Af Örgütü uyardı: Türkiye ciddi biçimde kötüye gidiyor!

Uluslararası Af Örgütü, son dönemde Türkiye'de işkencenin, ifade özgürlüğü önündeki engellerin, tüm muhaliflere dönük saldırıların arttığını açıkladı. Örgüt, Cizre'deki katliamlarla ilgili soruşturma ve davalarda ilerlenmediğine de dikkati çekti.

Af Örgütü, açıkladığı yıllık raporunda, dünyada insan haklarının durumuna dikkat çekti. Türkiye’de artan işkence ve kötü muameleye vurgu yapan raporda, bu yönlü açılan soruşturmaların sonuçsuz kaldığı kaydedildi. 

Uluslararası Af Örgütü, 2016 yılında 159 ülke ve bölgede insan haklarının durumunun incelendiği raporunu Taksim'de bulunan Aynalı Geçit Etkinlik Mekanı’nda yaptığı basın toplantısıyla açıkladı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, Kampanyalar ve Savunuculuk Direktörü Ruhat Sena Akşener ve Uluslararası Sekretarya Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner toplantıya katıldı. 

“Dünyanın İnsan Hakları Durumu” isimli raporda, Türkiye’de de insan hakları durumunun ciddi biçimde kötüye gittiği, Olağanüstü Hal (OHAL) boyunca muhalif sesler üzerindeki baskının arttığı belirtildi.
Raporda, "Darbe girişiminin ardından hükümet memurlar ve sivil toplum üzerinde büyük baskı oluşturdu" denildi.

'GAZETECİLER, AKTİVİSTLER, VEKİLLER TUTUKLU'

OHAL kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK), aralarında öğretmen, doktor, hakim, savcı ve askerlerin de bulunduğu yaklaşık 90 bin kişinin “terör örgütleriyle bağlantılı oldukları” ya da “ulusal güvenliğe tehdit oluşturdukları” iddiasıyla meslekten ihraç edildiğinin kaydedildiği raporda, "Yüzlerce medya kuruluşu ve sivil toplum örgütü kapatıldı, gazeteciler, aktivistler ve milletvekilleri tutuklandı" denildi.

KÜRDİSTAN'DA KAYYUM VE İŞKENCE

Raporda, bölge illerinde 53 belediyenin seçilmiş belediye eş başkanlarının yerine kayyum atandığı, Halkların Demokratik Partisi’nden seçilmiş dokuz milletvekilinin yargılanmak üzere tutuklandığı vurgulandı. 

Raporda 2016 yılında Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, yıl boyunca gücünü sağlamlaştırdığı ve Cumhurbaşkanlığına yürütme yetkisini veren anayasal değişikliği TBMM’ye sunulduğu da belirtildi.

Kürt illerinde “terörle mücadele” kapsamında 'sokağa çıkma yasakları'nın olduğu bölgelerde ve özellikle 15 Temmuz sonrası Ankara ve İstanbul’da "polis gözetiminde rapor edilen işkence ve kötü muamele"de artış yaşandığı vurgulandı. 

Ayrıca OHAL’de tutukluların korunmasını sağlayan uygulamaların kaldırıldığı ve kötü muameleyi kolaylaştıran yasaklı uygulamaların önünün açıldığına dikkat çekildi.

Gözaltı yerlerini izleyen hiçbir ulusal mekanizma kalmadığının ifade edildiği raporda, tutukluların avukatlarıyla görüşme haklarının ortadan kaldırıldığı, sürenin uzatıldığı belirtildi. Raporda, son dönemde polis gözetimindeki birçok kişinin, ciddi derecede dayak, cinsel saldırı, tecavüz tehdidi ve tecavüze maruz kaldıklarının rapor edildiğine yer verdi.
Türkiye’de ifade özgürlüğünün “keskin biçimde kötüye gittiği” vurgulanırken, OHAL ilanının ardından 188 gazetecinin yargılanmak üzere tutuklandığı ve 184 medya kuruluşunun KHK’lerle keyfi olarak kapatıldığı vurgulandı. Örgüt, raporunda özellikle Kürt sorununa dair muhalif görüşler ifade eden kişilerin şiddet ve cezai kovuşturmaya maruz kaldığına yer verirken, aralarında kadın hakları grupları, avukat dernekleri ve insani yardım örgütlerinin de bulunduğu en az 375 sivil toplum örgütünün KHK’lerle kapatıldığı kaydedildi.

'AKADEMİSYENLER CEZALANDIRILDI'

Raporda yine ifade özgürlüğündeki keskin kötüye gidişe dair, Barış İçin Akademisyenler'in maruz kaldığı idari soruşturmalar ve cezai kovuşturmalara yer verildi. Akademisyenlerden 490’ı hakkında yılsonuna kadar idari soruşturma yürütüldüğü ve 142’sinin işlerine son verildiğine yer verildi. Raporda darbe girişiminden bu yana bin 100’den fazla imzacının cezai soruşturma altında olduğu hatırlatıldı.

Raporda Türkiye’de internet sansürünün arttığına yer verildi. Raporda, 2016 yılı Ekim ayında Kürdistan'da internet hizmetlerinin kesildiği ve sosyal medyaya kısıtlama getirildiği örneği aktarıldı.
Af Örgütü 2016 yılı raporunda, İstanbul’da arka arkaya dördüncü kez olmak üzere 1 Mayıs yürüyüşü ve ikinci kez olmak üzere Onur Yürüyüşü’nün düzmece sebeplerle yasaklanmasının, toplanma özgürlüğü hakkı ihlali olduğuna işaret edildi. Hükümetin OHAL kanunlarından yararlanarak, tüm şehirlerde gösterileri engelleyecek genel yasaklar çıkardıklarına, hakkını kullanmak isteyen halka da aşırı güç kullanıldığına dikkat çekildi.

'CİZRE'DE KATLİAM SORUŞTURULMUYOR'

Aradan geçen üç yıla karşın Gezi parkı eylemlerinde polis tarafından güç kullanılan soruşturma ve davalarda yol kat edilemediğine de raporda yer verildi. 

Af Örgütü, 2016 Şubat ayında Cizre’de çatışmalardan kaçmak için bodrum katına sığınan ve hayatını kaybeden 130 kişiye ilişkin soruşturmalarda da ilerleme kaydedilmediğini açıkladı.