Bonn’daki iklim müzakereleri endişeleri gideremedi

Kasım ayı sonunda Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenecek İklim Konferansı COP21’e hazırlık amacıyla Almanya’nın Bonn kentindeki müzakereler 5 gün boyunca sürdü.

Kasım ayı sonunda Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenecek İklim Konferansı COP21’e hazırlık amacıyla Almanya’nın Bonn kentindeki müzakereler 5 gün boyunca sürdü. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) üyesi ülkelerin diplomatları Paris için ortak bir metin çıkarmakta zorlanırken, çevreci örgütler de müzakerelerin başarısından endişeli.

UNFCCC sözcüsü Christiana Figueres, dün akşam yaptığı açıklamada, COP21 için hafta boyunca Bonn’da yapılan müzakerelerin başarılı olduğunu, “Paris’te bir anlaşma yolunda ilerliyoruz” sözleriyle dile getirdi. Ancak BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, geçen günlerde yaptığı açıklamada, ‘müzakerelerin salyangoz hızıyla ilerlediğini’ söylemişti.

Dün basına konuşan ve müzakerelere gözlemci sıfatıyla katılan birçok uluslararası sivil toplum kuruluşu da endişelerini dile getirmişlerdi.

Öte yandan, internetten yayın yapan klimaretter.info adlı dergiye konuşan Greenpeace temsilcisi ve aynı zamanda gözlemci olarak müzakerelere katılan Martin Kaiser, Bonn’da devam eden müzakerelerde tıkanan noktalara ilişkin bilgi verdi. Kaiser, müzakerelerdeki en önemli tartışma noktasının ülkelerin şimdiye kadar vaat ettikleri 2030 kadar yapılacak düzenleme ve önlemlerin küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmaya yetip yetmeyeceği olduğunu söyledi.

‘İKLİM HEDEFLERİ 5 YILDA BİR YENİLENMELİ’

Martin Kaiser, bugüne kadar devletler tarafından vaat edilenlerin küresel ısınmayı sınırlamaya yetmemesi halinde 2025’e kadar yeni ek önlemlerin alınması gerekeceğini dile getirdi. Kaiser’e göre, devletlerin yetersiz kalmasıyla birlikte Birleşmiş Milletler İklim Sekreterliği’nin hazırlayacağı bir rapor ile küresel ısınmanın 2 dereceyle sınırlandırılabilmesi için hangi ülkenin sera gazı salınımlarını ne kadar düşürmesi gerektiğini belirleyeceğini kaydetti.

Greenpeace temsilcisi, Çin, Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde gelişmeye devam eden yenilenebilir enerji üretimine dikkat çekerken, yakalanan düzeyin de önemli olacağını belirtti.

3 ÖNEMLİ NOKTADA UZLAŞMA HENÜZ SAĞLANMIŞ DEĞİL

İklimsel değişimleri önlemek için küresel ısınmayla mücadeleye dönük konulan hedeflerin bugüne kadar olduğu gibi 10 yılda değil de 5 yılda bir yenilenmesi gerektiğini söyleyen Martin Kaiser, gelişmekte olan ülkelere yönelik yardımlara da değindi. Kaiser, gelişmiş ülkelerin küresel ısınmayla mücadele için yoksul ülkelere 5 yılda bir yardım edilmesinden yana olduğunu ve bu konunun Bonn’daki müzakerelerde tartışılanların başında geldiği bilgisini verdi.

Martin Kaiser’e göre, müzakerelerdeki bir diğer önemli sorun ise, daha önce üzerinde uzlaşılan ve gelişmekte olan ülkelere iklimsel değişikliklerin etkileriyle mücadele için verilecek 100 milyar dolarlık fonun nasıl finanse edileceği. Özellikle Almanya'nın vereceği fonları iki katına çıkararak, diğer ülkelerin de fonları arttırması yönünde çaba gösterdiği de belirtiliyor.

Müzakerelerde son olarak da, petrol ve kömür gibi fosil enerjilere yatırım yapılmaması ve bunun yerine çevre dostu yenilenebilir enerjilere daha fazla ağırlık verilmesi de tartışılıyor. Ancak birçok ülkenin ekonomik gerekçelerle daha ucuz olan fosil enerjileri terk etmek istemediği de biliniyor.

ISINMA 2 DERECEYLE SINIRLANDIRILAMAZSA SONUÇLARI AĞIR OLACAK

Fransa’nın ev sahipliği yapacağı İklim Konferansı 30 Kasım-11 Aralık tarihleri arasında yapılacak. Konferansta, süresi dolacak olan Kyoto Protokolü’nün yerini alacak yeni bir sözleşmenin imzalanması hedefleniyor.

Uzmanlara göre, 1880 yılına oranla yeryüzü sıcaklığının en fazla 2 derece artması halinde iklimsel değişimlerin yol açacağı felaketler önlenebilecek. Özellikle kutuplardaki buzul erimeleriyle birlikte okyanus seviyesinin yükselmesi ile yine oluşacak meteorolojik değişimlerin yol açacağı doğal afetler birçok ülkeyi tehdit edecek.

Sıcaklıkların 1880 yılına oranla 4 dereceye kadar artması halinde dünya genelinde tarımsal faatliyetlerin ciddi zarar göreceği ve artan dünya nüfusunun beslenmesinin neredeyse imkansız hale geleceği tahmin ediliyor. Yine 800 milyona kadar kişinin de ‘iklim mültecisi’ olarak topraklarını terk etmek zorunda kalabileceği uyarısı yapılıyor.