden Arsan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de bu savaşın sadece tek taraflı olduğunu sanan bir kesimi kandırmaya çalışıyorlar. Halbuki her savaşın iki tarafı vardır. Dolayısıyla biz her iki tarafa da bu çağrıyı yapıyoruz. Savaşın acilen bitmesi, acıların son bulması gerekiyor. Artık insan hayatlarının ciddi bir şekilde hiçe sayıldığı bir durum söz konusu. İnsanların artık ölülerini gömemediği, cenazelerin sokaklarda kaldığı, insanların tıbbi yardıma erişemediği noktaya geldik. Bu yaşananlar karşısında elbette ki bir sözümüz olacak. Akademisyenler konuşmayacaksa kim konuşacak? Bu durumdan öte daha ne olabilir ki?” Bu karalama kampanyalarına karşı iyiyi, doğruyu, adaleti, özgürlüğü, eşitliği ve insan haklarını savunan akademisyenlerin ve insanlığın sonunda kazanacaklarını vurgulayan Arsan, bu barışçıl girişimleri şeytanlaştırarak, kan banyosu yaptırmaya çalışanların kaybedeceğini söyledi. Arsan, “Biz barış için mücadelemize devam edeceğiz” dedi.

‘ÇOCUKLARIN KUŞ YERİNE TOMA ÇİZDİĞİ BİR ÜLKEDE…’

Ankara’da barış bildirisini bizzat okuyan Prof. Dr. Işıl Ünal, bu tehditleri bütün ülkeyi saran baskıların bir parçası olarak değerlendirdi. İmzalanan bildirinin iddia edildiği gibi örgüt propagandası değil, barışa davet metni olduğunu hatırlatan Ünal, “Biz akademisyenler olarak yapılması gerekeni yaptık ve barış sürecinin, müzakere sürecinin tekrar başlaması için sözümüzü söyledik. Taleplerimizin kasıtlı bir şekilde çarptırıldığını düşünüyorum. Bu savaş isteyenlerin savaşa devam mesajıdır” dedi.

Kamuoyunun barışa sahip çıkması gerektiğinin altını çizen Ünal, “Bölgede orta yerde öldürülen kadınlar, çocuklar var. Çocukların kuş, ağaç, ev çizeceği yerde TOMA, akrep çizmesi gelinen vahim noktayı özetliyor. O nedenle, bu kadar insan yaşamını yitirirken kimse sessiz kalma hakkına sahip değil” diye konuştu. Barış için çabalarını sürdüreceklerini belirten Ünal, “Bizim için bu tehditler ve çarpıtma çabaları çok önemli değil, ülkede barış sağlanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Tersi olsaydı zaten ne üniversitenin, ne akademisyenlerin anlamı kalırdı” dedi.

‘ERDOĞAN VE ONUN AYDINI PEKER’E BAK, TÜRKİYE’Yİ GÖR’

Prof. Dr. Ahmet İnsel, “Biz gerekeni yaptık” derken, Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu ise tepkisini şöyle dile getirdi: “Erdoğan ve onun aydını olan Sedat Peker’in konuştuğu bir yerde biz ne söyleyebiliriz? Erdoğan konuştu bizi karanlık olarak niteledi, Sedat Peker de onun aydını olarak hemen devreye girip bizi kanımızla banyo yaptırmakla tehdit etti. Burada söz bitmiştir. Dolayısıyla Erdoğan ve onun aydını Sedat Peker’e bakarak Türkiye’yi okuyabilirsiniz.”