30 günlük gözaltı süresi işkenceyi arttıracak

Gözaltı süresinin 30 güne çıkarılmasının işkencenin önünü açacağına dikkat çeken TİHV Amed Temsilcisi Avukat Barış Yavuz, AİHS’e aykırı olan söz konusu KHK’nin iptal edilmesi için çağrıda bulundu.

23 Temmuz tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan ve gözaltı süresinin 30 güne çıkarılmasını da içeren OHAL'in ilk Kanun Hükmünde Kararnamesi'ne (KHK) insan hakları savunucuları ve demokratik kesimlerden tepkiler yükselmeye devam ediyor. 

İlan edilen OHAL'in ilk KHK'sine ilişkin ANF'ye değerlendirmelerde bulunan Türkiye İnsan Hakları Vakfı  (TİHV) Amed Temsilcisi Avukat Barış Yavuz gözaltı süresinin 30 güne çıkarılmasını işkence olarak nitelendirerek "KHK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının a bendi ile gözaltı süresi 30 güne kadar çıkarılarak gerek Anayasanın 15/2. fıkrasında, gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 15. maddesinde güvence altına alınan işkence, kötü muamele ve onur kırıcı davranış yasağı – ki bu mutlak bir yasaktır- ihlal edilmektedir" dedi.  

GELİNEN AŞAMA İNSAN HAKLARI AÇISINDAN KAYGI VERİCİ

Sıkıyönetim zamanında bile sıkıyönetim kanununun 15. maddesine göre gözaltı sürelerinin 15 gün şeklinde düzenlendiğini hatırlatan Yavuz, "Söz konusu süre hakim kararı ile en fazla 15 gün daha uzatılabilmekteydi. Türkiye’de sıkıyönetim ilan edilmediğine göre ve OHAL kanununda 1992 yılında gözaltı süresi ile ilgili 26. madde kaldırılmış olmasına rağmen gözaltı süresini 30 güne çıkaran bir düzenleme kesinlikle KHK ile yapılmaz. OHAL uygulama bölgeleri için geçerli olan azami gözaltı süresinin 1997 yılında 30 günden 10 güne indirildiği göz önüne alındığında 2016 yılında geldiğimiz bu noktanın ne denli kaygı verici olduğu anlaşılmaktadır" ifadelerini kullandı. 

"30 günlük gözaltı süresi, işkencenin önlenmesi açısından çok önemli olan usul güvencelerinin mesela özel olarak avukata erişim, ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak bu düzenlemelere yönelik olarak başta AİHM olmak üzere ilgili dava ve şikayet mekanizmalarını harekete geçirmek üzere gerekli başvuruları yapacağız" diyen Yavuz, şöyle devam etti: "Yine KHK’nın 6. maddesinde çeşitli soruşturma usullerinin düzenlenmesi, avukattan yararlanma hakkının kısıtlanması, yeni infaz rejimlerine yer verilmesi tekrar özel yargılama yapılacağını ve darbe girişimi nedeni ile haklarında işlem yapılanların yargılaması bitene kadar bu KHK’nın ve dolayısıyla OHAL’in devam edeceği anlamı çıkmaktadır. Her açıdan kaygı verici bu durum aynı zamanda adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmektedir."

SÖZ KONUSU KHK, ANAYASA VE İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNE AYKIRI

KHK’nın 9. maddesinin tıpkı 12 Eylül Anayasasının geçici 15. maddesi gibi KHK kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeni ile hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun doğmayacağını belirterek mutlak bir dokunulmazlık maddesi getirildiğine dikkat çeken Yavuz, "Bu durum AİHS’in 15. maddesi 2. fıkrasında ve 7. Maddesinde düzenlenen kurala aykırılık taşımaktadır. Hiç kuşkusuz KHK’nın 9. maddesi böyle düzenlenmiş bile olsa bu süreçte insan hakları ihlallerine yol açanların sorumlulukları hiçbir şekilde ortadan kalkmayacaktır" şeklinde konuştu. 

667 sayılı OHAL KHK’sinin gerek Türkiye Anayasasının 25. maddesine, gerek Türkiye'nin de tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirten Yavuz, "Söz konusu kararname hak ve özgürlükleri ortadan kaldırdığı gibi darbe girişimi gibi ciddi suçlarla mücadeleyi de zaafa uğratacaktır. Bu nedenle, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü temel alan ilkeleri hiçe sayarak hazırlanmış bu KHK acilen iptal edilmelidir" dedi. 

...